Suriye’de yaşanan son gelişmelerde Şam Kurtuluş Heyeti (HTŞ), Suriye’nin Halep, Hama şehirlerini ele geçirdi. Humus şehrine girdiği de bildirildi. HTŞ’nin Suriye’deki ilerleyişini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şu önemli noktalara değindi:
Bu işin arkasında Türkiye’nin olduğu açıktır ama Amerika ve İsrail’in de desteklediği ortaya çıktı. O halde bu meselede Türkiye, Amerika ve İsrail beraber hareket ediyor gibi görünüyor. Amerika’dan durumla alakalı aleyhte bir açıklama yok. Aksine Beşar Esed’i suçlayıcı ve Suriye muhalefetinin haklı olduğunu ima eden açıklamalar yapılmaktadır. Aynı şekilde İsrail’den de bu yönde açıklamalar var ve HTŞ’den de İsrail ile müttefik olduklarını ifade eden, o manaya gelen bazen açık bazen üstü kapalı beyanatlar bulunmaktadır. Şu anda beraber hareket ettikleri görülmektedir.
HTŞ’nin arkasında Amerika ve İsrail olduğunun bir delili şudur: HTŞ’nin YPG ile savaşmaması. Yani Suriye PKK’sıyla savaşmıyor. YPG elemanları sorun çıkarmadan, anlaşmalı bir şekilde Fırat’ın doğusuna çekildiler, nehrin karşı tarafına gittiler. HTŞ ile anlaşıyorlar ve YPG’nin lideri Salih Müslim yaptığı açıklamalarda: “Biz HTŞ ile anlaşıyoruz, sorun yok” minvalinde bir açıklamada bulundu.
HTŞ’nin sosyalist olan YPG ile bir sorunu olmaması şaşırtıcıdır. Güya HTŞ şeriatçı, hatta birçok Sünni şeriatçı Müslümanları bile kâfir gören bir örgüttür ama YPG ile anlaştıkları görülmektedir. Bu haliyle nerelerden yönlendirildikleri ortadadır.
Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu da -eski adıyla “Özgür Suriye Ordusu”- HTŞ ile anlaşmaktadır. Kendi aralarında bir sorun yok ve HTŞ, YPG’ye yani Suriye PKK’sına saldırmadığı gibi Suriye Milli Ordusu da saldırmıyor. Yani Suriye Milli Ordusu daha çok Türkiye’nin kontrolündedir. Orada savaşanların birçoğu Türk asıllıdır ve savaşanların Türk subaylar tarafından eğitildikleri, silahlandırıldıkları bilinmektedir.
Hani Türkiye’nin kırmızı çizgisi bölgede YPG’nin bitirilmesi idi? O zaman neden Suriye Milli Ordusu YPG’ye saldırmıyor? HTŞ, YPG’ye saldırmadığı gibi YPG lideri Salih Müslim’in de HTŞ lehinde açıklamalar yaptığı görülmektedir. Suriye Milli Ordusu da aynı şekilde YPG’ye saldırmamaktadır. Çok açık bir şekilde görülüyor ki artık bu işin içinde Amerika, İsrail ve Türkiye var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar da bunu gösteriyor. Bir fatih gibi “İdlib, Hama, Humus ve hedef tabii Şam. Muhaliflerin bu yürüyüşü devam ediyor. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin” şeklinde açıklama yaptı ve HTŞ’yi de Suriye Milli Ordusunu da açık bir şekilde desteklediğini gösterdi.
Irak, Libya ve Suriye’de Yapılan Hata Tekrar Ediliyor
2011 yılına yani bu işin başlangıcına geri döndük. İşin başında da böyleydi. Oradakiler silahlandırıldı, sokağa döküldü. Irak’tan da DAİŞ onlara destek verdi ve orada birçok silahlı grup meydana getirildi. Fakat sonra Rusya ve İran’ın devreye girmesiyle bu plan bozuldu. Beşşar Esad devrilmekten kurtuldu. Bu işin arkasında o zaman da Amerika, Türkiye, İsrail vardı. Türkiye, Amerika’ya güvenerek yola çıktı. Sonra Amerika, Türkiye’yi yarı yolda bıraktı. Her zamanki gibi ihanet etti. İran ve Rusya müdahale edince Dünya Savaşı çıkmasın diye Amerika geri çekildi. Türkiye ortada kaldı ve bundan en büyük zararı gören evvela Suriye halkı sonra Türkiye oldu. Ne Amerika ne Rusya zarar gördü. Büyük devletler her zaman kâr eder, krizlerden istifade ederler. Beş milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. 13 senedir yüzlerce milyar dolar -kendi ifadeleri- Suriyelilere harcandı. Şimdi ondan ders almayan Türkiye hükümeti, şu anda aynı planı yine uygulamaya başladı. Yine Amerika’ya, İsrail’e güvenerek aynı hatayı yapıyor.
Türkiye zamanında Irak’ın aleyhinde Amerika’yla beraber oldu. Irak’ta iki milyon şehit verildi, Irak yerle bir oldu. Türkiye’nin istemediği ve en çok korktuğu şey Irak’ta bir Kürdistan devletinin kurulmasıydı, kuruldu. Türkiye’nin projesi çürük, siyaseti başarısız. O zaman da Irak’tan birçok insan gelmişti. Irak’taki hatadan ders almadılar. Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin ne olduğunu anlamadılar. 2002, 2003, 2004 yıllarında bunun bir tuzak olduğunu ve Amerika’yla birlikte Irak’ın aleyhinde bulunmanın, Amerika’ya yardım etmenin haram olduğunu anlattım. Bunun sonunun hayır olmayacağını söyledim. O günkü konuşmalarıma bakıldığında bu görülecektir. Irak’tan ders almayan Türkiye hükümeti, Libya konusunda da aynı hatayı yaptı ve Libya bölündü, parçalandı ve bir sürü insan öldü. Amerika bu şekilde İsrail’in güvenliğini sağladı.
Neden Şimdi?
İsrail’e tehdit olan Saddam ve Kaddafi’ydi. İkisi de bitirildi ve Türkiye bunda rol aldı. Üçüncü tehdit Suriye’dir. Beşer Esad zalimdir, kötüdür, kafirdir, münafıktır ve babası da öyledir. Fakat İsrail’e düşmandır. İsrail’in güvenliğinin sağlanması için Beşar Esad'ın da devrilmesi lazımdı. Irak’tan, Libya’dan sonra sıra Suriye’ye gelmişti. Bu oyunu Rusya ve İran bozdu. Şimdi tekrar neden devreye konuldu? Çünkü Rusya, Ukrayna ile zayıflatıldı. İran, İsrail ve Amerikan baskısı altındadır. Aynı zamanda Hizbullah da zayıflatıldı, İsrail saldırılarıyla bütün komutanlarını kaybetti. Anlaşılacağı üzere; şu an Suriye perişan, İran’ın sözü eskisi kadar geçerli değil, Hizbullah ve Hamas da eskisi gibi güçlü değil. Yani ortam onlar için gayet müsait hale geldi ve “Şimdi sırasıdır” dediler. HTŞ ile hedeflerine doğru ilerliyorlar.
Tayyip Erdoğan Beşşar Esad’e görüşme teklif etmişti fakat esed kabul etmedi. Demek ki görüşselermiş ‘iktidarı bırakmasını yoksa HTŞ ve Suriye Milli Ordusunu güçlendireceklerini ve bu şekilde onu bitireceklerini’ söyleyecekmiş. Görüşme olmadı ve düğmeye basıldı. Türkiye şimdi tarihi bir fırsat yakaladığını düşünüyor. Bu sebeple Devlet Bahçeli meseleyi bir adım daha öteye götürerek “Halep bizimdir” demeye başladı. Türkiye anlaşıldığı kadarıyla ortamdan istifade ederek toprağına toprak katmak ister hale geldi. Böyle bir niyet hükümette var mı? Bu konuda bir açıklama yok. Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalarda “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” diyor ama Bahçeli öyle konuşmuyor. Yani hükümetle bu konuda farklı mı düşünüyorlar, bilemiyorum. Bahçeli’nin bu sözü Amerika ve Avrupa’nın Türkiye’ye bakışını değiştirir ve o toprakları Türkiye’ye vermezler. Ancak Türkiye’yle Amerika ve İsrail arasında; Türkiye’ye Halep’i, YPG’ye Kürdistan Devletini, Beşar Esed’e de küçük bir toprak parçasını vermek yani Suriye’yi birkaç parçaya bölmek gibi gizli anlaşma varsa bu belki mümkün olabilir ama bu ne kadar sürer? Amerika, Kürdistan'ı kurduktan ve sistem yerine oturduktan 20, 30 sene sonra Halep’i geri alabilir. Bu da mümkündür.
HTŞ ve Suriye Milli Ordusu Neden YPG’ye Saldırmıyor?
HTŞ, YPG’ye saldırmadığı gibi Suriye Milli Ordusu da saldırmıyor. Halbuki Suriye Milli Ordusu Türkiye’ye bağlı ve hatta Halep’e de Türk bayrağı astılar. Şimdi bu kadar Türkiye’ye göbekten bağlı olan bir Suriye Milli Ordusu Türkiye’nin dediğini yapar. Demek ki Türkiye “YPG’ye saldır” demiyor. Peki, o zaman Türkiye ne istiyor? Hani YPG’ye düşmandı. Hani YPG, PKK’ydı ve hiçbir terör devletine müsaade edilmeyecekti? HTŞ Amerikan güdümünde olduğu için saldırmıyor ama Suriye Milli Ordusu Türkiye’nin güdümündedir, o neden saldırmıyor? Çok karışık bir durum var.
Diyelim ki HTŞ Şam’ı da aldı. Ondan sonra Lübnan’a girmeyecek mi? Lübnan’a girerse Hizbullah’la karşı karşıya gelmeyecek mi? Bu ancak Amerika ve İsrail’in işine yarar. Eğer HTŞ bunu yaparsa bu tam bir ihanettir ve bu HTŞ ne hikmetse Hamas’a hiç yardım etmemiştir. Amerika ve İsrail’e bir kurşun sıkmamıştır. Ama oradaki birçok Sünni cemaatle savaşmıştır. İsrail’le savaşmayanlar Sünni cemaatlerle ya da Şiilerle savaştılar. Bunların kimler tarafından kontrol altında tutuldukları ortadadır.
Amerika’nın HTŞ’si var, Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu var, İran’ın Hizbullah'ı, Husileri, Haşdi Şabileri var. Bunlar devletlerin kurduğu örgütler, silahı da parayı da eğitimi de istihbaratı da her şeyi bu devletlerden hallediyorlar. Devletler kendi ordusunu sokmadan, kendi askerinden zayiat vermeden paralı askerlerle hedefine varmak için doğrudan savaşa girmiyorlar, kendine bağlı bir silahlı örgüt kuruyorlar, dünyanın her tarafından gençleri oraya davet ediyorlar. Bir şekilde kiminin inancını kullanarak, kimini para kullanarak ikna ediyor ve buralarda savaşçılar yetiştiriyorlar. Bu şekilde kendi milli hedeflerine varmak istiyorlar. Şu anda Amerika gibi Rusya gibi ülkelerin yöntemi bu. Türkiye de bu yola başvurmaya başladı. İran da aynı şekilde ve bu vekâlet savaşları bir müddet böyle devam eder. Sonrasında vekâlet savaşları biter. Orada devletler karşı karşıya gelmeye başlar. İran Devleti ve Lübnan Hizbullah’ı da: “Oraya asker göndereceğiz” açıklamasını yaptılar. İran güçlü bir devlet olarak yerinde duruyor. Bunu hazmedecek mi? Rusya da aynı şekilde buna müsaade edecek mi? Ondan dolayı Amerika olaya balıklama atlamıyor. Türkiye yine balıklama atlıyor ve yanlış yapıyor. Güya Türk ordusu oraya girmiyor ve savaşmıyordu. Daha sakin davranıyorlardı ancak bir hafta zor dayandılar. Cumhurbaşkanı: “Şam’a kadar gidilecek” dedi, bu bir itiraftı aslında. Zaten hükümet televizyonlarının hepsinde HTŞ’yi ve oradaki Suriye Milli Ordusunu ve bu yeni başlayan savaşı destekleyici, Beşar Esed'i suçlayıcı konuşmalar yapılıyor.
Türkiye 2011’de Yaptığı Hatayı Yine Yapıyor
Burada mesele Beşar Esed meselesi değil, Büyük Ortadoğu Projesi meselesidir. Irak’tan sonra Libya, Libya’dan sonra şimdi Suriye bitirilmeye çalışılıyor ve bu şekilde İsrail’in güvenliği sağlanıyor. Türkiye’yi de bu şekilde kullanmak istiyorlar. Türkiye; Irak’ta, Libya’da ve Suriye’de yaptığı hatayı yine yapıyor, Amerika’ya güveniyor ve onun ipiyle kuyuya iniyor. HTŞ’yle bir yere varacağını zannediyor. İran ve Rusya Beşar Esad’ı desteklerse HTŞ kalmaz. HTŞ devletlerin uçaklarına ne kadar karşı koyabilecek? Bütün dayanakları, düşündükleri; Rusya zor durumdadır bu işe karışamaz, İran da zaten Amerika’yla karşı karşıyadır ve Trump tehdit etmektedir. Dolayısıyla Rusya ve İran bu işe girmek istemeyecektir gibi düşünüyor. Nereden biliyorlar girmek istemeyeceklerini. Bu devletler için Suriye gayet önemli bir meseledir. Dolayısıyla bırakamazlar.
Suriye Amerikancı bir hükümetin eline geçerse, o zaman Rusya onunla komşu olmuş olacak. Rusya buna izin vermez. Amerikancı bir hükümet demek NATO demektir. Rusya, NATO’yu sınırında istemez ama Rusya’ya bir vaatte bulundularsa, bu sefer sessiz kalacaksa, ona güvenerek yapıyorlarsa, eğer böyle bir gizli anlaşma varsa bu yapılan o zaman mantıklı olur. Ama böyle bir gizli anlaşma yoksa “Rusya zaten karışamaz, İran zaten karışamaz” mantığıyla hareket ediliyorsa evdeki hesap çarşıya uymayacaktır. Zaten İran ve Hizbullah’tan yapılan açıklama bunu gösterdi. Sessiz kalmayacaklar, savaşa girecekler. HTŞ Amerika’nın emrindedir. Bunu herkes bilir. Buna rağmen Rusya ile karşı karşıya gelmemek için sakin duruyor. O yüzden aslında Amerika büyük devlet olarak yine Türkiye’yi öne sürmektedir. Türkiye akıllı davrandığını zannediyor. Bir hafta konuşmadı ama sonunda yine konuştu. Zaten herkes Türkiye’nin işin içinde olduğunu biliyor. Türkiye aynı hatayı yine yapıyor. Türkiye öne sürülmekten vazgeçmedi.
Saddam devrildi, Irak daha mı iyi oldu? Türkiye’nin güvenliği daha mı iyi şu anda? Saddam kötüdür, zalimdir. Mesele o değil. Sanki gelen çok mu iyisi? Onların derdi Saddam’ın iyiliği ya da kötülüğü değil. Bu siyaset böyle bir şey değil. “Bu iyi adam, kötü adam” siyasette böyle bir şey yok. Plan var ortada. Sonuçta Saddam İsrail’e düşmandı, devirdiler. Kaddafi deliydi, ama İsrail’e düşmandı; devirdiler. Beşar zalimdir, şimdi devrilecek, devrilmek üzere. İran, Rusya ve Çin müdahale etmezse devrilir.
Bunun sonucunda ne olacak? İsrail’in güvenliği daha da çok sağlanacak. Kurulacak olan yeni nizam Beşar Esad kadar İsrail düşmanı olmayacak. Lübnan Hizbullah’ına, Hamas’a düşman olacak. İran; Haşdi Şabiler, Hizbullah, Husiler, Yemen Devleti ile bir Şii Hilali meydana getiriyor, İsrail'in önünü kesmek için. Fakat şu anda eğer Suriye kırılırsa o Şii Hilali bozulacak. İran buna müsaade edecek mi? Hamaney’in vekili Ali Ekber Velayeti yaptığı açıklamada: “Türkiye, Siyonistlerin tuzağına düştü” diyor. Hiç böyle konuşmazlardı. Artık Türkiye’ye tavır koyuyorlar. Yarınlarda Türkiye ile İran karşı karşıya da gelebilir. Çok çetrefilli bir durum var ve Türkiye idarecileri bu kadar çetrefilli bir durumu idare edecek bilgi ve beceriye sahipler mi, geçmişteki sabıkalarından dolayı ben şüpheliyim.
Büyük Ortadoğu Projesi Sürdürülüyor
Yapılan aslında Büyük Ortadoğu Projesi’dir. 2011’de başarılı olamadı; 2012, 2013 ve 2014’te. Çünkü Rusya ve İran müdahale etti. Şimdi onlar zayıfladı. “Şu anda başarabiliriz” dediler. Aynı projeyi devam ettiriyorlar. İşin garip tarafı Türkiye “YPG” den nefret ediyor “YPG’nin kökünü kazıyacağız, sınırımızda Kürdistan istemeyiz” diyor. Fakat Suriye Milli Ordusu YPG’ye bir kurşun sıkmış değil, YPG’nin bir tane adamı ölmüş değil. Salih Müslim açıklamasında: “Hiçbir çatışmaya girmedik, hiçbir kaybımız yok. Bize bir saldırı yapılmadı” dedi. Türkiye sanki YPG’ye düşman gibi gösteriyor sanki onun için oradaymış gibi yapıyor ama sanki başka bir proje uyguluyor gibi. Öyle olsaydı YPG’ye saldırırdı. Türkiye’nin asıl derdi YPG imiş gibi gösteriyor ama aslında Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştiriyor gibi bir durum var. Fakat Suriye Milli Ordusu YPG’ye saldırmaya kalkarsa o zaman işler değişebilir. Ama şu anda görünen o ki böyle bir şey yok, saldırmayacaklar. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Çok çeşitli ihtimaller var. Analiz yapmak zor. Devlet sırlarına sahip olmadan, bu kadar çok aktörün olduğu bir bölge hakkında analiz yapmak zor. Netleşmesi için biraz daha zaman geçmesi lazım.
Tamamını Dinlemek İçin: https://www.youtube.com/watch?v=VoLZ5j1A1Rg