Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Suriye’de Yaşanan Gelişmeler Üzerine Siyasi Analiz

Paylaş:

Suriye’de yaşanan son gelişmelerle Şam Kurtuluş Heyetinin (HTŞ) Suriye’nin Halep, Hama, Humus şehirlerinden sonra tüm Suriye’yi kontrol altına alması üzerine Esed rejimi çöktü ve bu durum ülke genelinde sevinçle karşılandı. Ancak medyada lanse edilenin aksine yaşanan gelişmelerin büyük bir zafer değil içinde birçok şüpheler barındıran gelişmeler olduğunu, Amerika ve İsrail’in lehine olan bir durumun meydana geldiğini ve yönetim değişikliği ile İsrail’in güvenliğinin sağlandığını ifade eden Alparslan Kuytul Hocaefendi önemli açıklamalarda bulundu:

“Esed rejiminin yıkılması, Beşşar Esed’in kaçmak zorunda kalması ve HTŞ’nin fazla bir gücü olmamasına rağmen Suriye’yi kontrol altına almasının arkasında Türkiye, Amerika ve İsrail’in olduğu açıktır. Bu meselede Türkiye, Amerika ve İsrail’in beraber hareket ettiği yapılan açıklamalardan da anlaşılmaktadır. Amerikan başkanı Trump, Suriye konusunu Türkiye’ye havale ettiklerini ve Suriye’nin anahtarının Türkiye’de olduğunu yani Suriye konusunda Türkiye’yi görevlendirdiklerini açıkça ifade etmiştir. Amerika ve İsrail tarafından terörist kabul edilen HTŞ ile alakalı aleyhte bir açıklamaları yoktur ve aksine Beşşar Esed’ı suçlayıcı ve Suriye muhalefetinin haklı olduğunu ifade eden açıklamalar yapmaktadırlar. Aynı şekilde HTŞ’den de İsrail aleyhinde bir açıklamada bulunulmamakta aksine İsrail ile savaşmayacaklarını beyan etmektedirler.

HTŞ’nin arkasında Amerika ve İsrail olduğunun bir delili de İslamcı olan HTŞ’nin sosyalist olan YPG ile bir sorununun olmamasıdır. YPG lideri Salih Müslim yaptığı açıklamalarda: ‘Biz HTŞ ile anlaşıyoruz, sorun yok’ minvalinde konuşmaktadır. Çok açık bir şekilde bu işin içinde Amerika, İsrail ve Türkiye’nin olduğu görülmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada: ‘İdlib, Hama, Humus ve hedef tabii Şam. Muhaliflerin bu yürüyüşü devam ediyor. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye’deki bu yürüyüş devam etsin’ diyerek HTŞ’yi açık bir şekilde desteklediğini göstermiştir.

IRAK VE LİBYA’DAN SONRA SURİYE’DE DE AYNI HATA TEKRAR EDİLİYOR

Türkiye, 2002’de Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesine yardım etmiş ve işgalin sonucunda Irak’ta iki milyon insan öldürülmüş, Irak bölünmüş ve yerle bir olmuştu. Irak’taki hatadan ders alınmadı. Irak’tan ders almayan Türkiye Hükümeti, Libya konusunda da aynı hatayı yaptı, Amerika’nın Libya’ya saldırısına yardım etti ve Libya bölündü, çok sayıda insan öldü. Amerika, Saddam’ı ve Kaddafi’yi devirmek, Irak ve Libya’nın askerî ve ekonomik gücünü bitirmek suretiyle İsrail’in güvenliğini sağladı. İsrail’e tehdit olan Saddam ve Kaddafi’ydi. İkisi de bitirildi ve Türkiye bunda rol aldı. İsrail için üçüncü tehdit ise Suriye’ydi. Beşşar Esed ve babası Hafız Esed; zalim hatta kafir olabilir fakat bunlar İsrail’e düşman idiler. Ayrıca Beşşar Esed, Rusya ile ittifak halinde idi. Amerika bundan elbette ki rahatsızdı ve Amerika’nın güdümünde bir Suriye istiyordu. Bundan dolayı İsrail’in güvenliğinin sağlanması ve Amerikan güdümünde bir Suriye rejiminin kurulabilmesi için Beşşar Esed’in devrilmesi lazımdı. Irak ve Libya’dan sonra artık sıra Suriye’ye gelmişti ve Türkiye eliyle gizlice destekledikleri HTŞ ile hedeflerine ulaştılar. Burada mesele Beşşar Esed meselesi değil, Büyük Ortadoğu Projesi meselesidir. Büyük Ortadoğu Projesinin temeli, İsrail’in güvenliğinin sağlanması için Ortadoğu’da gerekli rejim değişikliklerinin yapılmasıdır. Irak, Libya, şimdi ise Suriye’de rejim değişikliği gerçekleştirilerek İsrail’in güvenliği sağlanmaktadır. Büyük Ortadoğu Projesi adım adım gerçekleştirilmeye devam etmektedir. Türkiye; Irak’ta ve Libya’da yaptığı hatayı yine yapmakta, yine Amerika’nın ipiyle kuyuya inmekte ve HTŞ ile Suriye’de kontrolü eline alacağını ve PKK’ya karşı kendi güvenliğini sağlayacağını zannetmektedir.  HTŞ gerçekten Türkiye’nin güdümünde kalacak mıdır? HTŞ, Türkiye ile Amerika arasında tercih yapmak zorunda kaldığında Türkiye’yi tercih edebilecek midir? Birkaç sene içerisinde HTŞ’nin Türkiye’nin emrinde mi yoksa Amerika’nın emrinde mi olduğu görülecektir. Görünen o ki ABD, önce Türkiye’nin eliyle aslında kendi projesini gerçekleştirmekte, Rusya ve İran’ın Suriye’deki etkinliğini bitirmekte, Suriye’de istediği rejimi kurdurmakta, daha sonra ise kurulan yeni rejim eliyle Türkiye’yi Suriye’den çıkarıp tamamen İsrail’e teslim etmeyi planlamaktadır.

HTŞ ile kurulacak olan yeni nizamın Beşşar Esed gibi İsrail düşmanı olmayacağı aksine Lübnan Hizbullah’ına ve İran’a düşman olacağı açıktır. HTŞ bunu açıkça ilan etmiştir. İran; Haşdi Şabiler, Hizbullah ve Husiler ile İsrail’in önünü kesmek için bir Direniş Ekseni meydana getiriyordu ancak Suriye kırılırsa, Direniş Ekseni kırılacaktır. Bundan dolayı Hamaney’in vekili Ali Ekber Velayeti yaptığı açıklamada: ‘Türkiye, Siyonistlerin tuzağına düştü’ diyerek Türkiye’ye tavır koymuştur. Bu durum yarınlarda Suriye konusunda Türkiye ile İran’ın karşı karşıya gelebileceğini göstermektedir.

Benim söylediklerim Beşşar Esed veya İran taraftarlığı değildir. Dikkat çekmek istediğim nokta, Beşşar Esed devrildiğinde yerine eğer Amerikancı ve İsrail ile güzel geçinen bir rejim gelecekse durumun daha kötü olacağıdır. Ben Amerika’nın Beşşar’ı neden devirmek istediğine dikkat çekiyorum. İsrail’in güvenliğini sağlamak için Saddam Hüseyin ve Kaddafi’den sonra şimdi de Beşşar Esed devrilmiştir. Beşşar’ın devrilmek istenmesi İsrail’in güvenliği içindir. Suriye halkının zulme uğramış olması ve Beşşar Esed’in defolup gitmesini istemesi ayrı bir durumdur. Beşşar Esed devrilmiş ve Suriye, İsrail için tehlike olmaktan çıkmıştır. Suriye’deki gelişmeler en fazla İsrail’in işine yaramıştır.

SURİYE’DEKİ GELİŞMELERDEN ŞÜPHE ETMELİ MİYİZ?

Her şeyden şüphe etmek hastalık, hiçbir şeyden şüphe etmemek ise saflık ve aptallıktır. Ben soruyorum: 

Ø  14 yılda 1 milyon insanın ölümüyle başarılamayan bir zaferin 11 günde tek kurşun sıkmadan başarılması; 11 günde Halep, Humus, Hama, Şam ve bütün Suriye’nin ele geçirilmesi mantıklı mıdır? Suriye yılların devletidir. Orada kurulu bir rejim, yüz binden fazla asker, onlarca savaş uçağı, helikopterler, tanklar, füzeler, eğitilmiş subaylar vardır. Hiçbirinin sokağa çıkmaması, bir uçağın ve bir helikopterin havalanmaması, bir tankın yürümemesi, bir füzenin ve bir merminin atılmaması, Suriye ordusunun silah bırakması ve üniformalarını çıkarıp halkın arasına karışmaları normal midir? HTŞ’nin 350 savaşçısı ile koskoca Halep şehrini, 10.000 civarında savaşçısı ile tüm Suriye’yi ele geçirmiş olması mümkün müdür? Bu nasıl oldu diye düşünmek gerekmez mi? Bunda siyasi konjonktürün önemi olsa da İran ve Rusya ile anlaşma yapıldığı ortadadır. Türkiye Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan da Rusya ve İran ile anlaşma yapıldığını ve onların açtığı telefonla Beşşar Esed’in Suriye’yi terk ettiğini açıkça ifade etmiştir.

 

Ø  HTŞ, eski adıyla ‘Cephetu’n Nusra’, daha evvelki adı ile El Kaide. El Kaide ve Cephetu’n Nusra terör örgütü olarak kabul edildiği için adını değiştirmiş ve HTŞ adını almıştır. Görünüşte şeriatçı ve İslamcı bir örgüttür. İslamcı bir örgütten İslam nizamı kurması beklenir. İslamî bir örgüt ise tek derdi Beşşar’ın devrilmesi olamaz. Asıl derdi Suriye’ye İslam’ı hâkim kılmak olmalıdır. Ancak İslamî bir rejim kurulmasından ziyade laik bir rejim kurulacağına dair işaretler verilmektedir. Bu normal midir?

 

Ø  Suriye devriminin önünde HTŞ olursa dünya Müslümanlarının destekleyeceği hesaba katılmış gibi görünmektedir. ‘Özgür Suriye Ordusu’ gibi Türkiye’ye bağlı ve laik bir nizam savunucuları ön planda olsaydı büyük ihtimalle dünya Müslümanları desteklemezdi. İktidara Müslümanlar gelecek diye düşündükleri için Afganistan ve Hamas dahi devrime desteğini açıklamıştır. Ancak birkaç hafta sonra HTŞ, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bile 100 yıldır yapmadığını yapmış, 25-26 Aralık tarihlerini resmi olarak Noel tatili ilan etmiş ve yılbaşı kutlamaları yapmıştır. Bu ve benzeri şeylerin, bu devrimin İslam devrimi olup olmadığı konusunda şüpheler uyandırması gerekmez mi?

 

 

Ø  HTŞ Lideri Colani, Irak’ta bomba yüklü kamyonlarla sivil halka karşı katliamlar yapmış ve yaklaşık 1500 Müslümanı katletmiş birisidir. Bununla ilgili medyada hiçbir şey konuşulamıyor ve Colani’nin geçmişi gizleniyor olsa da yine de bazı haber sitelerinde şu bilgiler mevcuttur: HTŞ, Irak Erbil’de Kurban Bayramında iki intihar saldırısı sonucunda 110 kişiyi, Kerbela ve Bağdat’ta Aşura Günü birden fazla bombalı araç saldırısı ile 180 kişiyi, Basra’da aynı anda birden fazla bombalı araç saldırısı sonucunda 80 kişiyi, su arıtma tesisi açılışında bombalı saldırı sonucunda 35’i çocuk 41 kişiyi, Kerbela ve Necef’te yapılan bombalı araç saldırılarında 66 kişiyi, Sağlık merkezi yakınında bomba yüklü kamyonetle yapılan Babil Hille katliamı sonucunda 130 kişiyi, Tel Afar ve Musul’da iki patlayıcı yüklü kamyon saldırıları sonucunda  152 kişiyi, Bağdat’ta aynı anda beş bombalı araçla Sadriye çarşısı saldırısı sonucunda 198 kişiyi, bomba yüklü kamyonetle yapılan Amerli Türkmen Katliamında 156 kişiyi acımasızca katletmiştir. Ayrıca bu saldırılarda binlerce insan da yaralanmıştır. Görünüşte İslam adına cihat için ortaya çıkmış olan bu örgütün yaptığının İslam’la alakasının olmadığı ortadadır. Colani’nin Irak’ta zalim ve işgalci Amerikan askerlerine saldırmayıp sivil Müslüman halka kamyonlarla bombalı saldırılar yapması normal görülebilir mi? Bu şahsın kime hizmet ettiği konusunda şüpheler uyanmaz mı? Sonra da “o zaman gençtim, affedin” diyen birisinin adaletli bir İslam nizamı kuracağı düşünülebilir mi? Bu kadar büyük bir günah “beni affedin” demekle affedilir mi? Bir kişiyi öldürmüş olanlar bile “beni affedin” demekle affedilmediğine göre yüzlerce Müslümanı katleden Colani affedilebilir mi? Bu kadar suç işlemiş ve terör saldırıları yapmış birisi büyük güçlerin şantajına maruz kalmaz mı? Onların her dediğini yapmak zorunda kalmaz mı? Suriye’de adam kalmamış gibi böyle birisinin Suriye Devlet Başkanı olması normal görülebilir mi? Böyle sevilmeyen birinin devlet başkanı olmasının bir zafer sonucunda değil başka devletlerin yardımıyla ve bir plan gereği olduğu anlaşılması gerekmez mi?

 

Ø  Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere gibi devletler HTŞ’yi terör listesinden çıkaracaklarını ilân ettiler. ‘HTŞ’nin liderini canlı, cansız getirene hatta yerini söyleyene 10 milyon dolar vereceğiz’ diyen ABD, Colani için koyduğu ödülü kaldırdı. HTŞ’yi terör örgütü olarak gören batılı ülkelerin ve ABD’nin HTŞ’yi terör listesinden çıkaracağını söylemesi normal midir? Onlar açısından bakınca HTŞ’nin terör listesinden çıkmasını gerektiren bir durum olmamış aksine bütün dünyanın meşru devlet başkanı olarak kabul ettiği Beşşar Esed’e ve Suriye devletine karşı silahlı harekete girişilmiş ve onlara göre bir terör eylemi yapılmıştır. Neden şimdi HTŞ’yi terör listesinden çıkartmaktadırlar, bunu gerektiren ne olmuştur?  Bilindiği gibi bu ülkeler, İsrail’in dostlarıdır. ABD, Avrupa ve İsrail’in lehine bir durum olmamış olsaydı bu ülkeler ‘Sizi terör listesinden çıkaracağız!’ derler miydi?

 

Ø  HTŞ, yaptığı açıklamalarda İsrail’in aleyhinde tek kelime söylememiştir. Gazetecinin ‘Düşmanınız kim?’ sorusuna ‘Esed rejimi devrildi. Tek düşmanımız var; Hizbullah ve İran!’ cevabını vermiştir. İsrail’den hiç bahsetmemiş, İsrail’i düşman olarak görmediğini ve İsrail ile savaşmayacaklarını ilân etmiştir. HTŞ’nin ‘Hizbullah ve İran hariç herkesle güzel geçinmek istiyoruz’ demesi şüphe uyandırmakta değil midir? Bunu söyleten Amerika, İsrail ve Avrupa değil midir? HTŞ’nin İsrail’e değil de İran’a düşman olması normal midir? Amerika ve İsrail varken İran ve Hizbullah’a düşman olması kimin işine gelir? Elbette ki İsrail’in işine gelir ve böyle bir yönetimle İsrail’in güvenliği sağlanmış olur. Mezhep savaşları özellikle Şii-Sünni çatışması başlatmanın Amerika ve İsrail projesi olduğunu bilmeyen var mıdır? 

 

Ø  HTŞ’nin Şam’a girdiği gün İsrail de Suriye topraklarına girdi, Şam’a 10 km mesafeye kadar yaklaştı ve 500 askerî tesisi vurdu. Halen de askerî tesisleri ve limanları vurmaya devam etmektedir. İsrail, Suriye devletinin askeri tesislerini, savaş uçaklarını, füzelerini, tanklarını ve mühimmat depolarını vurmuş, Suriye devletine ait silah kalmamıştır. İsrail yaptığı resmî açıklamada: ‘Suriye ordusunun silahlarının %80’ini imha ettik’ demiş ve HTŞ’den ses çıkmamıştır. İsrail, Lazkiye’deki limanı vurmuş HTŞ’den ses çıkmamıştır. İsrail istediği yere vurmaya devam etmekte ve HTŞ’den ses çıkmamaktadır. Bu normal midir? Suriye’de nasıl bir rejim kurulursa kurulsun ordusu ve silahı kalmamış bir Suriye ile uzun yıllar İsrail’in güvenliği sağlanmıştır. Bundan şüphe etmek ve bunu düşünmek gerekmez mi?

 

Ø  Bir gazetecinin: “İsrail, Suriye topraklarına girdi, Şam’a yaklaştı. Golan Tepelerinden sonra tampon bölgeyi de ele geçirdi ve Suriye topraklarında ilerliyor. Bir şey yapmayacak mısınız, bu konuda ne diyorsunuz?” sorusuna HTŞ sözcüsü sadece, ‘Biz herkesin Suriye’nin haklarına saygılı olmasını bekliyoruz’ diye cevap vermiştir. Suriye topraklarını işgal eden İsrail’e HTŞ’nin bir kelime söylememesi normal midir? HTŞ’nin İsrail’e tek kelime söylememesini ve İsrail’in de HTŞ’ye saldırmamasını düşünmek gerekmez mi?

 

Ø  İsrail, Suriye’ye girmiş, Gazze’nin 6 katı büyüklüğünde binlerce kilometre kare Suriye toprağını işgal etmiştir. Ancak bizim televizyonlarımızda buna hiç temas edilmemektedir. Büyük bir başarı var gibi gösterebilmek için İsrail’in yaptığı saklanmaktadır. İsrail’in bakanı açıkça: ‘Batı Şeria’yı ilhak edeceğiz. Batı Şeria diye bir şey kalmayacak Gazze’yi de tümden alacağız’ demiş ancak televizyonlarda bundan bahsedilmemekte ve bir tehlike yokmuş algısı verilmektedir. Bu normal midir?

 

Ø  77 yıldır Filistin’de katliam yapan ve Filistin’in tamamını işgal eden, 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı operasyonundan sonra Hamas’a ve Hizbullah’a vahşice saldıran, kadın ve çocuk demeden 55.000 civarında insanı vahşice öldüren, 150 bin civarında Filistinliyi yaralayan İsrail, neden HTŞ’ye hiç saldırmamaktadır. Bunu düşünmek gerekmez mi?

 

Ben şüphelerimi ifade ettim fakat buna rağmen her namazda ‘Ya Rab! Suriye’ye İslam’ı nasip et, huzuru nasip et’ diye dua ediyorum. İnşallah şüphelerimizin hepsi yanlış çıkar, orada adaletli bir İslam nizamı kurulur. İnşallah diktatörlük olmaz, huzur ve güven ortamı olur. Ama bu kadar olumsuz durum varken şüphe etmemek saflık olur. Benim bu şüphelerim haklı şüphelerdir. Ortadoğu’yu tanımayanlar, siyasetten anlamayanlar, devrimler nasıl yapılır bilmeyenler şüphe içinde olmayabilirler. Ancak dediğim bu noktalarda tüm uzmanların kafası karışıktır ve hepsi şüphe içindedirler.

Bundan sonrasında bakılması gereken hususlar şunlardır:

1.       Suriye’de bir İslam nizamı mı yoksa laik bir nizam mı kurulacaktır?

2.       Suriye’de insan haklarına, fikir ve ifade hürriyetine dikkat eden özgürlükçü bir ülke mi yoksa yeni bir diktatörlük mü kurulacaktır?

3.       Suriye’de kurulacak olan yeni rejim, İsrail ve ABD ile mi hareket edecektir yoksa İslam’ın ve Müslümanların menfaatini dikkate alarak mı davranacaktır?

4.       Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacak mıdır yoksa bölünecek midir?

5.       Suriye’de kurulacak olan yeni rejim, İsrail’e mi yoksa İran ve Hizbullah’a mı düşman olacaktır?

6.       Suriye’de iç savaş devam edecek midir yoksa birlik-beraberlik sağlanabilecek midir?

7.       Türkiye’nin YPG ile savaşında Suriye’deki yeni rejimin tavrı ne olacaktır? YPG’nin yanında mı yoksa Türkiye’nin yanında mı yer alacaktır?

8.       HTŞ’nin SMO’ya karşı tavrı ne olacaktır?

9.       Bu gelişmeler en çok Suriye halkına ve Türkiye’ye mi yarayacak, yoksa ABD ve İsrail’e mi yarayacaktır?

ŞÜPHELERİM SEVİNMEME ENGEL OLUYOR

Bunlar ve daha başka birtakım durumlar ve sorular, şüphelerimi artırmakta ve sevinmeme engel olmaktadır.

Eğer Beşşar’dan sonra;

a.       Suriye’de İslam hâkim olacak, fikir ve ifade hürriyetine izin verilecek ve insan hakkı ihlalleri yapılmayacaksa

b.       İsrail’e düşman ve Müslümanlarla dost olunacaksa, Filistinli Müslümanlara yardım edilecekse, İran ve Hizbullah düşmanlığı yapılıp İsrail’in ekmeğine yağ sürülmeyecekse

c.       Suriye bölünmeyecek ve toprak bütünlüğü korunacaksa

d.       Suriye halkı huzur ve güvenlik içinde yaşayacak ve yeni bir iç savaş başlamayacaksa elbette yapılan devrimi destekler ve seviniriz. Ancak geleceğe dair ciddi kaygılarımız bugün birçok kimse gibi sevinmemize engel olmaktadır.

Türkiye şu anda çok riskli ve eskisinden çok daha güvensiz bir durumdadır. Beşşar Esed, Türkiye için tehdit olamazdı. Ama şimdi İsrail’in ve Amerika’nın güdümünde bir nizam kurulursa; İsrail, Suriye’ye hâkim olursa ya da Suriye parçalanırsa Türkiye çok daha büyük tehditlerle karşı karşıya kalacaktır. Önümüzdeki yıllar çok tehlikeli, çok karışık, çok karanlık görünüyor. Ortada göründüğü gibi büyük bir zafer yoktur. Aksine şüpheli bir durum vardır. Allah kâfirlerin oyununu bozsun, idarecilerimize de basiret nasip etsin.