Aylardır zindanda tecrit altında tutulan bir âlim, eline konuşabilme imkânı verilse hangi ayetleri söylerdi? 9.5 aydır haksız bir şekilde zindanda tek başına bırakılan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin ailesiyle yaptığı telefon görüşmelerinde bahsettiği bazı ayetlerin tefsirini sizin için Şehit Seyyid Kutub’tan derledik.
“Rabbinin hükmüne sabret, çünkü sen gözlerimizin önündesin.”1
Aman Allah’ım bu ne güzel bir ifade... Ne güzel bir canlandırma... Ne güzel bir takdir...
Tüm Kur’an ifadeleri içinde, hatta onlar bir yana buna benzer ifadeler içinde bile eşsiz ve bambaşka olan şu ifadenin canlandırdığı bu derece, hiçbir insanın erişemediği bir derecedir. Kur’an’da Hz. Musa’ya “Seni ben peygamber seçtim, şimdi vahyedilecek mesajı dinle”2 bir başka kez de “Gözümün önünde yetişesin diye seni sevgimin kanatları altına aldım”3 bir diğer ayette ise “Şimdi seni sırf kendime ayırdım”4 buyrulmuştu. Bütün bu ifadeler Hz. Musa için yüksek makamlar demekti. Ancak Hz. Muhammed’e “Sen bizim gözlerimiz önündesin” buyruluyor. Bu ifade Rasulullah’a ayrı bir şeref vermekte ve özel bir yakınlık bahşetmektedir. Bu ifade her çağrışımdan apayrı, ince ve şeffaf bir çağrışım taşımaktadır... Bu orijinal ifadeyi dile getirip açıklamaya hiçbir beşer ifadesinin gücü yetmez. Biz bu ifadenin uyandırdığı çağrışımlara işaret etmekle ve çağrışımlarla iç içe yaşamakla yetinelim yeter bize!
Bu yakınlık ve dostlukla birlikte, yüce Allah ile sürekli bir bağ kurma yolu gösterilmektedir:
“Kalktığın zaman Rabbini övgü ile an. Gecenin bir kısmında ve yıldızların ardından da Allah’ı tesbih et.”5
Gün boyunca, uykudan uyanınca, geceleyin ve tan yeri ağarıp yıldızlar battığı zamanlar… Bu zamanlar cana yakın dostluğun tadına varıldığı zamanlardır. Allah’ı tesbih edip O’nun yüce ve her türlü eksikten uzak olduğunu itiraf etmek, azıktır, insana yoldaştır ve gönüllerin yakarışlarıdır. Bu zamanlar normal insanlar için yüce Allah ile baş başa olmanın tadına varılan vakitler olduğuna göre, acaba seven ve sevilen ve O’na son derece yakın olan Hz. Muhammed’in kalbi nelerin tadına varır kim bilir?
“Eğer sabrederseniz, elbette bu tutum sabredenler için daha hayırlıdır. Sabret, sabrın ancak Allah’ın yardımıyladır. Onlar için üzülme ve onların tuzaklarından da endişelenme.”6
Sabretmeye ve nefsi kontrol altına almaya yardım edecek olan O’dur. Ancak O’na yönelmek, insanın yapılan zulüm ve haksızlıklara karşı misillemede bulunması ve belirlenen ölçüler dâhilinde kısas isteme gibi doğal isteklerini kontrol ve garanti altına alabilir. Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin -salât ve selâm üzerine olsun- insanların doğru yola gelmediklerini gördüğünde de üzülmemesini, kendisinin bir misyonu olduğunu ve bu görevi de yerine getirmekle sorumluluktan kurtulduğunu öğütlüyor. Sapıklığın ve doğru yola gelmenin Allah’ın elinde olduğunu, Allah’ın nefisleri yaradılışlarında, yeteneklerinde, yönelişlerinde, doğru yola veya sapıklığa yönelişlerinde işleyen yasasına göre gerçekleştiğini hatırlatıyor.
Onların birtakım oyunlara başvurmalarını görüp sıkıntıya düşmemelerini, kendisinin sadece Allah’a çağıran bir davetçi olduğunu, hilelerden ve tuzaklardan kendisini koruyacak olanın da Allah olduğunu, çağrısında samimi olduğu ve onun vasıtasıyla birtakım kazançlar elde etmek istemediğini bildiği halde onu, düzenbazlarla ve hile peşinde koşanlarla baş başa bırakmayacağını bildiriyor. Peygambere yönelik bu direktifler aslında O’nun yolunda gidecek olan tüm davetçiler için de geçerlidir. Davetçi bazen sabrının denenmesi için eziyete uğrar, Rabbine karşı beslediği güvenin sınanması için beklediği ilahi yardım gecikebilir, fakat her şeye rağmen sonunda zafer bellidir ve apaçık bilinmektedir.
“Onlara de ki; Başımıza gelenler, sadece Allah’ın alnımıza yazdıklarıdır. Bizim Mevlamız, Sahibimiz O’dur. Müminler sadece Allah’a dayansınlar...”7
Zaten yüce Allah müminler için zaferi yazmış ve eninde sonunda bu zafere kavuşacaklarına söz vermiş bulunmaktadır. Ne kadar zorluklarla karşılaşsalar ne kadar sınavlardan geçirilseler yine de bunların hepsi vaat edilen zafer için bir hazırlıktan öteye geçmez. Böylece müminler, bir süzgeçten geçirildikten sonra ve bir belgeye dayanarak Allah’ın yasasının gerektirdiği vasıtalara başvurarak, ucuz değil, değerli-üstün bir zafere kavuşacaklardır. Her çeşit fedakârlığa göğüs geren ve bütün belalara, sınavlara hazırlıklı bulunan aziz ruhların (canların) kendilerini koruduğu bir izzete kavuşacaklardır. Asıl zaferi veren ve destekleyen yüce Allah’tır: “Müminler sadece Allah’a dayansınlar.”
Allah’ın takdirine inanmak ve Allah’a tam anlamı ile güvenmek, imkânların elverdiği ölçüde hazırlık yapmaya aykırı düşmez. Böyle bir hazırlık yapmak Allah’ın apaçık emridir:
“Onlara karşı gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayın.”8
Allah’ın emrini uygulamayan, sebeplere yapışmayan, Allah’ın hiç kimseyi kayırmayan ve hiç kimsenin hatırını saymayan yürürlükteki yasasını kavramayan insan, gerçek anlamda Allah’a güvenmiş ve Allah’a dayanmış olmaz. Ayrıca müminin bütün yaptıkları hayırdır, iyiliktir. İster zafere kavuşsun ister şehitliğe, fark etmez. Kâfire gelince, onun her işi kötüdür. İster doğrudan Allah’ın azabına çarpılsın, isterse müminlerin elleriyle cezalandırılsın fark etmez:
“De ki; bizim için beklediğiniz sonuç iki iyiden, yani zaferden veya şehit düşmekten biri değil mi? Biz ise Allah’ın sizi ya doğrudan doğruya kendi tarafından ya da bizim elimizle azaba uğratmasını bekliyoruz. Bekleyiniz bakalım, biz de sizinle birlikte bekliyoruz.”9
Münafıklar, müminlerin başına nasıl bir musibet gelmesini bekliyorlar? Onların akıbetleri herhalde iyilik ve güzelliktir. Ya Allah’ın sözünü hükmünü yüceltip egemen kılarak zafere ulaşırlar. Bu, onların yeryüzünde elde edecekleri mükâfattır. Veya Hak yolunda şehitliğe erişirler. Bu da Allah katındaki derecelerin en büyüğüdür. Peki, müminler münafıklar için nasıl bir akıbeti bekliyorlar? Onları bekleyen veya Allah’ın kendilerinden önceki yalanlayıcıları yakaladığı gibi kendilerini de kıskıvrak yakalayacak olan azabıdır ya da daha önce müşriklerin başına geldiği gibi müminlerin elleriyle cezalandırılmalarıdır…
Bekleyiniz bakalım, biz de sizinle birlikte bekliyoruz.
Sonuç bellidir... Neticede zafer müminlerindir.
1.Tur, 48
2. Taha, 13
3. Taha, 39
4. Taha, 17
5. Tûr, 48-49
6. Nahl, 126-127
7. Tevbe, 51
8.Enfal, 60
9.Tevbe, 52