Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın; kocasının, evinin ve çocuklarının çobanıdır ve sürüsünden sorumludur…”1 Alimlerimiz bu hadisi şeriften eğitim sorumluluğunun öncelikle babada ardından annede olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Çocuk eğitimi dünyanın en zor işlerinden olsa gerektir. Sağlıklı ebeveyn-evlat ilişkisinde dikkat edilmesi ve bilinmesi gereken birçok mesele vardır. Ancak ebeveynler her şeyden önce çocuklarının örnek aldığı ilk insanlar olduklarını bilmelidirler. Örnekliğin doğru yapıldığı bir ailede eğitim kesinlikle çok daha kolay gerçekleşecektir.
Hâl ile eğitim esasen tüm eğitim çeşitlerinin başında gelmekle birlikte bilhassa çocuk eğitiminde çok daha önemli bir metod olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hepimizde olduğu gibi çocuklarda da ayna nöronları vardır ve hayatlarının ilk yıllarında herkesten daha fazla bu nöronları kullanmaktadırlar. En başta da kendi ailelerini taklit edip onların davranışlarını almaktadırlar. O halde çocuklarımızda hangi davranışları görmek istiyorsak biz de öyle davranmak zorundayız. Allah insanı yaratırken fıtratına hayrı ve şerri, iyi ve kötüyü bilmeyi yüklemiştir. İnsan fıtratı bunları bilerek dünyaya gelir. Çocuklara iyi öğretildiğinde zaten fıtratlarının tanıdığı o melekeleri davranış haline getireceklerdir. Ancak kötü örneklik durumunda ebeveyn adeta çocuğun fıtratının bozulmasına sebep olacak ve onda kötü melekelerin davranış haline gelmesine sebep olacaktır. Elbette ki çocuk sadece ailesini değil çevresini de taklit edecektir. Çevresinde gördüğü kötü ahlak ve davranışlardan etkilenecektir. Aileler çocuklarıyla ne kadar sağlıklı ilişki ve kuvvetli bağ kurarlarsa çocuk ailesine kendisini ne kadar açar ve yaşadıklarını paylaşırsa o zaman yozlaşmış çevrenin zararlarından çocuğu en az hasarla kurtarmak mümkün olacaktır.
Yukarıda geçen hadisten anlaşıldığı üzere çocuğa örnek olma sorumluluğu anne babadadır ancak hassaten de annededir. Eskiler boşuna dünyanın en zor mesleği annelik dememişler… Çünkü çocuk en çok anne ile vakit geçirir. Ona öğretmenlik yapacak annedir. O yüzden Araplar anne için “anne medresedir” derler. Çocuklar anne okulunda öğrenecek ve yetişecektir. O halde anneler için bu sorumluluk duygusu çok daha derin olmalıdır.
Çocuklar ebeveynlerini devamlı izlerler. Yemek yerken, büyüklerle konuşurken, komşularla görüşürken, akrabalara karşı davranışları an be an izleyip kopyalamaktadırlar.
Her anne baba çocuğuna Allah’a karşı sorumluluk, doğru davranışlar, faydalı alışkanlıklar, yüce duygular ve İslami rutinler gibi bazı değerleri kazandırmak ister. Çocuk tüm bunları önce ailesinde görmelidir. Allah yolunda mücadele etmeyen bir ailenin çocuğuna bu bilinci kazandırması mümkün olmayacaktır. Mücadele içinde olan aileler çocuklarına yaptıklarının Allah yolunda hizmet olduğunu anlatmalı, çocukların bu hizmetleri sevmelerini sağlamaya çalışmalılardır.
Aile çocuğa cesaret kazandırmak istiyorsa onlara İslam tarihindeki fetihlerden bahsetmelidir. Sahabeden Sa’d b. Ebi Vakkas: “Çocuklarımıza Kur’an’dan bir sure öğretir gibi Hz. Peygamber’in fetihlerini öğretiyorduk” demiştir.2 Ancak sadece anlatmak yetmez. Sahabe çocukları babalarının da aynı cesaretle savaştıklarını biliyordu. Çocuk kendi ailesinde de cesareti görmelidir. Tabi bazı çocuklar daha cesur bazı çocuklar daha korkaktır. Bu büyüklerde de böyledir. Çocuğumuza cesareti kazandırmaya çalıştığımızda çok cesur biri olamasa da en azından korkak olarak da kalmayacaktır, korksa dahi cesaret göstermesi gereken bir durumda kaçmayanlardan olacaktır.
Yine bazı İslami rutinler kazandırmak istiyorsak çocuk bunu ailede görmeli ve çocuk için bu durum zaten olması gerek normal bir hâl olmalıdır. Mesela yemeğe başlarken besmele çekilmesi, eve girerken selam verilmesi, su içerken oturulması, pazartesi-perşembe günleri oruç tutulması gibi… Sizin ailenizde bunlar yerleşmiş ve sizler tarafından zaten yapılıyorsa çocuk onu otomatik olarak öğrenecektir.
Çocuklara Ceza Vermek Caiz mi? Eğitimde Sınır ve Şefkat
Örnek olma hali devam etmekle birlikle çocukların örnek almadığı, nasihatleri dinlemediği kurallara uymadığı zamanlar olacaktır. Kardeş kavgaları, yapılmamış ödev savaşları derken sinirlere hâkim olmak ve süreci hem psikolojik hasara meydan vermeden hem de olması gerekeni kazandırmış olarak bitirmek zor olabilmektedir. Peki böylesi durumlarda çocuğa ceza olarak dayak atılabilir mi? Bu konuda İslam’ın bakışı nedir?
Öncelikle çocuğa ceza vermeden önce çocuğa yapılması istenmeyen davranışın gerek ahlaki gerekse de dini olarak yasaklanmış bir davranış olduğu anlatılmalıdır. O davranışın zararları konuşulmalı çocuğun konuyu iyice anlaması sağlanmalıdır. Aksi halde kötü veya zararlı olduğunu bilmediği bir davranıştan dolayı çocuğa ceza verilmesi, kızılması doğru olmaz ve çocuğun dünyasında kendini kötü hissetmesine sebep olunur. Yine unutkanlık veya hata gibi bir sebeple yapılacak olursa ceza vermeden kaçınılması gerekmektedir.
İslam alimleri dayak konusuna bir suç karşılığında verilen ceza olarak bakmışlardır. Yani biri hırsızlık yapar eli kesilir, biri namazı terk eder hapis veya dayak cezasına çarptırılır. Çocuk ise herhangi bir cezai ehliyete sahip olarak görülmemiştir. Çünkü Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kalem üç kişiden kaldırıldı: 1- Uyanıncaya kadar uyuyandan, 2- Aklı başına gelinceye kadar mecnundan, 3- Büluğa erinceye kadar çocuktan.”3 Alimler hadisteki çocuk tabirinden hareketle çocuklara 7 yaşına kadar hiçbir konuda ceza uygulanamayacağını 7-15 arasında ise ancak taʼzir (kınama) cezası verilebileceğini söylemişlerdir.
Çocuğun 7 yaşında namaz kılmayınca hafifçe dövülmesi konusuna gelince çocuğa yalnızca eğitim amacıyla dayak atılabileceğini belirtmişlerdir. Burada önemli olan dayak sebebinin anne veya babanın kendi öfkesini tutamamasının bir sonucu olarak değil, çocuğun karakterini etkileyen bir hata yaptığında, farz ibadetlere alışma ve devam ettirme durumlarında yaşanan gevşeklik durumlarında yalnızca eğitim amacıyla dövülmesidir. Peki dövmekten kasıt nedir? Kasıt çocuğa hınç ve öfkeyle rastgele ve defalarca vurmak değildir. Çocuğun baş, yüz, karın ve kasıklara vurulması kesinlikle yasaklanmış olup en fazla 3 defa vurulabileceği belirtilmiştir. Yine de dayak konusunda dengeli davranmak herkesin yapabileceği bir şey olmadığı için İmam Şafiî: “Dayak caiz olmakla beraber terkedilmesi daha iyidir” demiştir.
Çocuklarımızın bizi her an izlediği ve örnek aldıkları unutmamalıdır. “Sen dediğimi yap ama yaptığımı yapma” diyen anne babalar, çocuklarına örnek olamayacaklarını bilmelidirler. Sabrın tükendiği noktada ise dayak atmanın doğru olmadığı ancak eğitim maksatlı olarak sınırlı sayıda ve sınırlı bölgelere vurulabileceği unutulmamalıdır.
1. Müslim, İmare 20; Ebu Davud, İmare 1, 13; Tirmizi, Cihad 27
2. İbn-i Kesir, 1351/1932
3. Ebu Davud, Hudud, 17