İnsanın ilk çabası anne karnında başlamaktadır. Gözlerini dünyaya açtığında ise farklı yaş gruplarındaki insanlarla karşılaşmaktadır. Ama ilerleyen zamanlarda hangi evrelerden geçip nasıl bir sorumlulukla hayatını devam ettireceğini bilmemektedir. Yeri geldiğinde yaşadığı çağdan etkilenecektir yeri geldiğindeyse yaşadığı çağa yön vermesi gerekecektir. Dolayısıyla yaşam boyu öğrenip kâmil bir ahlaki düzeye gelmeyi amaçlayan, kendini düzenleyen tek varlık olan insan bunu nasıl başarmaktadır?
Kur’an, her insanın fıtrat üzere yaratıldığını bildirmektedir. İlgili ayette: “Sen yüzünü hanif olarak dine, yani Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler”1 buyurulmaktadır. Bu ayet, dini anlama ve tebliğ konusunda insan tabiatının özelliklerini araştırmanın gerekliliğine de işaret etmektedir. İnsan tabiatla anlaşırsa tebliğ de eğitim de kolaylaşmaktadır. İşte eğitimin ilk aşaması olan öğrenme için Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ve (Allah) Âdem’e bütün isimleri öğretti, sonra eşyayı meleklere gönderdi. ‘Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin’ dedi. Şöyle cevap verdiler: ‘Sen bütün eksikliklerden uzaksın, öğrettiğinden başka bizim bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin.”2 Dolayısıyla Allah bilgi ve düşünme yetisini fıtrata yerleştirerek temeli sağlamlaştırmıştır. İnsan her türlü kavram bilgisine ulaşabilecek kapasitededir. Fakat zaman kısa ve hedefi büyük olan insan her türlü bilgiye ulaşmaktan ziyade kendisini eğiteceği bilgi alanlarına yönelecektir. En temelde yöneleceği başlıca alanlardan biri de eğitim psikolojisidir. Hz. Peygamber de eğitimin, hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirtmiş “İnsanlar iki gruba ayrılır: Öğreten ve öğrenenler. Bu ikisinin dışında kalan kimselerde hayır yoktur”3 buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz öğreten ve öğrenene işaret etmektedir. “Öğretmen, eğitimle öğrencide meydana getirmek istediği davranış değişikliğini öğrencinin psikolojik yapısından faydalanarak gerçekleştirir. Her insanın gelişim ve öğrenme özellikleri psikolojinin ortaya çıkardığı bulgularda vardır. Eğitim psikolojisi; öğretilenin, öğretim metodunun, öğretenin ancak öğrenen ile bağdaştığı, uyuştuğu ölçüde ve düzeyde anlamlı ve yararlı olacağını ortaya koyar.”4 Bu süreçte İslam davetçileri ilk olarak aşama aşama kendini tanımakta; duygu, düşünce ve davranışlarını ayırt etmektedir. Allah’ın razı olduğu kul profili için Kur’an’dan faydalanması gerekmektedir. Çünkü Kur’an insanı insana tanıtmaktadır. İnsanın ruhsal yapısını, nasıl öğrenip nasıl gelişeceğini, yapısal ve gelişimsel özelliklerini insana sunmaktadır. Özellikle Kur’an-ı Kerim’in her yönüyle “En güzel örnek”5 olarak takdim ettiği Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ortaya koyduğu eğitim modeliyle çağlara hitap etmiş, İslami eğitimin öngördüğü temel ilke ve metotları hayata geçirmiştir. Dolayısıyla mü’minler Peygamberi eğitim modelini izledikleri takdirde sağlam bir şekilde yol almaktadırlar.
Bu arada sosyoloji, psikoloji gibi insanı ve toplumu ilgilendiren bilim alanlarının 19. Yy.’da ortaya çıktığı gerçeği Müslümanlar tarafından kabul edilememektedir. Çünkü insanın var olduğu yerde psikoloji vardır, toplumun var olduğu yerde sosyoloji vardır ve insanların eğitilmesi Allah’ın emrettiği bir durumdur. Eğitim Psikolojisi de bu alanların kesişimidir. Bazı şartlardan dolayı bilim dalı olarak sonradan tanımlanmıştır. Uygulamalı olarak ise Allah insanı ve toplumu nasıl eğiteceğini bildirmiştir. Dolayısıyla bu durumu destekleyen örnekleri hem ayetlerde hem de hadislerde görmekteyiz. Sizlerle bu noktada birkaç örneği birlikte inceleyelim:
Yaradılış itibariyle belli dönemlerden geçen insan, dünya hayatı içerisinde de gerek bedensel gerekse ruhsal olarak, birtakım gelişim dönemlerinden geçmektedir. “Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah’tır...”6 ayeti bunun ifadesidir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemleri literatürde tanımlanmıştır. Her gelişim döneminin ihtiyaçları, sorumlulukları fizyolojik, psikolojik durumları birbirinden farklıdır. Dolayısıyla eğitimde yöntemler bu farklılıklar dikkate alınarak kullanılır. Kur’an’ın en önemli fonksiyonu insanın ruhunu eğitmek olduğu için her gelişim dönemindeki insandan haber vermektedir.
Öğrenme sürecinde ön bilgileri harekete geçirme, akıl yürütme ile bilinenden bilinmeyene gitme ve ulaşılan bilgiyi değerlendirerek sonuç çıkarma önemlidir. Öğretim yöntem ve tekniklerinden olan bilinenden bilinmeyene gitme yöntemi ile insan yeni bilgiyi önceki bilgiyle karşılaştırdıktan sonra özümsemektedir. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’de “… De ki: ‘Eğer sözünüzde doğru iseniz kesin kanıtınızı getirin!”7 buyrulmaktadır. Bireylerin hazırbulunuşluk düzeylerinin dikkate alındığı bu öğrenme – öğretme ortamında, öğrenme daha kalıcı olmaktadır. Bu noktada Hz. Peygamber’in öncelikle ashabın konu ile ilgili ne bildiklerini tespit ettiği, bilinenden bilinmeyenlerin öğretimine doğru bir yol izlediği görülmektedir.
Kur’an ve hadisler psikolojik olarak incelendiğinde Kur’an’ın Allah’ın yolladığı bir eğitim projesi olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Allah bu projeyi canlı bir model olan Hz. Peygamber ile desteklemiştir. Her yönüyle karanlıklarda olan cahiliye toplumu 23 yılda güzelliklerle donatılan bir toplum haline gelmiştir. Sahabe nesli gibi herkesin aynı davada kalp atışlarını, ayak seslerini dinlemek daha kolay ve daha hızlı olacaktır. Eğitimde doğru yöntem ve tekniklerde buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olun...
1. Rum, 30
2. Bakara, 31-32
3. Taberani, E. K. S. b. A. (1985), El-Mu’cemu’l-Kebir, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut
4. Yeşilyaprak, B. (2006) Eğitim Psikolojisi, Pegem Yayınları, Ankara
5. Ahzab, 21
6. Rum, 54
7. Bakara, 111