Müslümanlar olarak Kur’an’dan çok uzaklaştık. Kur’an’ın kıyamet gününde: “Ya Rabbi bu kavim beni mehcur bıraktı.” 1 diyeceği yerdeyiz. İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için indirilmiş, maddi ve manevi tüm dertlerimizin dermanı olan kurtuluş reçetemize yabancı durumundayız. Hâlbuki yanı başımızda ve her an okuma imkânına sahibiz. Kur’an-ı Kerim dünyada bir tane olsa ve okuma imkânı çok zor ele geçseydi kim bilir ne kadar merak ederdik; acaba içinde ne yazıyor, Rabbimiz bize nasıl hitap ediyor, bizden ne istiyor diye… Bu kadirbilmezlik ve bu yüz çevirme gerek maddi gerek manevi açıdan gerek birey gerek toplum ve tüm dünya açısından çok fazla bedel ödememize sebep oldu. Bütün bunların sebebi Müslümanlardır. Çünkü Kur’an’a sahip olan onlardır ve Kur’an’ı yaşama ve yaşatma sorumluluğu da onların üzerindedir. Müslümanlar ise elindeki mücevherattan habersiz teneke peşinde koşmaktadırlar. Bir kısmı da reçetesini okuyup okuyup asan ve bu arada nice hastalıklar içinde acı çeken hasta gibidir. Okuyor ama hiçbir şey anlamadan… Hangi yazar kitabını okunması için yazmaz ve hangi yazar kitabının anlamsızca okunmasını isteyip anlaşılmasını önemsemez? Kaldı ki Kur’an, yaratıcımız ve yöneticimiz olan Rabbimizin kitabıdır. Okumaktan gaye ise elbette anlamak ve içindekilere göre yaşamaktır.
Fakat heyhat ki “Oku” emriyle başlayan Kitab’ın muhatapları olarak Kur’an’dan başka her şeyi okumaya başladık. Felsefeyi, Edebiyatı, Tarihi hatta yazarını bilmediğimiz, her yönüyle bilinse belki de değer görmeyecek yazarların aslında nefsi oyalamaktan başka işe yaramayan hakikatten uzak kitaplarını Kur’an’ı okumaya tercih etti gençlerimiz. Sorsak Kur’an’dan bir ayet okuyamayacak kimseler, nice boş lafızları ezberledi. Ne kötü bir tercih! Ne büyük bir felaket! Müslümanların başına gelen en büyük felaket Kur’an’dan uzaklaşmaktır. Çünkü bu öyle bir felakettir ki bütün felaketlerin başıdır.
Bir de Kur’an’ın tamamını ezberleyip anlamaya önem vermeyenler var ki bu da ayrı bir garabettir. Anlamadığı lafızları anlama ve yaşama niyeti olmadan niye ezberler ki insan... Elbette Allah’ın kelâmını ezberlemek bir ibadettir fakat bunun amacı da yine Kur’an’ın anlaşılması olmalıdır. Ezberlemek, anlaşılmasının önüne geçirilmemelidir.
İslam davetçilerine gelince, Kur’an’ın ana mesajının Tevhid olduğunu anlayıp bu gerçeği benimsememiz önemli bir adım olsa da yeterli bir adım değildir. Çünkü Kur’an bir teori kitabı değildir. Kur’an’ın gösterdiği yoldan gitmek, O’nun istediği gibi ahlak ve şahsiyete sahip olmak, O’nun istediği gibi ibadet etmek, O’nun düsturlarını benimsemek, O’nun yolunda O’nun gösterdiği gibi cihad etmek, O’nun kurduğu medeniyeti idrak edip o medeniyeti ailesinden başlayarak inşa etmek ve bir İslam davetçisi olarak Kur’an’la yaşayıp davetini de Kur’an’la yapmak gibi çok önemli sebeplerle Kur’anî vukûfiyete sahip olmalıyız. Yaptığımız davetin daha tesirli olması için Kur’an ayetleriyle konuşabilmeli, verdiğimiz misalleri Kur’an’ın etkili misallerinden verebilmeliyiz. Kur’an topluma hâkim olsun diye uğraşırken evvela kendi hayatlarımıza hâkim kılmalıyız. Kur’an’ın cahili olarak Kur’an’a davet edemeyiz. Kur’an’la yaşamadan söz ve amel bütünlüğü gerçekleşmeyeceği için başarılı olamayız. İşte saydığımız ve sayamadığımız bütün bu sebeplerle İslam davetçileri toplum içerisinde Kur’an’ı en iyi bilen ve en güzel anlayan kimseler olmalıdır.
Furkan Hareketi olarak yazın başlattığımız ve yıl boyu da devam edecek olan “Meal Okuma Projesi ve Meal Çalışmaları” da bu sebepler düşünülerek başlatılmış bir projedir. Sonuçta Kur’an’a muhtacız ve Kur’an’a davet eden kimseler olarak bilmeye ve anlamaya en çok bizim ihtiyacımız var. Elbette ki bu proje, meal okumayı halkımızın gündemine getirmek ve daha fazla kişinin Kur’an’la tanışmasını sağlamak amacını da taşıyor. Kur’an’ın Arapçasını okuyarak ona saygı ve sevgimizi göstererek sevap kazanmakla birlikte onu anlayabilmek için mealini de okumalıyız. Projenin ilk ayında Kur’an’ı nüzul yani Peygamber Efendimiz’e indirildiği sıra ile okuduk. Bu şekilde önce Mekke’de inen ayetleri daha sonra ise Medine’de inen ayetleri okuyarak Kur’an’ı bir kez baştan sona okuduk. Projenin ikinci ayında ise Kur’an’ı tertip sırasına göre okuyarak bir kez daha bitirdik. Bu şekilde iki ayda iki defa bitirerek genel hatlarıyla Kur’an’a aşina olduk. Fakat elbette ki Kur’an’ı tam anlayabilmemiz için bu kadarı da yeterli olmayacaktır. Kur’an üzerine araştırmalar yapmadan, özellikle anlaşılmayan kısımlar için uzman âlimlerden dersler almadan, bazı ayetlerini ezberlemeden Kur’an’ı anlamamız ve Kur’an’la konuşacak seviyeye gelmemiz pek de mümkün olmayacaktır. Bu sebeple projenin bu aşaması Muhterem Alparslan Kuytul Hocamızın yapacağı meal dersleriyle devam edecektir. İman, İbadet, Ahlak, Cihad ve Ahkâm konularına göre ezber ve okuma olarak belirlenen ayetler üzerinden hazırlanan fasiküllerle dersler yapılacaktır. Sonrasında ise belirlenen ayetler ezberlenecektir.
Özetle;
1. Aşama: Kur’an mealinin nüzul sırasına göre okunması
2. Aşama: Kur’an mealinin tertip sırasına göre okunması
3. Aşama: Konulu meal fasikülleri üzerinden meal derslerine katılım gösterilmesi ve ezber yapılması.
Ana hatlarıyla bu şekilde gerçekleşecek olan projemiz hepimiz için en hayırlı projedir. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.”2 buyurmuştur. Hadis-i Şerif sadece Arapçasını öğrenmek ve öğretmekten bahsetmemektedir. Kur’an’ın anlaşılması için yapılacak her çalışma çok değerli ve çok hayı olarak görülmelidir. Her Müslüman’ın hayattaki en büyük amacı Kur’an’ı okumak, anlamak, yaşamak ve anlatmak olmalıdır. Bu sebeple böyle hayırlı çalışmalara sarılmalı ve başarıyla tamamlamak için gayret etmeliyiz.
Sözlerimi yoğunluktan dolayı Kur’an okuyamamaktan şikâyet eden nefsime ve kardeşlerime seslenerek tamamlıyorum: Ey İslam yolunda çok yoğun olduğu için Kur’an okumaya zaman bulamamaktan şikâyet eden kardeşim! Kur’an’ın davasını yayma niyetiyle çıktığın bu yolda Kur’an’la bağını kopararak nasıl başarılı olacağına inanıyorsun! Davanın sahibiyle ve O’nun kitabıyla alakadar olmazken bu davaya kim için ve hangi güçle devam edeceksin! Sen, cihattan cihada koşarken her mola yerinde ve buldukları her ağacın altında Kur’an okuyan sahabiden daha mı yoğunsun! Filistin cihadında daracık tünellerde aç, susuz cihad ederken ellerinden Kur’an’ı düşürmeyen mücahitlerden daha mı yoğunsun!
Öyleyse gafleti bırak ve yorgun düşüp cansızlaşmadan önce Kur’an’a sarıl!
Gayret bizden, başarı Allah’tandır.
1. Furkan, 30
2. Buhari, Fezâilü’l-Kur’an, 21