Furkan Aile

Kur’an’la Dirilen Evler

Paylaş:

 

                Kalp âleminin insanı şaşkına çeviren sonsuz halleri vardır. Zaten kalbin üstünlüğü, şaşılacak hallerinin her şeyinkinden çok fazla olmasından ileri gelir. Birçok insanın bu hallerden haberleri yoktur oysaki taşıdığımız en hassas, en hızlı etkilenen dolayısıyla maddi ve manevi olarak en çok korumamız gereken organımız kalptir. O öylesine hassastır ki, görmemesi gereken bir görüntü, duymaması gereken bir müzik dahi onu anında etkileyebilir. Hamurunda “çevrilmek” vardır, o her an bulunduğu “hal” den dönebilir. “Gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler kör olur”1 buyruğunda olduğu gibi kalbin içinde bulunduğu samimiyetsiz, yanlış ve İslamsız bir ortam onu tamamen körleştirebilir. Kalbimizi hakiki iman, salih bir çevre gibi kalkanlarla korumaya çalışırken bir yandan da aile ortamımızın maneviyatını yüksek tutmak mecburiyetindeyiz. Hayatımızın belli bölümlerini paylaştığımız aile efradı ve ortamımızda manevi bir zafiyet mevcutsa, sensörleri her an açık olan kalp, bu durumdan kötü etkilenecektir. Şu durumda hem kendi hem de sorumlusu olduğumuz kalplerin selameti adına yuvalarımızın maneviyatını önemsemeli ve evlerimizde İslam ikliminin hâkim olabilmesi için gayret etmeliyiz.

                Sizlere bu hususta yardımcı olacak “Manevi Gelişimde Aile” yazı dizimizde bu ay ‘Kur’an’ı Kerim Okuma’ konusunu ele aldık. Rabbimizin kelamı Kur’an’ı Kerim tilavetiyle nurlanan evlerimiz, Asrı Saadet evlerine bir nebze daha benzeyecek ve manevi gelişimimizi destekleyecektir.

                Bu hususta Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: “İçinde Kur’an okunan ev, içindeki aile fertlerine (okyanuslar kadar) genişler. Melekler oraya iner, şeytanlar ise oradan kaçar. O ev hayır ve bereketle dolar. Kur’an okunmayan ev, halkına daralır, melekler orayı terk eder, şeytanlar ise oraya musallat olur. O evin hayır ve bereketi kaçar.”2

                Efendimiz evlerde Kur’an okunmasını şu hadisi ile de tavsiye etmiştir: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin; içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar.”3

                Yani evlerimizi arı vızıltısı gibi Kur’an seslerinin geldiği evlere dönüştürmeyi başarırsak yuvamızı şeytanlardan koruyup huzurlu hale getirmiş olacağız ki hadisin mesajı açıktır. Aynı zamanda sadece kendimiz okuyup mesajını sadece kendimiz anladığımızda görevimizi yerine getirmiş olmuyoruz. Evveliyatla ailedeki fertlerden ve bilhassa çocuklarımızdan da mesulüz. Peygamber Efendimiz çocuklara Kur’an öğretilmesi hususuna ehemmiyet vererek Kur’an okumayı öğreten ana-babaların mükâfat alacaklarına, öğretmeyenlerin ise kendisinden uzak olduğuna işaret etmiştir.

                Büreyde’nin rivayetine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Kim Kur’an okur, öğrenir ve onunla amel ederse, kıyamet gününde ana ve babasına güneşin aydınlığı gibi nurdan bir taç giydirilir. Ayrıca onlara değeri dünyaya değişilmez iki elbise giydirilir. Onlar: “Bunu ne ile kazandık?” deyince, onlara: “Çocuklarınıza Kur’an’ı öğretmekle kazandınız” cevabı verilir.4

                Efendimiz: “Yazıklar olsun ahir zaman babalarına!” dedi. Bunun üzerine ashabı sordu: “Yoksa müşrik mi olacaklar?” Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Hayır, Müslüman olacaklar; ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları dünya malı kazanmaya sevk edeceklerdir. İşte ben böyle babalardan uzağım; onlar da benden uzaktırlar.”5

                Ana-babalar olarak çocuklarımızı Kur’an’la yetiştirmeli, Kur’an’ı içlerine nakış gibi işlemeliyiz. Sadece okumalarını değil Kur’an’ı yaşayıp mesajını anlamalarını sağlamayı boynumuzun borcu olarak bilmeliyiz ki bu hususta son asrın yetiştirdiği dava adamlarından Ömer Muhtar şöyle söylüyor: “Çocuklarınıza sütle birlikte Kur’an’dan öğütler verin, boyları büyürken kalpleri ve bakış açıları da büyüsün.”

                ÇOCUKLARINIZA SÜTLE BİRLİKTE KUR’AN’DAN ÖĞÜTLER VERİN,

                BOYLARI BÜYÜRKEN KALPLERİ VE BAKIŞ AÇILARI DA BÜYÜSÜN.

ÖMER MUHTAR

               

                Çocuklarımızı Kur’an’la Ne Zaman Tanıştırmalıyız?

                Anne karnında… Evet, yapılan bilimsel araştırmalar, daha anne karnındayken bebek ile iletişime geçebildiğimizi ve bebeğin tüm gelişim evrelerinin ve duyularının kritiği yapıldığında ise en güzel iletişime geçme yolunun işitme olduğunu gösteriyor. Bebek, yirmi beşinci haftada annesini, yirmi yedinci haftada ise çevredeki insanları duyabiliyor. Bu bilgiyi kullanan günümüzün bazı modern anneleri bebeklerine klasik müzik dinlettirip, farklı tür romanlar okuyor ve bebeğini daha doğmadan kendine benzetmeye çalışıyorsa bizim annelerimiz de bebeklerine sözlerin en güzeli Kur’an’ı Kerim’i dinlettip, bebeğin daha doğmadan ruhunu ilahi kelamla neden tanıştırmasın? Neden onu Rabbinin kelamı ile doğuma hazırlayıp, yogaların veremeyeceği gerçek huzura kavuşturmasın? Yapılan bir araştırmada bebeklere anne karnında Kur’an’dan bir sayfa dinletilmiş, doğum sonrası çocukların daha önce hiç duymadıkları başka bir sayfaya oranla anne karnındayken dinledikleri sayfayı daha kolay ezberledikleri tespit edilmiştir. Bu tecrübe dikkate alınmalı ve anne adayı Kur’an okumalarını çoğaltmalıdır. Böylece ev, başta geçen hadisin de bildirdiği üzere Kur’an okunan huzurlu ve bereketli bir eve dönüşecektir.

                Çocuklarımıza Kur’an Öğretirken Dikkat Etmemiz Gereken Bazı Hususlar:

  • Öncelikle anne baba olarak çocuğumuzun yanında Kur’an okuyarak ona örnek olmalı ve onda Kur’an sevgisi ve öğrenme arzusu oluşturmalıyız.
  • Kur’an öğretimini eğlenceli ortamlarda yapmalıyız. Mesela çocuğun neşesiz, yorgun olduğu bir zamanda “Hadi biraz Kur’an oku!” dememeliyiz.
  • Çocuk kendisine Kur’an’ı öğretecek kişi ile olumlu bir duygusal bağ kuramıyorsa iyi sonuç almak mümkün değildir. Çocukları sürekli zorlamamalıyız.
  • Kur’an öğrenmeyi ödüllü hale de getirebiliriz. Ödülün illaki maddi olması da şart değildir. Bazen bir “aferin” demek, onu kucaklayıp öpmek bile yeterli olabilir. İmam Mâlik Hazretleri, anne-babalara örnek olacak metotlardan birini şöyle ifade eder: “Ben her hadis ezberlediğimde, babam bir hediye verirdi. Öyle bir zaman geldi ki, babam hediye vermese bile hadis ezberlemek bende bir lezzet hâline geldi.”
  • Tehdit ve aşırı tepkiden kaçınmalıyız. Çünkü aşırı tehdit nefret uyandırmaya başlar.

 

1- Hac, 461- Hac, 46

2- Tirmizi, 5/18

3- Müslim, Müsafirin/212

4- Zevaid, 7/165-166

5- Müstedrek’ül-Vesâil, 2/625