Sahabe İklimi

Ömer Bin Hattab-2

Paylaş:

 

HZ. ÖMER’İN İDARE ANLAYIŞI

Hz. Ömer Radıyallahu Anh, toplumu ilgilendiren meselelerde karar vereceği zaman Müslümanların görüşüne başvurur onlarla istişare ederdi. O, “istişare etmeden uygulamaya konulan işler başarısızlığa mahkûmdur” demekteydi. İstişarede takip ettiği yöntem şuydu: Önce meseleyi ulaşabildiği Müslümanların çoğunluğu ile görüşür peşinden Kureyşliler’in düşüncesini sorar son olarak da sahabilerin görüşlerini alırdı. Böylece en isabetli fikir ortaya çıkar ve uygulamaya konulurdu. Hz. Ömer, Müslümanların yaptığı işlerde bir hata gördükleri zaman kendisini uyarmalarını isterdi. Başka dinlere mensup olup zımmî statüsünde bulunan kimselerle alakalı işlerde de onların görüşlerine başvurur ve meseleyi onlarla istişare ederdi. Bu durum Hz. Ömer’in adalet anlayışının ne kadar kapsamlı olduğunu ortaya koymaktadır.

Hz. Ömer idarede görevlendirdiği memurlarına karşı oldukça ciddi davranır, onların bir haksızlıkta bulunmalarına asla göz yummazdı. Halka karşı ise son derece şefkatle yaklaşır onların varsa gizledikleri problemlerini öğrenip çözümlemek için gece-gündüz uğraşır dururdu. O bu hassasiyetini: “Fırat kıyısında bir deve helak olsa Allah bunu Ömer’den sorar diye korkarım” sözü ile ortaya koy-maktadır. Hz. Ömer, merkezden uzak bölgelerde halkın durumunu yakından görmek için seyahatler yapma yoluna gitmişti. O, insanların çeşitli dertlerini uzak diyarlarda olmaları sebebiyle kendisine ulaştıramadıklarından endişe ediyordu. Bazı bölgeleri dolaşmasına rağmen başka yerlere gitmeyi tasarladığı halde ömrü o şehirlere ulaşmasına yetmemişti. İslam tarihinde adaletin timsali olarak yerini alan Hz. Ömer hakkında rivayet edilen şu olay onun bu sıfatla bütünleşmiş olduğunun en açık delilidir:

Bir defasında Eslem’le birlikte Harra taraflarında (Medine’nin dış bölgesi) dolaşırlarken ışık yanan bir yer gördü ve Eslem’e: “Şurada, gecenin ve soğuğun çaresizliğine uğramış biri var. Haydi onların yanına gidelim” dedi. Oraya gittiklerinde bir kadını iki çocuğuyla üzerinde tencere bulunan bir ateşin etrafında otururken gördüler. Hz. Ömer, onlara: “Işıklı aileye selam olsun” dedi. Kadın, selamı aldıktan sonra yanlarına yaklaşmak için izin alan Hz. Ömer, ona yanındaki çocukların neden ağladıklarını sordu. Kadın, karınlarının aç olduğunu söyleyince, Hz. Ömer merakla tencerede ne pişirdiğini sordu. Kadın, tencerede su bulunduğunu, çocukları, yemek pişiyor diye avuttuğunu söyledi ve “Allah bunu Ömer’den elbette soracaktır” diye ekledi. Hz. Ömer, ona: “Ömer bu durumu nereden bilsin ki?” diye sorduğunda kadın; “Madem bilemeyecekti ve unutacaktı neden Halife oldu?” karşılığını verdi. Hz. Ömer bu cevap karşısında irkilerek Eslem’le birlikte doğruca erzak deposuna gitti. Doldurdukları yiyecek çuvalını Eslem taşımak istedi. Ancak Hz. Ömer: “Kıyamet gününde benim yüküme ortak olacak değilsin. Onun için bırak da yükümü kendim taşıyayım” diyerek buna izin vermedi; çuvalı omzuna aldı ve kadının bulunduğu yere götürdü. Hz. Ömer orada yemeği bizzat hazırlayıp pişirdi ve onları doyurdu. Eslem: “O, ateşe üflerken şakakları arasından çıkan dumanları seyrediyordum” demektedir. Hz. Ömer oradan ayrılırken kadın: “Siz bu işe Ömer’den daha layıksınız” dedi. Hz. Ömer: “Ömer’e dua et. Bir gün onu ziyarete gidersen beni orada bulursun” dedi.

Hz. Ömer Radıyallahu Anh, ümmetin sorumluluğunu üstlenen kimselerin yüklenmiş oldukları görevleri ne şekilde yerine getirmeleri ve makamlarının cazibesine kapılıp sıradan insanların yaşayış tarzından kopmadan hükmetmeleri gerektiğini, çağları aşan bir örnek sergileyerek ortaya koymuştur. Bir devlet başkanı ancak bu şekilde, insanlardan ve onların günlük yaşamlarından kopmadan adil bir yönetim kurabilir. Hz. Ömer’e adil sıfatını kazandıran, onun bu şekilde İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma yolunda varlığını ortaya koymuş olmasıdır. Sert bir mizaca sahip olmasına rağmen insanlara karşı oldukça mütevazı davranırdı. Geniş toprakları, güçlü orduları olan bir devletin başkanı olması onu diğer insanlar gibi mütevazı ve sade bir hayat yaşamaktan alıkoymamıştır. Pahalı, lüks elbiseler giymekten kaçınır, diğer insanlar gibi gerektiğinde alelade işlerle uğraşmaktan çekinmezdi. Tanımayan kimse onun Müslümanların halifesi olduğunu asla anlayamazdı. Çünkü çoğu zaman giydiği elbise yamalarla doluydu.

Hz. Ömer Rabbine karşı duyduğu sorumluluğun altında öylesine ezilirdi ki kıyamet günü hesaptan, cezasız kurtulmayı başarabilirse sevineceğini söylerdi. O, ölüm döşeğinde bu endişesini şu anlamdaki bir beyitle dile getiriyordu: “Müslüman oluşum, namazları kılıp, orucu tuttuğum müstesna, nefsime zulmetmiş bulunuyorum.”1

DERSLER VE İBRETLER

·         Hz. Ömer’in ahlakı, işlerinde bir hata görüldüğü zaman Müslümanlar tarafından düzeltilmek istenmesi idi. Hiçbir zaman her yaptığının tartışılmaz doğru olduğunu düşünmüyor ve hata yapabileceğini kabul ediyordu. Bu şekilde Müslüman idarecinin ahlakını bize öğretiyordu. Maalesef günümüzde Müslüman kimlikli idarecilerin bu ahlaktan uzak, biz ne yaparsak doğrudur anlayışı ile kibir ve gurura kapıldığını görmekteyiz. Kendilerine, hangi cenahtan olursa olsun bir eleştiri geldiğinde susturma, sindirme, tehdit, hapsetme yollarına başvurulmaktadır. İslam’ın temel ilkelerinden biri olan adalet katledilmektedir. Ve yapılanlar karşısında büyük bir kitle susmaktadır. Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin dediği gibi: “Alimlerin ve Aydınların konuşmadığı toplumlarda kitleler susmaya ve uyumaya devam ederler. Alimlerin ve Aydınların sessizliği kitleleri sessizliğe kitlelerin sessizliği ise idarecileri diktatörlüğe götürür. O yüzden vazife evvela Alim ve Aydınlara düşmektedir. Mağdurlara, mazlumlara düşmektedir. Önce onlar konuş-malıdır.”2 Şu an zulüm kime yapılırsa yapılsın alimleri, aydınları, mağdurları, mazlumları bu zulümleri konuşmaya davet ediyoruz. Fakat İslam Medeniyetinde “Bende bir hata görürseniz düzeltin” diyerek, bizzat devlet idarecisi bu çağrıyı yapmaktadır. Bu durum gerçek hürriyetin, adaletin İslam’da olduğunu göstermektedir.

·         Hz. Ömer “İtibarda tasarruf olmaz” diyerek her türlü israfı yaparak lüks içerisinde halkından kopuk bir hayat yaşamıyor. Gayet mütevazı ve halkı ile iç içe bir hayat yaşıyor. Çünkü bizim dinimizde itibar adalet ile kazanılır. *

 

*Bu yazı M.Yusuf Kandehlevi’nin Hayatus Sahabe adlı eserinden alıntı yapılarak hazırlanmıştır.

1.             Şibli Numanî, Bütün yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, Terc. Talip Yasar Alp, II, 373

2.             youtube.com/watch?v=jBX8gUqJ3SU