Allah Azze ve Celle Kur’an-ı Kerim’de: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde: ‘Doğrusu biz Allah’a aitiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz’ derler”1 buyurarak imtihan dünyasındaki insanın başına gelebilecek imtihan çeşitlerini haber vermiştir. Bu imtihanlardan biri de İslam düşmanlarının baskı ve işkencelerine uğramaktır. Gerek Peygamberimiz gerekse de ashab-ı kiram birçok sıkıntı ve işkenceye maruz kalmışlar ve bu zorluklara karşı gösterdikleri tavır ile sonraki nesillere örnek olmuşlardır. İşte o örneklerden bazıları:
- On sekiz yaşında Müslüman olup hicret eden Zübeyr bin Avvam, Müslüman olunca amcası onu bir hasıra sardı. Sonra onun üzerine ateş yakarak kendisine duman ile işkence etti. Ona “Dinine dön” O da: “Ebediyen kâfir olmam” diyordu.2
- Ebu Zer şöyle anlatıyor: Rasulullah ile beraber Mekke'de kaldım. Bana İslam’ı öğretti ve Kur'an'dan bir şeyler okudum. Dedim ki: “Ey Allah'ın Rasulü! İsterim ki dinimi açıklayayım!” Peygamber: “Korkarım ki sen öldürüleceksin” dedi. Ben: “Kesinlikle bunu yapmam gerekiyor, öldürülsem bile” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana bir şey söylemedi, sustu. Mescide geldim. Kureyşliler halkalar halinde oturmuş konuşmaktaydılar. Dedim ki: “Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yok ve Muhammed de Allah'ın Rasulü’dür!” Bunun üzerine halkalar dağıldı ve bana hücum ettiler. Ben kanlar içinde kalıncaya kadar beni bırakmadılar. Onlar benim öldüğümü zannettiler. Ayıldıktan sonra Rasulullah’a geldim.3
- Ebu Zer şöyle anlatıyor: “Mekke'ye vardım. O vadinin yani Mekke'nin ahalisi taş, sopa ve kemiklerle bana hücum ettiler. Bayılıncaya kadar beni dövdüler. Kaldırdıklarında her yanım kanlar içindeydi.”4
- Habbab bin Eret bir gün Hz. Ömer'in yanına geldi. Hz. Ömer onu bir mindere oturttu ve: “Burada oturmaya yeryüzünde bu kişiden başka lâyık olan yoktur. Ancak bir tek kişi hariç” Habbab: “Ey müminlerin emiri! O kimdir?” diye sordu. Hz. Ömer “Bilal'dir” dedi. Habbab: “Hayır, Bilal bu yere oturmak hususunda benden daha lâyık değildir. Çünkü Bilal'i müşrikler arasında koruyanlar vardı. Beni ise hiç kimse korumamıştır. Bir gün beni yakaladılar. Benim için bir ateş yaktılar ve beni ateşe attılar. Sonra bir kişi ayağını göğsüme dayadı” dedikten sonra sırtını açarak gösterdi. Derisi ateşten alacalaşmıştı.5
- Ömer Bilal'den müşriklerden çektiği eziyetleri sordu. Habbab: “Ey mü’minlerin emiri! Benim sırtıma bak” dedi. Hz. Ömer: “Bu kadar yarayı hiç kimsede görmedim” dedi. Habbab devamla: “Benim için bir ateş yaktılar. O ateşi söndüren, ancak benim sırtımın yağları oldu” dedi.6
- Habbab şöyle anlatıyor: Peygamber'e vardım. Kâbe'nin gölgesinde abasına dayanarak oturuyordu. O sırada biz müşriklerden çok eza görüyorduk. Hz. Peygamber'e: “Ey Allah'ın Rasulü! Niçin Allah'a yalvarmıyorsun? Bunların aleyhinde bedduada bulunmuyorsun?” Bunun üzerine Peygamber doğruldu ve yüzü kıpkırmızı kesildiği halde: “Sizden önceki Müslümanlar demirden yapılmış taraklarla taranıyor, kemiklerinde et ve damar kalmıyordu. Fakat bu şiddetli azap da onları dininden döndürmüyordu. And olsun bu işi Allah tamamlayacaktır. Öyle ki kişi Sana'dan Hadramut'a kadar gidecek, ancak Allah'tan korkusu olacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz” dedi.7
- Halid bin Said, gizli davet döneminde Müslüman olan sahabelerdendi. Babası Ebu Uhayha Said, oğlunun Müslüman olduğunu öğrenince sinirlendi. Bir gün Hz. Halid'in, namaz kıldığı yere oğullarını gönderip onu yanına getirtti ve: “Muhammed'in, kavmine muhalefet ettiğini, getirdiği itikatlarla kavminin ilâhlarını ve geçmiş atalarını kötülediğini görüp durduğun hâlde ona tâbi oldun, öyle mi?” diyerek oğlunun İslam’dan vazgeçmesini söyledi. Hz. Halid babasına: “Vallahi, Muhammed hak söylüyor. Ona tâbi oldum. Ölümü göze alırım da onun dinini asla bırakmam” cevabını verdi. Bu sözler karşısında Ebu Uhayha, oğlunu elindeki değnek kırılıncaya kadar dövdü. Fakat kalbindeki iman ateşi bedeninin acısını hissettirmiyordu. İstediği sonucu alamayan Ebu Uhayha: "Git! Senin iaşeni, rızkını keseceğim. İstediğin yere git” dedi. Hz. Halid: “Ey babacığım, sen benim rızkımı kesersen, elbette Allah, bana geçineceğim şeyi verir” dedi. Ebu Uhayha, bu sefer Hz. Halid'i hapsettirdi ve ev halkına: "Eğer biriniz onunla konuşacak olursa, onu perişan ederim” dedi. Babası Hz. Halid’i, günlerce aç ve susuz bıraktı.8 Babasının bu eziyetlerinden sonra Hz. Halid, babasının elinden kurtulup ikinci Habeşistan hicretine katılarak Mekke’den ayrıldı.
Sahabe hayatından verdiğimiz misallerde görüldüğü gibi İslam düşmanları Müslümanları yıldırma ve korkutma yöntemi olarak daima işkence ve eziyet yöntemini kullanmışlardır. Dolayısıyla Müslümanlardan kıyamete kadar Allah yolunda eziyet ve işkencelere maruz kalanlar olacak, Hak ile batılın mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. İslam davetçileri bilmelidirler ki başlarına gelen her bir zulüm ve işkence kişiyi Allah katında yükseltecektir. Bundan dolayı her bir Müslüman İslam davasında mücadele ederken sabrı ve mücadeleyi azık edinmelidir.
- Bakara, 155, 156
- Ebu Nuaym, Hilye, 1/89 (Ebü'l-Esved'den); Tabarânî (Mürsel olarak)
- Ebu Nuaym, Hilye, 1/90 (Ali b. Zeyd'den
- Hilye, 1/158; Tabarânî (Uzun bir şekilde)
- Hilye, 1/159; Hâkim, III/338
- İbn Sad III, 117(Şabi’den);Kenzü-l Ummal,VII/31
- Ebu Nuaym, Hilye, 1/144 (Şâbî'den); Kenzü'l-Ummal, VII/71
- İbni Sa'd, Tabakât: 4/95