Kâinatı yaratan ve ona çeşitli kanunlar koyan muhakkak ki Rabbimiz olan Allah’tır. Rabbimizin koymuş olduğu her kanun o kadar mükemmel işler ki insan her tefekkür ettiğinde; ‘Subhanallah Ya Rabbi! Sen ne büyük merhamet sahibisin, insana ne kadar çok nimetler vermiş ve ne kadar mükemmel kanunlar koymuşsun. Senin büyüklüğünü görmek isteyen bir an tefekkür etse neler görmez ki…’ der ve temaşaya dalar evreni.
Hayatımızı rahatlıkla ikame ettirmemizi sağlayan ve her düşündüğümüzde acaba olmasaydı neler başımıza gelirdi diye düşündüğümüz bir kanun var ki; o da yer çekimi kanunudur.
Hiç üzerinde düşünmediğimiz ve tabii karşıladığımız (hatta çoğu kimselerin farkında bile olmadığı) bu yer çekiminin hayatımıza ne kadar etki ettiğini biraz tefekkür edelim istedik... Havaya attığımız taş ne kadar da güzel geri yere düşüyor, binalar neden hep dik yapılıyor, yollar neden belirli bir eğim oranında düzenleniyor. Araba neden 80-90 derecelik bir yamaçta yukarıya doğru çıkamıyor. Yer çekimi olmasaydı eğer neler olurdu, hayatta kalabilir miydik?
Yerçekiminin olmadığını hayal edin… Bazı şeyler zıttı ile daha iyi anlaşılır veya bir nimetin ne kadar önemli olduğu o nimet kaybedebildikten sonra bilinir. Dolayısıyla yer çekimi kanununun ehemmiyetini, onu kaybettiğimizde veya onun olmadığı bir ortamda yaşadığımızda daha iyi anlayabiliriz.
İnsanoğlunun uzay çalışmaları yaptığı uzay istasyonlarında (uydularda) nispeten yer çekiminden kurtulunmuş bir ortam mevcuttur. Bu uydularda görev yapan insanların karşılaştıkları olumsuzluklar ve yaşam zorlukları bize yerçekimi kanunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Uzay üssünde çalışmalar yapan Astronotlar ağladıkları zaman, gözyaşları aşağı doğru akmaz gözlerinin önünde bir su tabakası meydana getirir. Bu su ile beraber görmeye başlarlar. Onun için bulanık bir dünya oluşur. Net görebilmeleri için bu suyu bez yardımıyla oradan uzaklaştırmak zorundadırlar. Yine ıslak çamaşırını sıktığı zaman su, sıkılan çamaşırın dışını sarmış vaziyette olup çamaşırdan ayrılmaz. Buradaki insanların en büyük sıkıntılarından bir tanesi; tuvalet ihtiyaçlarını giderme anlarıdır. Bunun için özel eğitim alırlar. Uzay istasyonunun içinde bulunan tuvaletlerde lavabo veya duş bulunmaz. Astronotlar 1 metreye 1 metre büyüklüğündeki bu alanda tuvalet ihtiyaçlarını ilginç bir şekilde giderirler. Astronotlar önce vücutlarını sıkıca oturdukları klozete bağlarlar yani vücutlarını sabitlerler. Yerçekimsiz bir ortam sayesinde tuvalette havalanmazlar. Ancak böylece bulundukları noktada kalabilirler. Oturdukları klozetin içinde adeta elektrikli süpürge gibi çalışan bir vakum mevcuttur ve vakum bu süre boyunca atıkları çekerek Astronotlara yardımcı olur. Astronotlar eğitimleri boyunca kameralı bir cihazla uzayda tuvalet ihtiyacı giderme eğitimi aldıkları için bu işi başarabilirler. İnsan bunları görünce Peygamberimizin lavabo sonrası şu duasını daha iyi anlamaktadır: “Bana rahatsızlık veren şeyleri giderip, sıhhat ve afiyet hibe eden (veren) Allah’a hamdolsun.”
Eğer insan hep Astronotların çektiği sıkıntılarla ihtiyacını gidermiş olsaydı acaba hayat ne kadar çekilmez olurdu.
Yerçekimi kanunu olmasaydı eğer yaşam ne kadar sıkıntılı olurdu; zira yeryüzünde arabalar, insanlar, mobilyalar, masanın üstündeki kalem ve kâğıtlar gibi birçok şey yerde kalmak için yerçekimine ihtiyaç duyar. Yerçekiminin yokluğunda sadece mobilyalar, arabalar gibi araçlar sürüklenmez, bunun yanında hayatımız için çok önemli olan atmosfer ile okyanus, göl ve nehirlerdeki sular da havada sürüklenir ve atmosferdeki hava dahi uzaya akar.
Atmosfer olmasaydı hiçbir canlı yaşayamazdı. Başka bir deyişle, yer çekimi olmasaydı hiç kimse hayatta kalamazdı. Bu da kâinatımız gibi dünyamızın, canlıların, tabiatın, havanın ve suyun kısacası hiçbir şeyin tesadüfen yaratılmadığını, çok ince bir tasarımın ürünü olduğunu göstermektedir.
Konu ile ilgili olarak Rabbimiz Neml Suresi 61. ayette o kadar ince bir noktaya temas etmektedir ki; ayet, bütün bunların Rabbimizin koymuş olduğu tek bir kanunla gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. Rabbimiz ilgili ayette: “O nesneler mi üstün, yoksa yeri oturmaya elverişli kılan, içinden yer yer ırmaklar akıtan ve oraya sağlam dağlar yerleştiren ve iki denizin arasına bir engel koyan Allah mı? Allah ile beraber başka tanrı mı olur? Elbette olmaz! Ama onların çoğu bu gerçeği anlamıyorlar”1 buyurmaktadır.
‘Yerin oturmaya elverişli kılınması’ ifadesi ile insanın yaşam için ihtiyaç duyduğu hemen hemen her şey kastedilmiş olmakla beraber aynı zamanda yer çekimine de vurgu vardır. Ayetin devamındaki ‘İçinden yer yer ırmaklar akıtan’ ifadesinin de yer çekimi ile ilişkisi vardır. Zira akarsular yer çekiminin etkisiyle akışa geçerler ve çekimin en yüksek olduğu alana doğru yani en alçak noktalara doğru akış gösterirler. Bunun etkisiyle su, yerinden hareket eder ve düşen her damla yerçekimine göre yönlenir. Buna bağlı olarak aşınma ve taşınma faaliyetleri gerçekleşir. Nihayetinde vadiler, boğazlar, kanyonlar meydana gelir. Zira çekim kuvveti olmasaydı su olduğu yerden hareket edemeyecekti.
Yerçekiminin miktarında da bir mucizenin olduğunu görüyoruz. Rabbimiz Furkan Sures’inde “…Her şeyi yaratan ve bir ölçüye göre düzenleyen Allah’tır”2 buyurmaktadır. Amerikalı Astronom Hugh Ross, dünyanın yaşam için uygunluğuyla ilgili bazı maddeleri sıralarken yerçekimi ile ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır: “Eğer yerçekimi daha güçlü olsaydı; dünya atmosferi çok fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da yaşam için çok olumsuz olurdu. Eğer yerçekimi daha zayıf olsaydı; dünya atmosferi çok fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı. Bu durum bize yerçekiminin miktarının da ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.”
Bütün bunlar bize Rabbimizin insana ne kadar çok ikramda bulunduğunu gösterdiği gibi ay zamanda Rabbimizin kanunlarının mükemmelliğini ve de kanunlar içerisinde oldukça ince detayların (hassasiyetlerin) olduğunu da göstermektedir. Müslümanlar Allah yolunda çalışmalarını yaparken ne kadar hassas olurlarsa Rabbimizin kanunları da o denli mükemmel işleyecektir. Rabbim hepimize hakkıyla tefekkür edebilmeyi nasip eylesin…
1- Neml, 61
2- Furkan, 2