Ailede İstikrarlı Bir İlim Ve İbadet Hayatının Oluşu
İnançlı ailenin ev hayatında şu ikisinden daha önemli bir gündem yoktur:
- Düzenli bir ilim hayatının gerçekleştirilmesi
- İstikrarlı bir ibadet hayatının ortaya konması
Düzenli bir ilim hayatının en önemli öğeleri, öğrenilmesi farz olan ve kullardan bilmeleri istenen ilimlerdir.
Gerçekleştirilmesi istenen istikrarlı bir ibadet hayatının en önemli öğeleri ise farz, vacip, sünnet ve müstehap olan ibadetleri yerine getirmektir. Aile bireyleri, aşağıdaki kutsi hadiste ifade edildiği üzere Allah katındaki yüce toplulukta anılmak için bu iki gündemin hayata geçirilmesinde birbirleriyle yardımlaşmalıdırlar. Söz konusu kutsi hadiste; “Kim beni bir toplulukta anarsa, ben kendisini ondan daha hayırlı bir toplulukta anarım” buyrulur.1
Nitekim Hz. Peygamberin bütün hayatı olduğu gibi, aile hayatı da ilimle dolu idi. Peygamber hanımları, ondan aldıkları ilmi diğer Müslümanlara duyurmak hususunda çok büyük hizmetler ifa etmişlerdir. Mesela Hz. Aişe Radıyallahu Anha, umumen sahabiler arasında derin ilmiyle temayüz etmişti. Birçok sahabe zaman zaman onun bilgisine müracaat eder, sorularına tatminkâr cevaplar alırdı. Üstelik Hz. Aişe’nin sadece dinî ve fıkhî hususlarda değil, edebiyat, şiir, tarih ve sağlık konularında da hatırı sayılır bir mütehassız olduğu bilinmektedir.
Hz. Peygamberin zamanında ilim çalışmaları diğer sahabe hanımları arasında da yaygındı. Bir defasında bir hanım Rasulullah’a gelerek; “Ya Rasulallah, erkekler sizin derslerinizi dinliyor, bize de bir gün tayin eder misiniz? O gün gelsek, Allah’ın size öğrettiklerini bize öğretir misiniz?” demiş; bunun üzerine Hz. Peygamber, hanımlara belli bir gün tahsis ederek ders vermişti. Böylece İslam’da hanımlar için ilkokul bizzat Hz. Peygamber tarafından kurulmuştur. Gördüğümüz gibi Hz. Peygamber, hanımların ilim tahsiline ayrı bir önem vermişti. O halde, hanımlar da yaratılış maksatları istikametinde ilim tahsil edip kabiliyetlerini geliştirmekle mükelleftir.
Ailede de bu ilim ve ibadet hayatının yaşatılması gerekir. Nitekim Bediüzzaman eşlere evlerin bir “Medrese- i Nuriye” haline getirilmesini tavsiye etmektedir. Ailede kadınla erkek arasında fıtrî bir iş bölümü vardır. Erkek evin iaşesini teminle mükelleftir. Kadın da “müdürü dâhilî” olarak evin iç hizmetleriyle meşgul olur. Gereksiz ve lüks masraflara meydan vermeyen iktisatlı ve sade bir aile hayatı içinde, eşler yaratılış hedefleri çerçevesinde beraber ilim öğrenip, ibadet etmeye mutlaka zaman ayırmalıdır. Böyle bir müşterek çalışma, aile saadetini de kat kat arttıracaktır. Marifetullah ve ubudiyet yolunda beraberce mesafe almak, eşlere sonsuz manevî lezzetler yaşatacaktır. Onun içindir ki, Bediüzzaman; “Ebedî hayat arkadaşlığı” manasının tecelli ettiği böyle bir aile hayatında, eşlerin birbirlerine örnek olmalarını, gıpta edilecek bir hal olarak nazarlara sunmaktadır. Böyle bir atmosfer içinde yetişecek çocuklar da, tam bir İslam terbiyesi ile büyüyecek; anne ve babalarına hayırlı birer evlat olup, tertemiz fıtratlarını çok küçük yaştan itibaren, yaratılış maksatları istikametinde geliştirme imkânı bulacaklardır.
Burada da anahtar rol, kadına düşmektedir. “İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi onun validesidir” diyen Bediüzzaman buna işaretle şöyle devam etmektedir: “Ben bu seksen sene ömrümde seksen bin zattan ders aldığım halde, yemin ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinatını, bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde bir çekirdeği esasiye müşahede ediyorum.”2
“Ailene namazı emret! Kendin de ona sabırla devam et!”3
- İbadet eğitimi küçük yaşlardan itibaren verilmeye başlanmalıdır.
Bu eğitim küçük yaşlarda alındığında, kişide gerek ibadetin gerekse ibadetle gelişecek müspet alışkanlıkların daha sağlıklı ve köklü olarak yerleşmesi mümkün olur. Zira çocuğun körpe zihnine yapılan bir telkin mermer üzerine yazılan yazı gibidir.
Çocuğa ibadet eğitiminin verilmesi, bilhassa onu dünyaya getiren insanların önemle üzerinde durmaları gereken bir husustur. İslamiyet bu konuda birinci derecede babayı sorumlu tutmaktadır. Ayet-i Kerîme’de şöyle buyrulur:
“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz!”4
Peygamberimiz de; “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz... Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur”5 hadisinde babanın mesuliyetine vurgu yapmakla birlikte annenin de bu sorumluluğa ortak olduğunu beyan etmektedir. Şüphesiz çocukların bakımı ve yetiştirilmesi de annelerin daima yaptığı, yapacağı vazifelerdendir.6
1- Aile Hayatının Kuralları (Said Havva) “İstikrarlı Bir İlim ve İbadet Hayatın Olsun” bölümü syf:37
2- http://www.ogrenin.net/ailede-ilim-ve-tefekkur.html
3- Taha, 132
4- Tahrim, 6
5- Buhârî, Vesâyâ, 9
6- http://www.kayseriogder.org/?Syf=26&Syz=106627