SAİD HAVVA’NIN HAYATINA GENEL BİR BAKIŞ
1935 senesinde Suriye’nin Hama şehrinde dünyaya gelen Said Havva, adeta gelecek günlerdeki çileli günlerine hazırlık safhası niteliğinde bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Annesini küçük yaşta kaybetmesi, maddi açıdan zorlu bir çocukluk geçirmesi onun ilmi gelişimine engel olmamış, birçok meşhur alimden dersler alarak eğitimini tamamlamıştır. 17 yaşında İhvan-ı Müslimin teşkilatına katılmış, akademik eğitim sürecinde Suriye Müslüman Kardeşler teşkilâtının lideri olan Mustafa es-Sibâî ile tanışmış ve böylelikle teşkilata olan yakınlığı daha da artmıştır.
Anayasanın değiştirilerek İslam yerine Demokrasinin getirilmek istenmesine karşı çıkmasından ötürü 5 yıl hapse mahkûm edilmiştir. Zindanda El Esas Fi’t-Tefsir adlı 16 ciltlik eseri kaleme almış ve haricinde birçok eser yazarak verdiği haklı davayı kalemi ile de güçlendirmiştir.
30.000 Müslüman’ın katledildiği Hama Katliamı’ndan derin bir şekilde etkilenen Said Havva, hayatının son yıllarında sürekli tedavi görmüş ve 1984 senesinde Rahmet-i Rahmana kavuşmuştur.
EŞSİZ GÜZELLİKLER BENZERSİZ BİR YARATICIYA İŞARET EDER
Said Havva’nın yazmış olduğu “Allah’a İnanmak” adlı eseri, çağımızın en büyük yanılgılarından olan ateizm ve deizm gibi akımlara akli ve nakli deliller ile belgeler gösteren bir eserdir.
Kitap ilk olarak alemlerin en kıymetli ve tek gerçeği olan ‘Allah’ lafzı ile karşılar okuyucularını... Yazarın ifadesi ile: “Allah’ı bilmek bir bütün olmak kaydıyla İslam’ın temelidir. Onsuz bir fiilin değeri ve gerçekliliği yoktur. Bu değerden yoksun iş ruhsuzdur. Ruhsuz işin değeri nedir?”
Yazarımız Alemlerin Rabbine iman hususunda içine düşülen inkâr karanlığını anlatırken meseleyi en temele indirgeyerek “Kafirlerin İzlediği Yol” başlığı altında insanı küfre götüren sebepleri anlatmıştır. Bu sebepleri ‘cehalet, kibir, sapıklık, zulüm’ olarak tespit eden yazarımız bu bölümden sonra tüm kâinatın zatına şahitlik ettiği Allah Azze ve Celle’nin varlığını ve birliğini aynı zamanda alemlere hükmeden bir ilah olduğunu detaylı olarak anlattığı “Deliller ve Belgeler” bölümüne geçmiştir.
Yaratılış, irade, hayat, duanın kabulü, hidayet, emsalsiz yaratıcılık, hikmet, yardım ve birlik delilleri olmak üzere toplamda dokuz belge ortaya koyan yazarımız, her bir belgede bilimsel ve sosyolojik ispatlar rehberliğinde kâinatta insanı aciz bırakan nizamı göstermiş ve bütün bunların kendiliğinden olduğunu iddia etmenin vahim bir akıl tutulması olduğunu ifade etmiştir.
Kitabın sonlarına doğru gelirken “eserler isimlere, isimler sıfatlara, sıfatlar da zatlara dalalet eder” diyerek önceki bölümde anlattığı tabiat olaylarının Allah’ın isim ve sıfatlarına dolayısıyla zatına işarette bulunduğunu ve Allah’ın isim ve sıfatlarının O’nun varlığına delil olduğunu ele almıştır.
Bakışlarımızı kâinata çevirip, eserden müessire1 gitmenin yolunun kâinat kitabını okumak olduğunu öğreten yazarımızın şu ifadeleri oldukça düşündürücüdür: “Her yaratıkta görülen ahenk, düzenlilik ve organların birbiri ile uyumlu çalışması… Bütün bunlardaki eşsiz güzellikler benzersiz bir yaratıcıya işaret eder.”
- Müessir: Eser sahibi