Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Gündeme Dair Analizler

Paylaş:

BAŞARISIZ REJİM BAŞARISIZ EĞİTİM

OECD verilerine göre Türkiye’deki yetişkinlerin %40’ı okuduğu en basit metni bile anlayamıyor. Yine aynı raporda Türkiye’nin üst orta eğitim (lise) harcamalarında 40 ülke arasında 38. sırada olduğu paylaşıldı. Ülkemizdeki eğitim seviyesinin gün geçtikçe daha kötü bir hal almasını değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Bu rapor Türkiye’nin seviyesini göstermektedir. Bir yetişkin bir paragrafı bile anlayamamaktadır. Türkiye, bırakın ilmi meseleleri, entelektüel kitaplar okumayı bir paragrafı okuyup anlayamayan bir topluma dönüşmüş durumda. Yine OECD verilerine göre Türkiye’deki yetişkinlerin %85’i ile bir tartışmaya girmenin anlamı olmadığı söyleniyor. Zira sizin fikrinizi anlayabilecek seviyede değiller. Yine aynı şekilde entelektüel bir metni anlayıp çözebilecek yahut bir konuda araştırma yapabilecek Türk yetişkinlerin oranı %3. Yani ancak %3’ü bir kitabı okuyup anlayabilmekte bir konuda araştırma yapabilmektedir.

Bu rapor gördüğümüz kadarıyla abartıya benzemiyor. Çünkü gerçekten de bir kitabı bile okuyup anlayacak insan sayısı çok az. İnsanlar 2 sayfa yazıyı bile okumamaktadırlar. Çok kısa yazıları okumaktadırlar. 10 dakikalık bir konuşmayı dinlememektedirler, kısaysa dinlemektedirler. Böyle bir toplumun kültür seviyesi yükselebilir mi? 2 saat dinleyemeyen ya da 2 saat kitap okuyamayan bir toplumun seviyesi yükselemez. Bizim toplumumuz ne 2 saat dinleyebiliyor ne 2 saat okuyabiliyor. Benim talebelerim 2 saat beni dinliyorlar çünkü ben onları dinlemeye alıştırdım. Biraz zor oldu belki sıkıldılar ama buna alıştılar. Toplumumuz ise buna alışık değil. Ancak dinlemek zorundadırlar. Bunun başka yolu yok. Çünkü insan 2 dakikada sadece duyabilir. Bu da gelir gider, bilgi olarak yerleşmez. İnsanın hayatı da fikri de yaşantısı da değişmez. Eğitim kısa olmamalıdır. Kısaltılmış eğitimler talebelerin hoşuna gidebilir ama her hoca bilir ki kısaltılmış eğitimle ilmi bir şey aktarılamaz.

Raporda Türkiye’nin kültür seviyesinin ve okuma oranının düşük olması sebebiyle toplumun %85’i ile tartışmanın bir anlamı olmadığı söyleniyor. Evet, %85’i ile tartışmanın bir anlamı olmayabilir. Çünkü Türk toplumu, çok fazla siyasallaşmış bir toplumdur. Türkiye’de, bakkal da kasap da siyaset konuşmaktadır ve fikirlerini değiştirmek zordur. Türkiye’de esasında taassup fazladır. Yoksa kafaları çalışmadığından ya da çok cahil olduklarından değil. Cahil olmayanda bile taassup ve kibir vardır. Bundan dolayı anlayanlar azdır. Bu da yine bir eğitim sorunudur. Yani insan bir paragrafı okumak istemiyorsa, yoruluyorsa veya bir kitabı okumak istemiyorsa tartıştığınız zaman gereksiz tartışmaya giriyorsa bilmediği halde inat edip duruyorsa bunların hepsi birer eğitim sorunudur. Sonuçta kibir de bir eğitim meselesidir.

Toplumumuz çok fazla partici olmuş durumdadır. Particilerin, partisinin aleyhinde bir şey duymaya tahammülleri yoktur. Ondan dolayı onlarla konuşmanın bir manası olmamaktadır. %85 çok büyük bir rakamdır. Bence toplum bu kadar cahil değil. Bunun böyle olmasının sebebi aslında toplumun %85’inin siyasallaşmış olmasından dolayıdır. Türkiye’de seçime katılım oranı %85’dir. Dolayısıyla seçime katılanlar taassup sahibi oluyorlar ve onlarla konuşmanın bir anlamı olmuyor. Avrupa’da seçime katılım oranı ise %55’dir. Demek ki orada %45’iyle konuşulabilir. Hatta bence daha fazla kişiyle de konuşulabilir. Çünkü orada oy verenler çok taassup sahibi insanlar değiller.

Bu oranlar Türkiye’nin durumunu göstermektedir. Halbuki biz Osmanlıydık, dünya devletiydik. Osmanlı yıkılınca, hilafet kaldırıp harfler değiştirilince çok daha kültürlü bir toplum meydana getireceklerini zannettiler. İslam’ı bıraktıkları zaman hızla yükseleceklerini, medeni olacaklarını zannettiler. Kadınların başörtüsünü çıkardığımız zaman hemen uzaya gideriz, zannettiler. Ancak toplumun %40’ı bir paragrafı anlamaktan aciz duruma geldi. Demek ki bu rejim ve bu eğitim başarısız oldu. Rejim mağlup olmuş durumda. 

 

BYLOCK KESİN DELİL OLAMAZ

 “ByLock kullanmak” ve “Bank Asya’da hesabı olmak” suçlamalarıyla gizli bir tanığın ifadesiyle mahkûm olan öğretmen Yüksel Yalçın Kaya’nın 2020 yılında açtığı bireysel davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine ihlal kararı verdi. Karara tepki gösteren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: “AİHM’in yetkisini aşarak delil incelemesi yapmak suretiyle ihlal kararı vermesi kabul edilemez” dedi. Bu kararı ve Adalet Bakanının açıklamasını değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Benim terör mahkemesinde yargılandığım konuşmalarımdan birisi bu konuyla ilgiliydi. Ben: ‘ByLock kesin delil olarak kabul edilemez, içeriğine bakılması lazım’ demiştim. O zaman bana iftira attılar. Bilindiği gibi bir seneye yakın hapis yattım. Daha sonra beraat ettim. Daha sonra Türkiye Yargıtay’ı: “ByLock’u FETÖ’nün talimatı ile ve gizli görüşmelerde kullanmak maksadıyla yüklediği anlaşılırsa o zaman ByLock delil olur. FETÖ üyesi diye ceza verilebilir” şeklinde karar aldı. Hakimler ise kararı böyle bilmiyorlardı. Birçok hâkim ByLock varsa ceza veriyor. Ceza alanların bir kısmı AİHM’e şikâyet etti. Anlaşılan şu ki Yargıtay gibi aslında AİHM de ByLock’u kesin delil olarak kabul etmiyor. Bank Asya’da parasının olmasını örgüt üyesi olarak kabul etmiyor. Aslında aklın yolu birdir. Her akıllı insan bakılması gerekenin bu olduğunu bilir. Ama Türkiye’de bir proje yapıldı. 15 Temmuz’dan istifade edilerek insanlar hiçbir cemaate gitmesinler diye büyük bir korku imparatorluğu meydana getirilmek istendi.

Birçok insan Türkiye’de hakkını alamayınca istemeye istemeyerek de olsa AİHM’e gitmek zorunda kalmaktadır. Avrupa’yı sevdiğinden ya da kabul ettiğinden değil ama burada siyasi baskı var. Hakimler özgür değil. Bunu görenler AİHM’e gidiyorlar. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından en çok ceza alan devletlerden birisidir. En çok tazminat ödemeye mahkûm edilen devlet Türkiye'dir. Neden Türkiye bu duruma düştü? FETÖ diyerek korku imparatorluğu meydana getirmek istediler. Çok zulmettiler, çok insanı haksız yere mahkemelerde süründürdüler, hapishanelere attılar. O yüzden Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından binlerce kez tazminata mahkûm edildi. Türk İstihbaratı, Türk Emniyeti ve Türk adliyesi bunu biliyor ama korku meydana getirmek istiyorlar. Bunu bile bile yapıyorlar. Tazminat öderiz önemli değil, diyorlar. Ama mesele yalnız para değil. Hiç kimsenin bu milleti aşağılamaya hakkı yok. Hiç kimsenin 1000 yıllık devleti bu kadar kötü duruma düşürmeye ve dünyanın en adaletsiz ülkesi gibi göstermeye hakkı yok.”