Gündem

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Hücre Cezasına Binaen Vermiş Olduğu Savunması

Paylaş:

Haksız bir şekilde tutuklu bulunan Başyazarımız Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, hakkında istenilen hücre cezasına binaen vermiş olduğu savunma metnini siz kıymetli okurlarımızla paylaşıyoruz. Savunma metni şu şekildedir:

“…Eşimle yaptığım telefon görüşmesinin monolog olduğunu ve içeriğinin siyasi mesajlar içerdiğini, bundan dolayı hakkımda soruşturma açıldığını belirtiyor ve savunmamı istiyorsunuz. Savunmam şöyledir:

  • Bildiğiniz gibi bu soruşturma aynı konuda ve aynı iddia ile açtığınız 8. soruşturmadır. Bundan önceki 7 soruşturmanın dört tanesine “Cezaya Yer Yok” kararı, üç tanesine 1 ay, 2 ay ve 3 ay olmak üzere toplamda 6 ay telefon yasağı kararı vermiştiniz. Verdiğiniz 1 ay telefon yasağı kararı Patnos İnfaz Hakimliği tarafından yanlış bulunarak iptal edilmişti. Diğerleri ile ilgili ise İnfaz Hakimliği henüz karar vermedi. Gördüğüm kadarıyla disiplin soruşturmalarında 3 gerekçeden bahsediyorsunuz:
  • Konuşmanın monolog olması,
  • Konuşmanın sosyal medyada yayınlanması,
  • Konuşmanın içeriğinde mevcut sisteme ve iktidara eleştiri olması.

              Önceki savunmalarımda 1. ve 2. gerekçelere yeterince cevap vermiştim. Şunu da ilave etmek istiyorum: Ceza verdiğiniz telefon görüşmeleri de size göre monolog, ceza vermediğiniz telefon görüşmeleri de monolog… Ceza verdiğiniz telefon görüşmeleri de sosyal medyada yayınlandı, ceza vermediğiniz telefon görüşmeleri de sosyal medyada yayınlandı. Demek ki ilk iki gerekçeyi ceza verme sebebi olarak görmüyorsunuz. O halde neden 8 defadır bu gerekçelerle soruşturma açıyorsunuz? Düştüğünüz durumun ve içinde bulunduğunuz çelişkinin farkına varıyor musunuz?

              Size talimat verip ‘Soruşturma açın, ne yaparsanız yapın, susturun’ diyenlerin sizi nasıl bir duruma düşürdüğünü, mahcup duruma düşmenizin onların umurunda bile olmadığını, sizi emir kulları olarak gördüklerini gerçekten görmüyor musunuz? Yasa ve yönetmeliklerin onların umurunda olmadığını, Cezaevi idaresini kullanarak istediklerine zulüm yaptıklarını, yasa ile değil zulümle susturmaya çalıştıklarını, keyfi davrandıklarını anlamıyor musunuz?

              Yukarıda söylediğim ilk 2 gerekçe, ceza vermediğiniz dört telefon görüşmesinde de var olduğuna ve buna rağmen onlara ceza vermediğinize göre demek ki sadece 3. Gerekçeden dolayı yani konuşmanın içeriğinde mevcut sisteme ve iktidara eleştiri olduğu zaman ceza veriyor olmalısınız. 3 ay telefon yasağı verdiğiniz konuşmam ise Ramazan Ayı ve oruç ibadeti ile ilgiliydi. Dini bir konuşma ile 3 ay ceza vermek, din düşmanlığından değilse herhalde bana boyun eğdirememenin öfkesi ile verilmiş bir karar olsa gerektir. ‘Konuşma monologdu ve sosyal medyada yayınlanmıştı’ diyemezsiniz. Çünkü o iki özelliğe sahip dört konuşmaya ceza vermemiştiniz. Yönetmeliğe göre değil birilerinin keyfine göre karar verdiğiniz müddetçe her zaman aynı kararı veremeyecek ve çelişkili kararlar vermekten kurtulamayacaksınız.

  • Konuşmanın içeriğinden dolayı ceza vermeye gelince, tutukluların telefonda aileleri ile siyasi konularla ilgili konuşamayacağına, mevcut sistemi ve iktidarı eleştiremeyeceğine dair bir kanun veya yönetmelik var mı? Anayasa ve kanunlar herkese fikir ve ifade hürriyeti vermiyor mu? Anayasa ve kanunlar ‘tutuklular hariç’ diye bir sınırlama getiriyor mu? Hayır. O halde telefonda eşime siyasi görüşümü açıklamama kimse karışamaz. Bu disiplin suçu kabul edilemez.

              Telefonda mevcut sistemi, iktidarı ve ortaklarını, ülkedeki adaletsizlikleri, zulümleri ve kurulan diktatörlüğü eleştirmeyip tam tersine sistemi, iktidarı ve ortaklarını ve ülkede meydana getirilen düzeni övseydim, her şeyi güzel gösterseydim yine bana disiplin soruşturması açar mıydınız? O zaman da ‘konuşmanız siyasi mesajlar içeriyor’ der miydiniz? Elbette ki hayır. Mahpuslar aileleri ile siyasi konuşabilirler ancak cezaevi idarecileri siyasi davranamaz. ‘Sen benim partimi eleştiriyorsun’ deyip soruşturma açamaz.

              Zulme zulüm, zalime zalim, diktatörlüğe diktatörlük demeseydim, davamı ve şereflimi satıp inanmadığım şeyleri söyleseydim, iktidara yalakalık yapsaydım bırakın soruşturma açmayı büyük ihtimalle bakanlıktan veya siyah gözlüklülerden talimat gelir ve ‘haftada bir saat görüntülü telefon hakkı verin’ denirdi. Zulmü ve diktatörlüğü alkışlayıp imanımdan ve şerefimden olacağıma, tüm haklarımdan hatta canımdan olmayı tercih ederim. Sözümde sadık olduğuma bugüne kadar ki hayatım şahittir.

  • 19 Nisan'da yaptığım telefon görüşmesine aceleyle 20 Nisan'da soruşturma açmanızın nedeni 21 Nisan'da Ramazan Bayramı olduğu için midir? Çünkü çoğunlukla bir iki hafta sonra soruşturma açardınız. Bayramımı zehir etmek mi istediniz? Ama edemediniz. Çünkü bir senedir tek başına odaya kapatılmış olan bir insanın zaten bayramı olmaz ki. Olmayan bayramı nasıl zehir edebilirsiniz? Ailem ve mektuplar gelmeseydi bayram olduğunu bile unutmuştum. Bu sözlerimden mutsuz olduğum sonucunu çıkarmayın sakın. Rabbimin rahmetiyle zindanda o kadar mutluyum ki Cumhurbaşkanı bilseydi sarayını bırakır yanıma gelirdi. Saltanatı terk edip benim yerimde olmak isterdi. Çünkü davam hak, yolum hak ve alnım da ak. Başıma gelenler ise Allah yolundadır ve inşallah sonu da cennettir. Bu mutluluğu anlamanızı beklemiyorum. Çünkü dünyalarımız da farklı, mutlu olma sebeplerimiz de.
  • 13067 sayılı soruşturmaya verdiğim savunmada belirttiğim gibi hükümlü değil tutuklu olduğum için Cezaevi İdaresi benim hakkımda ‘Haberleşme Kısıtlaması’ veremez. Çünkü İnfaz Yönetmeliğinin 139. Maddesinin 3. Fıkrasına göre benim hakkımda bu kararı ancak dosyama bakan Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi verebilir.

              Söz konusu maddede aynen ‘Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonda görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma çevresinde Hâkim veya Mahkemesince kısıtlanabilir’ denmektedir. Dolayısıyla yetkiniz olmayan bir konuda karar verdiğinizi bir kez daha hatırlatırım.

  • Aynı iddialarla 8 defa soruşturma açıp beni uğraştıran ve yoranlara hakkımı haram ediyorum. Mahkeme-i Kübra’da en büyük hâkimin huzurunda sizden şikayetçi olacağımı bildiriyorum. Israrla yetkinizi aşıp görevinizi kötüye kullandığınız için hakkınızda suç duyurusunda bulunduğumu haber veriyorum. Açtığınız soruşturmaların da verdiğiniz kararların da suyunun çıktığını bilmenizi istiyorum.

              Aynı sebep ve gerekçelerle bir daha soruşturma açıp savunma isteyecek olursanız artık iki üç satırdan fazla cevap vermeyeceğimi bildiriyorum. Artık ne açtığınız soruşturmaların ne verdiğiniz kararların ne de kurulunuzun gözümde bir değerinin kalmadığını ilan ediyorum. Size bu zulüm emrini verenlerin Mahkeme-i Kübra’da sizi kurtaramayacağını hatırlatıyorum.”