YAZAR: GÜLHAN KAYNARPINAR
Her halleri ile numune-i imtimsal olan ashap, şüphesiz kardeşçe yardımlaşmaya, dayanışmaya ve din kardeşleri ile hemhâl olmaya dair birçok örnek davranışlar sergilemiştir. Peygamber eğitiminden geçen bu güzide topluluğun örnek yaşantılarından misallerle hayatlarımıza izler bırakmasını istedik… İşte Allah Rasulü’nün ashabından ziyaret ve dayanışma örnekleri…
Cabir b. Abdullah Radıyallahu Anh anlatıyor: “Ensar olanlar hurmalarını topladıklarında ikiye ayırırlar, bir kümeye daha çok, diğer kümeye daha az hurma koyarlardı. Az olan tarafa hurma dallarını koyarak o tarafı çok gösterirlerdi. Muhacirlere; ‘Buyurun hangi kümeyi tercih ederseniz alın’ derlerdi. Muhacirler de büyük kümenin Ensar’a kalması için daha az görünen kümeyi alırlardı. Böylece hurmaların çoğu muhacirlere gitmiş olurdu. Hayber fethine kadar Ensar’ın bu güzel tavrı aynen devam etti.”1
Buna benzer bir olay ise şöyledir: Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bahreyn arazisini parça parça ayırıp ashaba dağıtmak üzere önce Ensar’ı davet etti. Ensar ‘Ya Rasulallah! Muhacir kardeşlerimize aynı hisseyi vermedikçe biz bir şey almayız’ dediler.2
Saadet Asrı Müslümanları evlerine gelen misafiri aile halkına tercih ediyorlardı. İmkânları kısıtlı olsa bile hayır yapmaktan geri kalmıyorlardı. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor: “Bir adam Allah Rasulüne geldi. ‘Ya Rasulallah! Çok bitkinim, aç ve susuzum’ dedi. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem hanımlarına haber gönderdi. Evlerinde misafire takdim edecek hiçbir yiyecek yoktu. Bunun üzerine Peygamberimiz ashabına döndü ve ‘İçinizde bu gece bu kişiyi misafir edecek kimse yok mu? Allah onu rahmetiyle mükâfatlandırsın’ dedi. Ensar’dan biri (Müslim’in rivayetine göre Ebu Talha) kalktı. Peygamberimiz’e ‘Ben misafir edebilirim Ya Rasulallah’ dedi. Misafiri alıp evine gitti ve hanımına ‘Bu gelen zat, Allah Rasulü’nün misafiridir. Evde ne varsa ona ikram edelim’ dedi. Hanımı Rumeysa Radıyallahu Anha ‘Evde çocukların yemeğinden başka hiçbir şey yok’ deyince Ebu Talha hanımına ‘Akşam yemeğini yemeden çocukları uyut. Kandili de hafif yakalım. Bu gece biz yemeyelim, sadece misafirimiz yesin’ dedi. Hanımı çocukları avuttu. Ev sahibi Ebu Talha misafirinin yanında yemek yemeden yer gibi davrandı. Ebu Talha, misafiriyle birlikte sabah namazında Allah Rasulü’nün yanına gelince Efendimiz; ‘Allah senin ve hanımının misafirinize gösterdiğiniz bu ikramdan memnun oldu’ buyurdu. Bu olay üzerine “Onlar kendileri muhtaç olsalar bile kardeşlerini kendilerine tercih ederler”3 ayeti nazil oldu.4
Abdurrahman b. Ebî Bekir Sıddık Radıyallahu Anh anlatıyor: “Suffe Ashabı gayet fakir kimselerdi. Peygamberimiz bir gün şöyle buyurdu: ‘İki kişilik yemeği olan Suffa ashabından bir üçüncü kişiyi, üç kişilik yemeği olan bir dördüncü kişiyi, dört kişilik yemeği olan bir beşinci hatta bir altıncı kişiyi yemeğe davet etsin. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Suffa ashabından on kişiyi evine götürdü. Babam Ebubekir ise onlardan üç kişiyi eve getirdi. Allah’a yemin olsun ki yediğimiz her lokmanın ardından yemek daha çok artıyordu. Nihayet misafirler doydular. Yemek ilk geldiğinden daha fazla ortada duruyordu. Babam Ebubekir yemeğe baktı ve anneme hitaben ‘Ey Firas Oğullarının kızı! Bu durum nedir?’ diye sordu ve Annem ‘Yemin ederim ki, yemek şu anda öncekinden üç kat daha fazla’ dedi.
Müslümanların birlik ve beraberliğini artıran faktörlerden olan ziyaretleşmenin önemi ile ilgili Allah Rasulü’nden birçok hadis varid olmuştur. Onlardan bir tanesi ise şöyledir: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Bir melek ona der ki; ‘Böyle nereye gidiyorsun?’ Adam ise ‘Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum’ der. Melek; ‘Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da onun için mi gidiyorsun?’ diye sorunca o, ‘Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum’ dedi. Bunun üzerine Melek şöyle dedi: ‘Müjdeler olsun sana! Beni Hak Teâlâ gönderdi. Hiçbir menfaat ummadan arkadaşını ziyarete gittiğin için, Rabbimizin sevgisine kavuştun.”5
Yine bir başka hadiste Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:
“Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine gidene, ardından bir melek: ‘Ne güzel iş yapıyorsun, cenneti hak ettin’ der.”6
Bu dava uğruna omuz omuza fedakârlık yaptığın, İslam’a olan hizmetlerde yarıştığın ve bilhassa varlığı kâfire korku olan Müslüman kardeşlerimizi ziyaret etmek, Allah’ın katında cennetin hurmalıklarına bedel ve kişi için verilen en büyük mükâfattır.
Ashab-ı Kiram’dan, Kays bin Sa’d’ın anlattığına göre: “Rasulullah bir gün kendilerini ziyaret etmiş, evlerinde bir müddet bulunmuş, kendileri için dua etmiş ve evden ayrılmıştır. Abdullah bin Kays diyor ki: ‘Rasulullah ensarı tek tek veya topluca ziyaret ederdi. Tek tek ziyaret ettiği zaman evlerine giderdi. Topluca ziyaret etmek istediği zaman mescide gelirdi.”7
Müslümanları ziyaret etmek, birbirine sevgi, güven duyan bireylerin, birlik ve beraberlik içinde yaşayan toplumların doğmasına sebep olur. Müslümanlar, ziyaret yolu ile birbirlerini daha yakından tanıma imkânını bulurlar. Birbirlerinin sıkıntılarını, problemlerini öğrenirler. Pek çok konuyu aralarında görüşüp, birlikte karar verme imkânına sahip olurlar. Toplum içinde yalnız olmadıkları duygusunu kazanır ve geleceğe ümit ve güvenle bakarlar. Sevinç ve üzüntülü anlarında çevrelerinde gördükleri kardeşleri, onlar için huzur kaynağı olur. İslamî sahadaki görevlerinde daha aktif ve güçlü olurlar. Daha önemlisi müminlerin aralarında din konusundaki dayanışmayı ve kardeşliği pekiştirir. Bu sebeple Peygamberin arkadaşları: ‘Ashabı Uhdut’, ‘Ashabı Kehf’ ve ‘Ashabı Suffe’ sahabi kelimesiyle anılmışlardır. Çünkü ‘sahabi’ kelimesi kardeşliği, arkadaşlığı tanımlayan bir kavramdır. Rabbimiz bize kardeşlerimizle kenetlenmiş tuğlalar gibi saf tutmayı, üzüntü ve kederde kardeşlerimizin yareni olmayı ve bu birlikteliğimizle İslam medeniyetinin oluşmasına destek olmayı nasip eylesin. (Âmin)
1- Heysemî, Mecmeu’z-Zevaid: 10/40.
2- Buharî, Menakıbu’l- Ensar 8
3- Haşr: 9
4- Buharî: Tefsir, (Haşr: 9) Bab 6; Menakıbu’l- Ensar 10
5- Tefsir: Haşr : 9
6- Müslim
7- Tirmizi
8- Y. Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 103, 1115