İnsan kalbine göre yaşar… Niyetine ve kalbindeki iyilik ya da kötülük duygusuna göre davranışları ortaya çıkar. Bu durumu Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Dikkat edin vücutta bir et parçası vardır ki o iyi olduğu zaman bütün beden iyi olur, o kötü olduğu zaman bütün beden kötü olur”1 buyurarak ifade etmiştir. Rasulullah’ın burada belirttiği kalp, manevi kalbimizdir. Manevi kalbin insanın bütün yaşamını etkisi altına alan bu öneminden dolayı onun ıslahı ve temizliği dinimizde önemli bir yer tutmuştur. Daha ilk inen surelerden itibaren Rabbimiz nefsini arındıranın kurtuluşa ereceğini ve arındırmayanın ise bedbaht olacağını defalarca ifade etmiştir. Aynı şekilde takva, ihlas gibi manevi hasletler sık sık övülürken kibir, hırs, haset gibi hastalıkların kötülüğüne dikkat çekilmiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi kalbi hastalıklara hadislerinde önemli bir yer ayırmıştır. Bazen şiddetli ikazlarla bazen tavsiye ve nasihatlerle hastalıkların üzerine gidilip tedavi edilmesi istenmiştir. Bedeni sıhhate bile son derece önem veren dinimizin manevi sıhhate büyük önem vermesi elbette şaşılacak bir durum değildir. Manevi sıhhat, bedeni sıhhatten çok daha önemlidir. Yunus Emre’nin de ifadesi ile “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil...”
İnsan bedeni hastalıklara maruz kaldığında en fazla bedenini kaybeder. Fakat ruh ölmez. Baki aleme gidecek olan ruh dünyadaki amellerin iyiliğine göre dünyadaki ameller de kişinin manevi hal ve temizliğine göre şekillenecektir. Cennete de sadece arınmış ve temizlenmiş olanlar girecektir. Selamlekler tarafından “Size selam olsun! Tertemiz oldunuz”2 diye karşılanacaklardır. Dünyadayken kalbini ıslah edip düzeltmeye çalışanların serüveni cennete tertemiz girmek olarak neticelenmektedir. İşte bu güzel sonuca ulaşabilmek için kalbin temizliğini sağlamak zorunludur. Kibir, ucub, haset, riya gibi ölümcül hastalıklar kötü birer illet olmakla birlikte bu hastalıkların başı olarak dünya sevgisi görülmüştür. İnsana kaybettirdiklerinin çokluğu ve önemi sebebiyle söylenmiş bu söz üzerinden gelin dünya sevgisinin mü’mine neler kaybettirdiğini ve hangi zararlara sebep olduğunu birlikte inceleyelim:
1) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.”3 Dünya sevgisi kalbe girdiğinde başka manevi hastalıklara da sebep olur ve insanı günahlara sürükler. Çünkü tüm günahlar nefsi arzular ve temayüllerin sonucudur. İnsanın nefsinin kuvvetli olup onu günaha sevk etmesinin temel sebebi ise dünya sevgisidir.
2) İnsanı aldatır… “Ey insanlar Allah’ın verdiği söz şüphesiz gerçektir dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı şeytan sizi Allah hakkında aldatmasın”4 Ayette geçen “dünya hayatı sizi aldatmasın” ifadesi aynı şekilde başka ayetlerde de geçmektedir. Bu aldatmanın hangi şekillerle gerçekleştiğini İmam Gazali çok güzel anlatmıştır: “Dünyanın bir sihri şudur, kendini sana öyle bir şekilde arz eder ki sen onun hareketsiz olduğunu ve devamlı kendinle bulunduğunu sanıyorsun halbuki o daima senden kaçmaktadır. Onun bir sihri de şudur ki, seni kendine aşık yapmak için kendini senden başkasına meyli olmayan vefakâr bir dost şeklinde arz eder. Fakat bir gün aniden senden kaçıp düşmanlarınla dost olur. Dünyanın bir sihri de şudur ki, zahirini süsleyip, bela ve mihnet olan şeyleri gizleyip örter ta ki cahil olanlar onun dışına bakıp aldansınlar. O şekli kötü, sureti çirkin bir kadına benzer ki, yüzüne perde örtüp güzel elbiseler giyer altın ve çeşitli mücevherat takar uzaktan bakanlar ona esir olur. Yüzünden örtüyü kaldırıp rezillik ve çirkinliğini görünce de pişman olur.”
Dünya sanki sevinçleri baki, ömür hiç bitmeyecek ve dünya nimetlerinin tadı hep aynı şekilde devam edecek gibi göstererek aldatır ve oyalar. Sürekli dünya ile oyalanan insan bir gün yaşlandığında yahut ölüm geldiğinde ebedi aleme hazırlıksız yakalanmanın acısı ve ıstırabını görmekle birlikte dünya nimet ve sevinçlerinin de aynı şekilde devam etmediğini gördüğünde büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Ne yazık ki giden ömrünü geri getiremez.
3) Allah sevgisinin yerine geçerek imanı zayıflatır. Rabbimiz ayetinde: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler size Allah’tan, elçisinden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise Allah’ın buyruğu gelene kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez”5 buyurmuştur. Açık bir şekilde anlaşıldığı üzere ayette sayılan dünya metaı kalpte, Allah’ın, Rasulü’nün ve davasının önüne geçebilmekte ve insanı tehdide muhatap olacak seviyeye getirebilmektedir. Halbuki kalp Allah’ı tanımak ve sevmek için yaratılmıştı. Onu başka sevgilerle dolduranlar Allah sevgisini elde edemezler.
4) Cihad ve mücadele zor gelir. Çünkü dünyaya çok bağlı olan kişi ölümden korkmaya başlar. Ölümden korktuğu için de cihat ve mücadele nefsine ağır gelir. “Kim ahiret kazancını isterse onun bu kazancını artırırız. Kim dünya kazancını tercih ederse ona da bundan veririz ama onun ahirette hiçbir nasibi olmaz.”6 Ayet-i kerimede de Rabbimiz dünyalıklara duyulan sevginin, cihadın önüne geçebileceğini ifade etmişti. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ümmetin sayısının çok olduğu halde düşmana galip gelememesinin sebebinin ölüm korkusu ve dünya sevgisi olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir.
Bugün İslami mücadelede hizmetten geri duran, Allah için verilen vazifeleri yapmak istemeyen, bu konuda gevşeklik ve tembellik gösteren birçok kişi zahirde başka mazeretler öne sürse de aslında kalbindeki dünya sevgisi sebebiyle bu durumdadır. Bu kişiler dünyadayken Allah’ın sevgi ve rızasından mahrum kalırken ahirette de sorumluluklarını yerine getirmemenin cezasını göreceklerdir.
5) İnsanı şımartır... Öyle ki dünyaya değer veren insan ahireti unutmaya başlar. Zamanla değer yargıları değişir, dünyayı her konuda ilk plana koyar. Dünyasını feda etmiş mü’minleri küçümser, takvayı küçümser, önem verdiği şeyler dünyalıklar haline gelir. Bu sebeple zengin kişilerin peşinden gidip onları örnek alır. Tıpkı Karun ve Karun’a uyanlar gibi… Kur’an-ı Kerim malı ile böbürlenip şımaran zengin Karun’u ve ona gıpta ile bakıp şanslı görerek “keşke biz de onun gibi olsak” diyenleri nasıl daha dünyadayken cezalandırdığını bizlere anlatmaktadır. Allah katında en üstün değer yargısı takvadır. Zengine zenginliğinden dolayı kıymet verenin dininin üçte ikisinin gittiğini Peygamber Efendimiz ifade etmiştir. Fakat dünyaya dalan kişi bunların hiçbirisini önemsemez. Dünya ile rahatlar ve şımarır. Dünya onu bu gaflete sürükledikten sonra felaketi yakın demektir.
Özetle dünya sevgisi insanı kalben kibre, ucûba, hırsa, tûli emele ve diğer tüm hastalıklara sebep olan, kulun amelini azaltan, Allah ile diyaloğunu zayıflatan, insanı cihad ve fedakârlıktan alıkoyan hem imanını hem ibadetlerini hem ahlakını hem de cihadını olumsuz olarak etkileyen çok tehlikeli bir hastalıktır. Mü’min vebadan kaçar gibi dünya sevgisinden uzak durmalı, koruyucu önlemler almalı ve eğer hastalandıysa tedavisi için çabalamalıdır. Aksi takdirde belki dünyasını ma’mur eder ama ahireti berbad olur…
1. Buhari, İman, 39
2. Zümer, 73
3. Beyhaki
4. Fatır, 5
5. Tevbe, 24
6. Şura, 20