Kıyamet günü; Kur’an’da haber verildiği üzere, “İnsanların, âlemlerin Rabbi için kalkacağı gündür.”1 O gün canlılarla birlikte tüm evrenin yok olduğu dehşetli bir gündür. O gün, insanların, hayvanların, var olan her şeyin, kısaca kâinatın ölüm günüdür. O gün, Allah’ın yüce kudretinin açıkça görüldüğü ve insanların tümü tarafından idrak edildiği gündür. Kıyamet kopuşu esnasında meydana gelen dehşetli sahneler ayetlerde çeşitli benzetmelerle ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Kuran-ı Kerimdeki tasvirlere baktığımız zaman bu sahneler o kadar dehşetli olacaktır ki her şey yok olacak, yer yerinden oynayacak, dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak, denizler kaynatılacaktır. Rabbimiz bu durumu bir ayeti celilesinde: “Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuştur.”2 şeklinde ifade etmektedir.
Bugün Kur’an’ın ışığında bu mevzuya bilimsel verilerle bakıldığı zaman, aslında çok şaşırtıcı ve ilginç olaylar vardır. Yani yeryüzünün şekillendiği dünya tarihi boyunca, kıyamete benzer hadiseler yaşanmış ve yeryüzü birçok defa böyle dehşetli olaylara sahne olmuş ve kıyamete benzer yok oluşlar gerçekleşmiştir. Bugün bilimsel olarak bu yok oluşlar tespit edilmekte ve hatta bu yok oluşlardan sonra tekrar yeniden canlı türlerinin kuruluşu, dünyanın şeklinde meydana gelen değişmeler, kara ve denizlerin dağılışı çok net olarak tespit edilmektedir. Elbette ki kıyametin kopması daha büyük bir olay olacak ve öncekilerden çok daha farklı olarak tüm canlılar yok olacaktır.
En büyük yok oluşlardan bir tanesi günümüzden yaklaşık 260 milyon yıl önce (Paleozoyik dönemin son bulduğu Permiyen döneminin sonunda) yaşanmıştır. Permiyen döneminin sonunda görülen ve tüm canlı türlerin %90-95’inin ortadan kalktığı yok oluş dünya tarihi içerindeki en büyük yok oluştur. Bu yok oluşta pek çok canlı ailesi, takımı hatta sınıfı yok olmuştur. Yok oluş, etkisini en çok deniz yaşamı üzerinde göstermiştir. Deniz omurgasızı canlılarının % 53’ü ortadan kalkarken, pek çok büyük grup da tamamen ortadan kalkmıştır. Paleozoiğin tipik hayvan gruplarından olan Trilobitler, (ilk çok hücreli canlılar) bir daha dönmemek üzere yok olmuşlardır. Bitkiler de yok oluştan ciddi biçimde etkilenmiş yaklaşık boyları 20-25 metreyi bulan, 1-2 metre büyüklüğünde yaprakları olan eğrelti otları ortadan kalkmıştır. Bazı ağaç türlerinin 70-80 metre boyları ve 2-3 metre çapları mevcuttu. Büyük yok oluşla bu ağaçların hepsi ortadan kalkmıştır. Bazı tahminlere göre bu yok oluş sekiz bin yıldan daha kısa sürede gerçekleşmiştir. Yok oluş tüm yaşam küreyi etkilemiş ve onu yeni bir yola sokmuştur. Yok oluştan kurtulabilen Paleozoiğin (I. Jeolojik zaman) yaygın canlı grupları bile sayıca ve çeşitlilikçe önemli ölçüde azalıp, eski ekolojik baskınlıklarını bir daha asla kazanamamıştır.
Permiyen döneminde gerçekleşen bu büyük yok oluşa neyin neden olduğu yakın zamana kadar oldukça tartışmalı bir konuydu. Günümüzdeyse daha önceleri pek dile getirilmemiş bir teori oldukça yaygın bir şekilde kabul görmüş durumdadır. Yeryüzüne çarpan bir gök cisminin bu yok oluşa sebep olduğu düşünülmektedir. Bilim adamları Permiyenin sonunda 6-12 km. çapındaki bir asteroitin (göktaşının) ya da kometin (kuyruklu yıldız) okyanusa çarpmasının yok oluşa neden olduğunu düşünüyorlar. Çarpışma sonucu mağmadan okyanus-atmosfer sistemine hızla çok büyük miktarlarda salınan sülfür, büyük miktarda oksijeni kendine bağlamış, asit yağmuru şeklinde yeryüzüne inmiş olabilir. Bilim adamları çarpışma sonucu büyük çapta bir volkanik etkinliğin de gerçekleştiğini düşünüyorlar. Volkanizma ile meydana gelen büyük püskürmelerinin, atmosfere fazlaca sülfat gönderdiği ve büyük kül bulutları oluşturduğu da düşünülmektedir. Sülfat ve kül bulutlarının bileşimi küresel boyutta soğumalara yol açmış ve asit yağmurlarına neden olmuştur.
Dünya tarihi boyunca ikinci bir büyük yok oluş ise; II. Jeolojik zamanın sonunda yani 65 milyon yıl önce Kretase döneminin sonlarında gerçekleşmiştir. Dinazorlar devri olarak bilinen bu II. Jeolojik zamanın son dönemi olan Kretasenin sonlarında, sürüngenler 200 milyon yıldır yeryüzünün baskın omurgalı grubu olarak hem yaygınlıklarının hem de çeşitliliklerinin doruğundaydı. Dinozorların başı çektiği sürüngen imparatorluğu tüm gezegene yayılmıştı. Fakat 65 milyon yıl önce yeryüzüne çarpan bir gök cismi hem dinozorların hem de pek çok farklı sürüngen grubunun sonunu getirdi. Kara bitkilerinin %35’i yok oldu. Tüm türlerin %60-%80’i ortadan kalktı. Çiçekli bitkiler, salyangozlar, midye ve istiridyeler, iki yaşamlılar, kertenkele ve yılanlar, timsahlar ve memeliler bu yok oluştan ciddi olarak zarar gördüler.
Bu dönemdeki büyük yok oluşla ilgili çok sayıda kanıt, Meksika’nın Yucatan yarım adasına çarparak bugün Chicxulub Krateri olarak adlandırılan büyük çukuru açan meteorun ve onun tetiklediği olayların kitlesel olarak büyük yok oluşa neden olduğunu gösteriyor. Çarpışmayla birlikte yıkıcı iklimsel değişimler, deniz seviyesinde meydana gelen değişimler, yaygın volkanik aktivite ve bunun yol açtığı atmosferik değişimlerin, yok oluşa neden olduğu düşünülüyor. Göktaşı çarpmasının yok oluşa neden olduğu birçok bilim insanı tarafından kabul edilmektedir.
Birçok bilimsel verilerin ispat ettiği gibi, bu büyük yok oluşlar yaşanarak yeniden bir canlı dünyası kurulmuştur. Bu Allah-u Teâlâ’nın “Kün Fe Yekûn” emrine ters düşen bir durum değildir. Rabbimiz: ‘Ol’ diyerek birçok şeyin olmasını murat etmiş ama aynı zamanda bunların bir ilim dâhilinde olmasını takdir etmiştir. Bu bilimsel gerçekler de ortaya koymaktadır ki; Kur’an’ın da haber verdiği üzere vakti saati geldiği zaman dünyamız eskisinden çok daha şiddetli bir yok oluş (kıyameti) yaşayacaktır. Kur’an’a yönelen bilim insanları Kur’an’daki bu sahneleri aslında çok daha iyi idrak edebilmektedirler. Rabbim hepimize kâinat kitabını okuyarak tefekkür edebilmeyi nasip eylesin.
1) Mutaffifin Suresi, 6
2) Hakka Suresi, 14-15