Türkiye’de partilere ve hükümetlere verilen görevin ne olduğunu yıllardır anlatan Muhterem Alparslan Kuytul Hocamızı anlamayanlar bu yazıyı mutlaka okusunlar.
Erdoğan Sayesinde Kendimi Çok İyi Hissediyorum
Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet rejimi fena halde tıkanmıştı. Düzen inançlı insanlara nasıl yaklaşması gerektiğini bilemiyordu ve bilemediği için de inançlı insanları düşman olarak görebiliyordu.
Cumhuriyet rejiminin laikliği yeniden tanımlamasına ve inançlı insanlarla uyumlu yaşamaya başlamasına ihtiyacı vardı.
Dünyanın da böyle bir dönüşümü görmesi zamanı gelmişti ve eğer Türkiye bunu kendi içinde başarabilirse dünyada lider ülke olabilirdi.
Türkiye’nin çok ihtiyacı olduğu bu dönüşüm yapılmadığı takdirde artık tıkanmış olan cumhuriyet rejimi kesin çökecekti. Bir “Türk baharı” da yaşanabilirdi.
Rejimin savunucusu olduklarını sanan bazı Ergenekon zihniyetliler ve CHP bu sistemin artık kendilerini de sürükleyerek çökmekte olduğunu göremiyorlardı. Tehlikenin farkında değildiler.
Sistemin kendisini inançlı insanlara acilen açma ihtiyacı vardı ama buna rağmen sistem hâlâ daha inançlı insanları düşman olarak görüp başı örtülü kadınlarla mücadele ediyordu. Sistemi koruduğunu sananlar yüzünden sistemin çöküşü hızlanıyordu. Sistem bir anlamda intihar etmekteydi.
AKP, Cumhuriyeti Kurtardı
Eğer AKP iktidara gelmeseydi Türkiye’de büyük bir çöküş yaşanacaktı. Düşmanları tarafından cumhuriyet düşmanı olarak damgalanan AKP aslında cumhuriyetin tek kurtarıcısıydı çünkü AKP sayesinde sistem kesin çöküşten kurtulmuş yeniden hayatiyet kazanmıştı. Sistemi inançlı insanlarla barıştıran AKP büyük bir devrim gerçekleştirmişti.
Laikliğin de yeniden tanımlanması gerekiyordu. Aslında o tanımın cumhuriyetin ilk yıllarında yapılması lazımdı ama bu başarılamadı. İnsanların inançlarını nasıl yaşayacaklarını emreden laik sistemden çıkılıp bireyin inancı ile devlet işini kesin ayıran ve her inancın yaşanış biçimini serbest bırakan ve her türlü ibadeti koruyup kollayan laik devlet anlayışına geçilecekti. Bu, Atatürk’ün kurduğu ve artık tıkanmış olan sistemin de restore edilmesi anlamına geliyordu.
Bütün bunları başaran ve kendi sistemini düzelten bir Türkiye, dünyada lider ülke olabilirdi. Çünkü bütün dünya bu dönüşümü başaracak bir ülkeyi model olarak beklemekteydi. (Habertürk 19 Eylül 2011)
Serdar TURGUT
Erdoğan: “Size Laikliği Tavsiye Ediyorum”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyareti kapsamında bir televizyon kanalına verdiği mülâkatta Mısır’ın laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye etmesi, Ortadoğu’nun etkili dinî ve siyasî gruplarından Müslüman Kardeşler’in tepkisini çekti. Gruptan, “Türkiye’yi ve Erdoğan’ı saygın liderler olarak hoş karşılıyoruz fakat onun veya ülkesinin tek başına bölgeye önderlik edip, geleceği şekillendirebileceğini düşünmüyoruz. Arap devletlerinin dışarıdan projelere ihtiyacı yok” açıklaması geldi.
Kendi inanç ve değerleri doğrultusunda yeni bir yönetim ve anayasa yapım süreci için mücadele eden Mısır halkı, Kur’an-ı Kerim’ler ve “Hoş geldin sevgili özgür Müslüman lider” pankartlarıyla karşıladığı Erdoğan’ın, batının empoze ettiği laikliği kendilerine model olarak sunması karşısında şaşkına döndü.
Bu bölgelerin laikliği anlamada, tanımada şu anda bir müzakerenin veya tartışmanın içinde olacağına inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: “Ben laikliği dinsizlik olarak kabul etmiyorum, din karşıtlığı olarak da kabul etmiyorum. Partimin programında laiklik tanımı şudur: Kişi laik olmaz devlet laik olur. Bir Müslüman olarak laik bir devleti yönetirken devlet, bütün inanç gruplarına eşit mesafede olur ve bütün inanç gruplarının inancı o devletin güvencesi altındadır. Bizim anlayışımız bu. Eğer burada aykırı düştüğümüz bir nokta varsa bunu her fırsatta herkesle müzakere ederiz. Eğer bu söylediklerimizin, değerlerimize ve İslam’a ters düşen bir yanı varsa lütfen sizde beni ikna edin.”
Erdoğan Paha Biçilmez Bir Marka…
Financial Times’in yazarı David Gardner 16.09.2011 tarihli “Erdoğan Markası Hem Araplar Hem de Batı İçin Yararlı” isimli yazısında Arap dünyasının “en popüler siyasetçisi” olarak nitelediği Başbakan Erdoğan’ın, popülaritesinin “Araplar ve Batı için paha biçilmez bir varlık” olduğu yorumunu yaptı ve “AKP’nin çoğulcu ve modernize edici Sünnî markası, İran’ın pazar payını yutuyor” sözlerini de kullandı. Erdoğan’ın, “başarılı bir siyasî marka” sattığını ifade eden Gardner, Türkiye’nin, Batı için “en iyi bahis” olduğunu da yazdı. Gardner, “Ancak Türk modeli, İslamizmin, çoğulcu bir düzenle sentezlenebileceğini gösteriyor” dedi.