Günahlar manevi hastalıklardır. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Her hastalığın bir ilacı vardır. Günahın ilacı ise istiğfardır,”1 “İnsanlar hata işlerler, hata işleyenlerin en hayırlısı tövbe ve istiğfar edenlerdir”2 buyurmuşlardır.
İnsanın elbisesi ve evi zamanla kirlendiği gibi ruhu ve kalbi de oradan buradan gelen günahlarla ister istemez kirlenir. Bu nedenle Peygamberimiz “Yaptığın bir kötülüğün ve işlediğin bir günahın arkasından hemen tövbe et ve bir iyilik yap ki o günahın tesirini ve zararını izale etsin! Hem her taş ve ağacın altında Allah’ı zikret ki orası nurlansın”3 şeklinde günahın ardından tevbe etmeyi tavsiye ederken, Yüce Allah da Kur’an-ı Kerim’de “Allah tövbe edip hayırlı ve salih amel işleyenlerin günahlarını sevaba çevirir. Allah çok affedici ve çok merhametlidir”4 buyurarak günahların dahi sevaba çevrilebileceğinin ümidini verir.
“Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevi yılan olarak kalbi ısırıyor”5 buyurur Bediüzzaman.
Yüce Allah günahların kalbi kirlettiğini ve paslandırdığını “Onların kazandıkları günahlar kalplerini paslandırmıştır”6 ayeti ile bize haber vermektedir. Peygamberimiz bu ayeti açıklarken “Kişi günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur”7 buyurmuşlardır. Günahlar tövbe ile imha edilmezse kalbi siyahlandıra siyahlandıra karartır.
İman ile kişinin amelleri arasında doğrudan bir münasebet vardır. İman-ı tahkiki, akıl, kalp ve vicdanı birden harekete getirir, his ve hevese karşı mücadele ettirir. Allah’ın dünyada vereceği ceza yanında ahiretteki cezasını da ona hatırlatır. Nefis ve hevesten gelen meyelanı geri aldırır. İman kalpte ve kafada daima manevi bir yasakçı bırakır. Fena meyelanlar hissiyattan ve kötü meyiller nefisten çıktıkça “yasaktır!” der tard eder ve kaçırır.8
İmanla, Allah’tan korkan ruh ve kalp kör hislere aldanarak günaha girmezler. Özellikle Müslümanların psikosomatik hastalıkların en önemli sebebi işlenen günahlardır. Azmin, şevkin ve başarının kaynağı da günahtan kaçmak ve ibadetten kaynaklanmaktadır. Günah inancın tersini yapmaktır. İnancına aykırı hareket edenin ruh dengesi çatışma ve çelişkilerle bozulur. Çelişkinin sebebi yine günahlardır. Günah ayrıca fıtrata aykırı davranmaktır. Fıtrat fıtri olmayan şeye karşı tepki duyar, reddeder ve atar. İşlenen günahlar insanın his dünyasını da altüst eder.
Kişi tövbe etmediği ve günaha devam ettiği sürece sinir sisteminde ve hafıza üzerinde kötü etki yapar. Düşüncesi zayıflar, karar verme gücü azalır. Şiddet insanın iç alemine yönelirse ruhunu tahrip eder ve psikolojik rahatsızlıklara sebep olur. Dış aleme yönelirse topluma zarar verir, asayişi ihlal eder, cana ve mala zarar vermeye başlar.
Yapılan araştırmalar inançlı insanların daha sağlıklı oldukları, zorluklara daha çok dayandıkları, hadiselerden daha az etkilendiklerini ortaya çıkarmıştır.
Kişinin inandığı gibi yaşaması huzur ve saadetin kaynağıdır. Bu sebeple Bediüzzaman “Hayatın zevkini ve lezzetini isterseniz hayatınızı iman ile hayatlandırın, feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz”9 demektedir. Haramlardan ve günahlardan kaçan mü’minin morali, şevki, heyecanı ve huzuru yükselir. Savunma mekanizmaları her nevi mikrobu yenebilecek şekilde güçlenir. Şuuraltı düzgündür, çelişki yaşamaz böylece daha uyanık ve daha zeki olur. Aklı daha güzel çalışır. Zekâsı inkişaf eder, büyük sorumlulukları yüklenecek cesareti kendisinde bulur. Hikmet ehli demişlerdir ki: “Bedenin rahatı az yemekte, lisanın rahatı az konuşmakta ve kalbin rahatı günahlardan uzak durmaktadır.” İnsanın sıkıntı ve stresten kurtulmasının en emin yolu insanların mihnetinden, borçtan ve günahlardan uzak durmak ve işlenen günaha hemen tövbe ve istiğfar etmektir. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Bazen kalbimi siyah bir bulut kaplar da günde yüz defa istiğfar ederim”10 buyurmuştur. Yine İbni Ömer Radıyallahu Anhümâ şöyle dedi: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem benim iki omuzumu tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. İbni Ömer Radıyallahu Anhümâ şöyle derdi: “Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al.”11
Bediüzzaman Hazretleri “Biz dünyayı din için severiz ve dinsiz dünyanın hayrı yoktur” demektedir. Din için dünyayı sevmek ahiret hesabına çalışmak demektir. Yine “Ahirette seni kurtaracak bir eserin yoksa fani dünyada bıraktığın eserlere kıymet verme!” buyurarak her amelin ahiret hesabına yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Mevlana’ya göre “Dünya malı helal olmak şartı ile deniz suyuna, insan da orada yüzen gemiye benzer. Denizin suyu ne kadar çok olsa gemi o derece rahat yüzer; ama geminin içine su almaması gerekir. Su alırsa batar. İnsan da kalbine dünya sevgisini ve malını sokmamalıdır. Aksi taktirde batar ve içinde boğulur” demiştir. İnsanın dünya malından mezara götüreceği ancak bir top kefendir. Nitekim şair “Ana rahminden geldik pazara / Bir top kefen aldık döndük mezara!” demiştir. Dünyanın mahiyetini böyle bilen birisi ancak dünyada rahat edebilir.
Atalarımız “Kaza gelmez Hak yazmayınca / Bela gelmez kul azmayınca” demişlerdir. Irak halkı bela ve musibetlerden kurtulamadıklarını ve dualarının kabul edilmediğini şikayetle İbrahim Ethem’den yardım ve dua isterler. O da onlara şöyle der:
“Sizler; Allah’a inanıyor ama emirlerini uymuyorsunuz… Kur’an’ı okuyor ahkamı ile amel etmiyorsunuz… Peygamberi seviyor sünnetine ittiba etmiyorsunuz… Şeytanı düşman biliyor ama onun arkasından gidiyorsunuz… Cenneti seviyor, istiyor ama onun için çalışmıyorsunuz… Cehennemi biliyor ama ondan Allah’a sığınmıyorsunuz… “Ölüm haktır!” diyorsunuz ama ona hazırlanmıyorsunuz… Başkalarının ayıplarını ortaya çıkarıyor kendinizi görmüyorsunuz… Allah’ın nimetlerinden istifade ediyor ama Ona şükretmiyorsunuz… Ölülerinizi ellerinizle gömüyorsunuz ama ibret almıyorsunuz… İşte bu nedenle belalardan kurtulamıyorsunuz…”*
* http://www.risaleinuregitimmerkezi.com/gunah-psikolojisi-ve-stress
1. Ö. N. Bilmen, 500 Hadis, H. No: 336
2. Age, H. No: 281
3. M. Ehadis-i Nebeviyye, s. 32
4. Furkan, 70
5. Lemalar, 21
6. Mutaffifin, 14
7. Müslim, 1: 141
8. Hutbe-i Şamiye, 67
9. Sözler, 238
10. Tirmizi, Tefsir, 48
11. Buhari, Rikak, 3