İnsanın vücut yapısını ele aldığımız bu yazı serimizde bir önceki ay insan vücudunu genel olarak ele almıştık. Bu sayımızda ise insan vücudunun sindirim sistemini ele alacağız.
SİNDİRİM SİSTEMİ
İnsanı zerresinden sistemine eşsiz yaratan Allah Azze ve Celle’ye binlerce kez hamdolsun…
İnsanoğlu tıpkı birbiri içine geçmiş ve çözülemez gibi görünen düğüm misali yaratılmıştır. Her bir ipin ucu başka bir iple muhteşem bir denge içerisindedir. İnsan düşünerek ve şükrederek çözmeye başladığı bu düğümün her birini açtıkça daha çok Allah’a yaklaşacak ve kulluğun bilincine varacaktır.
“Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?”1 Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette cennet nimetlerinden bahsedilmektedir. Dünyada insanın nefsini tatmin eden nimetlerden biri olan ve hayatının büyük bir çoğunluğunu harcadığı yeme ve içme nimetleri vardır. Araştırmalara göre insan, hayatı boyunca toplam 7,5 yıl yemek yer, yaklaşık 45 ton ağırlığında besin tüketir. Peki yorulmak bilmeyen bu sistem nasıl işliyor?
İnsanoğlunun yaşamına devam edebilmesi için enerji kaynağı olan sindirim sistemi organlarını başlangıcından sonuna doğru ele alalım:
Dişlerin besinleri parçalama gücü çok kuvvetlidir. Öyle ki, dişler insanın kilosunun dört katı kadar basınç uygulayabilirler. Dişler parçalar ve dil bir kürek misali besinleri karıştırır. Dil üzerindeki tat tomurcukları ile de yenilen besinin tadı alınır. Yanaklarda ve dilaltında bulunan tükürük bezlerinden enzimlerin salgılanmasıyla karbonhidratların sindirimi ağızda başlamış olur.
Epiglottis denilen kıkırdak yapı, ağız soluk borusu ve yemek borusu arasında kapakçık görevi görür. Besin geldiğinde soluk borusu yolunu kapatarak besinin yemek borusu yoluna geçmesini sağlar ve böylece boğulmaları engellemiş olur.
Yemek borusunda C şeklinde dizilmiş kıkırdak dokulardan oluşan ve etrafını kuşatan kas yapısı vardır. Bu yapı besininin yemek borusuna gelmesiyle çalışmaya başlar. Yemeğin mideye ulaşması için yer çekimine ihtiyacı yoktur. Bu sistem kasılmalar ile yemeği mideye iletir. Ayrıca mide ile birleşiminde sfinkter denilen yuvarlak bir kas yapısı vardır. Bu yapı midedeki içeriğin yemek borusuna geçmesini engellemektedir. Yani yemek borusu üstten ve alttan kontrollü kapaklar ile korunmaktadır.
Mide iç içe geçmiş yatay, dikey ve çapraz kaslar ile sarılıdır. Sindirim anında bu kaslar kasılarak besinlerin daha da ufalmasına yardımcı olur ve biz bu sindirim anındaki kasılmaları hissetmeyiz bile.
Midenin içerisinde bulunan bezlerden başta hidroklorik asit olmak üzere proteinleri sindirmeye yardımcı olan enzimler, mide fonksiyonlarını düzenleyen hormonlar, mide zarını hidroklorik asitten korumaya yardımcı olan mukus ve vücudun B12 vitaminini emmesi için gerekli olan enzimler salgılanır.
Mide asiti 1-2 pH değerinde bulunan çok kuvvetli bir asittir ki metali dahi eritebilecek güçtedir. Ancak salgılanan mukus mide duvarında bir tabaka oluşturarak kasların zarar görmesini ve midenin delinmesini engellemektedir.
Mideye gelen besinler kasların kasılmasıyla mide öz sıvısı ile karıştırılır ve “kimüs” adı verilen bir karışım meydana gelir. Kimüs haline gelen mide içeriği ince bağırsağa iletilir. Bu çamurumsu yapı besinlerin emilmeye hazır hale gelmiş şeklidir.
Yaklaşık 7 metre uzunluğunda olan ince bağırsak; oniki parmak bağırsağı, jejunum ve ileum olmak üzere üç kısımdan oluşur. Onikiparmak bağırsağı mideden gelen kimüsü pankreas, safra kesesi ve karaciğer gibi sindirime yardımcı organlardan salgılanan enzimlerin yardımıyla emilime hazır hale getirir.
Büyük bir alana sahip ince bağırsağın daha da büyük bir alan haline gelmesi için bağırsak yüzeyini mikrovillius denilen parmaksı çıkıntılar kaplamaktadır. Böylece besin ince bağırsakta bulunduğu sürece emilim yüzeyi artırılmaktadır.
İnce bağırsak, enzimler sayesinde karbonhidrat, protein veya yağlar gibi besin maddelerini yapı taşlarına ayırır. Yapı taşlarına ayrılan besinler kana ve lenf sistemine karışır. Bu durum emilim olarak da adlandırılır. İnce bağırsaklar aynı zamanda sindirimin tamamlandığı organdır.
Kalın bağırsak ise yaklaşık 1,5-2 metre uzunluğundadır. Sindirim süreci tamamlandıktan sonra kimüs kalın bağırsağa iletilir. Kalın bağırsak, kimüsteki su ve elektrolitlerin geri emiliminde ve kalan atıkların depolanıp anüse iletilmesinde görev alır.
Kalın bağırsağın en önemli görevlerinden bir tanesi de içerisinde bulunan yararlı bakteriler sayesinde B ve K vitamini gibi vitaminlerin sentezinde görev almasıdır. İnsan doğduğunda bağırsakları tamamen temiz haldedir. Zaman içerisinde beslenme ile B ve K vitaminlerini üreten bakteriler bağırsaklarda yaşamaya başlarlar.
Anüs, sindirim sisteminin son bölümüdür. Sindirim sonucunda kalan atıklar anüse gönderilir ve burada dışkılama yoluyla vücuttan dışarı atılır.
Görüldüğü üzere ağzımıza attığımız bir lokma, uzun ve meşakkatli bir yolda yolculuk yapmaktadır. İnsan rızkı verenin yüceliğini, gerçek manada rızkın kolay elde edilmediğini ve her bir hücremizin de insana şahit olacağını düşünmelidir.
- Muhammed, 15