İnsanı mucizevi bir incelikle yaratan ve bunu görebilmeyi bizlere nasip eden Allah’a hamdolsun. İnsanın vücut yapısını ele aldığımız serimizin bu bölümünde dolaşım sistemini ele alacağız.
İnsanın küçük vücudunda hayati işlemlerin belirli bir döngü içerisinde çalışabilmesi için beslenme ve atıkları boşaltma yolu olan kanın vücutta dolaşması gerekmektedir. Bunu sağlayan ise dolaşım sistemidir. Bu sistemi oluşturan kalp ve damarlardır.
“Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O’dur. Adı konulmuş ecel, O’nun katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılıyorsunuz.”1 Yaratılışımıza bu ayet ışığında bakarsak anne karnında ortalama 6. haftada atmaya başlayan kalbin insanın ölümüyle birlikte atımı durmaktadır. Böyle hayati bir organ olan kalp göğüste iman tahtası diye bilinen “sternum” yani orta göğüs kemiğinin hemen arkasında ve her iki akciğer arasında yerleşmiştir. Bilinenin aksine solda değil göğüs kafesinin tam ortasında bulunur.
Kalbin boyutu yaşa ve vücut boyutlarına göre değişmekle birlikte, yetişkin bireylerde sağlıklı bir kalp boyutu bir elin yumruğundan biraz daha büyük boyuttadır. Sağlıklı bir kalp günde yaklaşık 100.000 atım yapar ve hiç durmaksızın çalışır.
Kalbin temel görevi vücuttan gelen oksijence fakir kanı (kirli kan) akciğerlere iletmek ve akciğerler tarafından oksijenlenmiş kanı (temiz kan) vücuda geri pompalamaktır.
Kalbin genel yapısına bakarsak kalpte iki adet üstte, iki adet altta olmak üzere toplam 4 adet boşluk mevcuttur. Üstteki boşluklara kulakçık (atrium), alttaki boşluklara da karıncık (ventrikül) adı verilmektedir. Sağ ve sol odacıklar septum adı verilen kalın bir duvarla ayrılmıştır. Alt ve üst odacıklar da kapakçıklarla ayrılmıştır.
Yine kalpte vücudun toplardamarlarının kanını getiren üst ve alt ana toplardamarlar (vena cava) ile akciğere kanı götüren akciğer atardamarı (pulmoner arter) ve kalpten tüm vücuda kanı taşıyan ana atardamar (aort) görülmektedir. Yani kalbimiz kendine has bir yapısıyla adeta gelişmiş bir makine gibidir.
Kalp üç katmanlı bir kas yapısına sahiptir. Ayrıca dış yüzünde kalbi çepeçevre saran ve perikard denilen bir zar mevcuttur. Bu zar kalbi göğüs kafesi içinde sabit tutar, enfeksiyonlara karşı korur. İçerisinde bulunan az miktarda sıvı sayesinde kalbin rahat hareket etmesini sağlar ve kalbi darbelere karşı korur. Tüm kan kalpten geçmesine rağmen kalbin beslenmesi devir daim eden kandan değil, kendinden çıkan ayrı bir damar sistemiyle sağlanmaktadır.
Bir kalp atımı, kalbin sağ kulakçığının üst bölümlerinde bulunan sinoatrial düğümden elektriksel bir uyarı çıkarmasıyla başlamaktadır. Bu düğümün özelliği eşit aralıklarla ve belirli bir hızda (dinlenme durumunda dakikada ortalama 60-80 kez) uyarı çıkarmasıdır. Bu bölge kalbin doğal pili olarak bilinmektedir. Sinüs düğümünde (Sinoatrial) oluşmuş olan bu uyarı atriyoventriküler (AV) düğüme iletilir. Bu ileti His-Purkinje sistemiyle uyarı tüm karıncıklara yayılır ve karıncıklar kasıldıklarında içlerindeki kanı akciğerlere ve aort yoluyla vücuda pompalarlar. Böylelikle sinüs düğümü yeniden başka bir uyarı çıkarıp başka bir döngü başlatır.
Atardamarlar (arterler) kalpten kanın pompalanmasıyla kanı dokulara ileten damarlardır. Arterler, yüksek kuvvetli kan basıncıyla karşı karşıyadır çünkü kan bütün vücuda iletilebilmesi için büyük bir basınçla kalpten itilir. Bu basınca dayanmak için atardamar duvarları diğer vücudun diğer damarlarına oranla daha kalın daha elastik ve daha kaslıdır. Küçük arter duvarlarının yapısı daha kaslıdır. Bu küçük arterlerin duvarlarındaki düz kaslar, kan akışını düzenlemek için kasılır veya genişler. Böylelikle vücut, çeşitli koşullar altında vücudun farklı bölgelerine ne kadar kan aktığını denetler. Arterlerin uçlarından ayrılan ve kılcal damarlara kan sağlayan küçük arterlere arteriol denir.
Atardamarların dokulara götürmüş olduğu (temiz) kanın dokular tarafından kullanıldıktan sonra (kirli kanın) tekrar kalbe iletilmesini sağlayan damarlara toplardamar veya ven adı verilir. Hemen her organın bir atardamarı bir de toplardamarı vardır. Toplardamarlar atardamarlardan daha ince yapılı ve daha geniş hacimlidirler.
Kalp bir pompa olarak kanı dokulara basınçla gönderirken, ayaklara giden kanın yerçekimini yenip tekrar kalbe ulaşması için de aşağıdan yukarıya pompalanması gerekmektedir. Bu pompa baldır ve ayak kasları ile sağlanır. Yürürken kaslar kasıldığında bir yandan da kanı yukarıya doğru pompalar. Ancak kaslar gevşediğinde veya durduğumuzda giden kanın yerçekimi ile geri aşağı kaymasını engellemek için ayrı bir sisteme ihtiyaç vardır. Bu sistem ise toplardamarın iç yüzeyinde yaklaşık her 5-10 cm’de bir bulunan kapakçıklardır. Kapakçıklar tek yöne açılan ve bu yönün tersine bir kuvvet olduğunda hemen kapanan çok hassas ve özel dokulardır. Gerek kas pompası gerekse kapak sisteminin düzgün çalışması sayesinde gün boyu ayakta dolaşmamıza rağmen bacaklarımızda kan birikmez ve dolaşım sağlıklı bir şekilde sağlanmış olur.
Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarlarıdır. Çapları 0,007 mm ile 0,150 mm arasında değişiklik göstermektedir. Ortalama bir insan vücudundaki kılcal damarların toplam uzunluğu yaklaşık 40.000 km’dir. Atardamarlar ile toplardamarları birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijen, su ve lipitler gibi moleküller difüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Bu alışverişin sağlanabilmesi için burada kan akımı oldukça yavaştır.
Cilt yüzeyine en yakın dolaşım sistemi organı olan kılcal damarlar iç veya dış fiziksel etkenler nedeni ile sık hasar görürler. Kılcal damarın hasar görmesi sonucunda damarda yırtılma meydana gelir ve kan dışarı sızmaya başlar. Sızan kan ciltte kızarma ve morluğa neden olur. Ciltteki renk değişikliği damarın yalnızca yırtılması sonucu değil genişlemesi ve daralması sonucunda da oluşabilir.
Bir tefekkür kapısı olan insanoğlunun en önemli sistemlerinden biri olan dolaşım sistemi organlarının anatomisini anlattık. Bir sonraki sayımızda bu sistemin nasıl işlediğini ele alacağız. Allah’a emanet olun.