DAVANIN ESASLARI
Ümmetin ve insanlığın derdi ile kaç gece uykusu kaçmış, İslam sancağının daha yükseklerde dalgalanmasını sağlamayı ve insanların imanını kurtarabilmeyi kendine vazife bilmiş, Tevhid davasının ihlaslı ve çilekeş adamlarından Hasan El-Benna…
Kıymetli dava adamı, bu kitabında her şeyde bir takım kural ve kaidelerin olması gibi, genelde İslam davasının özelde ise Mısır’da kendisinin öncülüğünde temelleri atılan İhvan-ı Müslimin Teşkilatının kaide ve esaslarını ele almıştır.
Hasan El-Benna gibi hayatını davasına vakfetmiş, öncü şahsiyete ait bir eseri okuduğumuzu idrak ettikten sonra kitabımızı tanıtmaya dikkatleri üzerine çeken şu sıcak ifade ile başlıyoruz: “Davamız…” Tüm hayatımızı, kalp ve zihin dünyamızı inşa eden, hakimiyetine ulaşmak için vermekten hiçbir şeyi gocunmadığımız o ulvi davamız…
Şehid İmam Hasan El-Benna, davayı anlatmaya “güneşten daha parlak, sabahın beyazlığından daha berrak, gündüzlerin aydınlığından daha parlak olan davamız…”1 ifadeleri ile adeta methiye misali cümleler ile giriş yapmış ve İslam davasının sahip olduğu bazı noktaları izah etmiştir.
Hasan El-Benna, bu maddeleri açık kalplilik, masumluk, karşılıksız sevgi ve başarının ancak Allah’tan olduğu şeklinde sıralayarak hem İslam davasının safiyetini hem de Müslüman Kardeşler’in samimi niyetini açıklamıştır. Akabinde içtenlikle, adeta dünyadaki tüm İslam davetçileri adına istediği ve ‘muhataplarımızın şu dört gruptan birinde bulunmalarını isteriz’ diyerek temennide bulunduğu bölümden İslam davasının mahiyeti bölümü ile anlatımına devam etmiştir.
Şehid İmam, davamızın vasıflarını evvela ‘karşılık beklememek ve davanın açıklığı’ maddelerini açıklamak ile başlamayı uygun görmüştür. Bu dava “bize Allah ve Rasulü kâfidir” diyebilecek kadar muhlis ve kendi varlığından geçerek, “artık ben yokum, davam var” diyebilecek kadar fedakârlar isteyen ve ayın on dördü kadar açık ve nuru kendinden olup, anlayan herkesin karanlık dünyalarını aydınlatan apaçık bir davadır.
Davayı hayatlarda pratize etmenin gerekliliğini savunan Hasan El-Benna, bu yönde imanı sadece inançtan oluşan fakat hayatta yaşanılabilir oluşuna imkân veremeyenlere karşı Tevhidin gayet hayatın merkezinde yer alabileceğine imkân verenlerin durumunu şu ifadeler ile açıklamıştır: “Onların imanı kalplerde uyuklayan, miskin ve tembel bir duygu olarak algılamaları, hükmünü uygulamayı ve gereğini yerine getirmeyi istememeleridir. Müslüman Kardeşler’in ise kalplerinde imanın ateşli, canlı, kuvvetli ve eyleme sürükleyici şekilde olmasıdır.”
İslam davasının karşısına alternatif olarak çıkarılan ve insanların akıllarını meşgul edip, kalplerini karıştıran bir takım ideoloji ve hareketlerin kendilerini çok şaşalı bir şekilde sunmalarına karşı yeryüzünün en eski ve en haklı davası olan La İlahe İllallah davasının da hak ettiği şekilde anlatılıp tanıtılması gerektiğini ele almıştır.
Davayı dünyaya ulaştıracak olan davetçilerin donanımlarını anlatan Hasan El-Benna, sonrasında davayı insanlara ulaştırma yollarını ‘günümüzde yer alan bütün imkanları seferber ederek güncellemek ve geliştirmek’ şeklinde vurgulamıştır. Bu imkanların ise dergi, gazete, film ve tiyatro gibi yayın organları ile birlikte kıraathaneleri, fabrikaları ve iş yerlerini de içine alacak bir duyurma alanı meydana getirmek olduğunu beyan etmiştir.
Hasan El-Benna davanın mahiyetini anlattıktan sonra toplumsal olarak çelişki içinde görülen bazı meseleleri ele almış ve konu her ne olursa olsun İslam cemaatinin ona Kur’an ve Sünnet perspektifinden bakacağını izah etmiştir.
Rabbimizden niyazımız Şehid İmam Hasan El-Benna gibi ihlas ile davamıza hizmet etmek ve sonunda emek verdiğimiz bu gül bahçesini kanımız ile sulayabilme şerefine nail olabilmektir.
- Davanın Esasları, Hasan El-Benna