Kıymetli okurlarımız, bir kandil misali etrafına ışık saçarak insanlığa huzur ve refahın zirvesini gösteren İslam Medeniyetini ele aldığımız serimize ‘İslam Medeniyetinde Eğitim’ konusuyla devam ediyoruz.
İSLAM MEDENİYETİNDE EĞİTİM
İslam Medeniyeti gibi toplumların karanlıklardan aydınlığa çıkmasını sağlayan bir sistemde eğitim konusu hayati bir meseledir. Çünkü eğitim hem bireyin hem de toplumun gelişmişlik seviyesini gösteren ve o toplumun ne derece medeni olduğuna ışık tutan önemli bir nişanedir. Kişinin bilgi, beceri, inanç ve davranışlarının geliştirilmesi sürecidir. Eğitim, hem ahsen-i takvim hem de eşref-i mahlukat1 sıfatı ile kâinatın en şerefli ve kıymetli varlığı olarak yaratılan insanın yükselmesi ve gelişmesi için elzem kavramlardan bir tanesidir.
İslam Medeniyetinde Eğitimden Kasıt Nedir?
Bugün insanlığı uçuruma sürükleyen beşerî sistemler, ne yazık ki eğitim gibi önemli bir kavramın içini de boşaltmışlardır. Öyle ki bugün ‘iyi bir eğitim’ denilince akla ilk gelen ya iyi bir kariyer ya iyi bir iş ya da sosyal statü veya diploma avcılığı olmuştur. Ancak İslam Medeniyetinin esaslarına göre tanzim edilen toplumlarda eğitime olan bakış açısı, insanın ruhunu eğitmesi, zorluklara karşı güçlü bir iradeye sahip hale gelmesi ve dünya hayatında kalbî hastalıklarını tedavi etmesiyle insan-ı kâmil seviyesine ulaşması demekti.
İslam Medeniyetinde eğitim denildiğinde karşımıza çok zengin bir tablo çıkmaktadır. Çünkü İslam, ilmi anlamda gelişim sağlamayı hem bireysel hem de toplumsal hayatın her zeminine yerleştirmiş olan bir nizamdır. İslam Medeniyetinde ilmi faaliyetleri dini, sosyal ve fenni ilimler olmak üzere 3 başlık altında toplamak mümkündür. Dini ilimlerin alt başlığını oluşturan ilim dalları Tefsir, Hadis, Tasavvuf, Kelam, Belagat ve Fıkıh gibi ilimlerdir. Sosyal ilimlerin alt başlığını oluşturan ilim dalları Tarih, Coğrafya, Felsefe, Dil ve Edebiyat ilimleriyken fenni ilimlerin alt başlığı Matematik, Astronomi, Fizik ve Optik, Kimya, Biyoloji, Zooloji, Tıp ve Eczacılık gibi ilimler olmaktadır. Bu zenginlik ve çeşitlilik bir açıdan İslam Medeniyetinin hâkim olduğu dönemlerde ilme karşı yüksek iştiyakın olduğunu gösterirken diğer açıdan Avrupa’nın orta çağın karanlığında eğitim konusunda zirvede olduğunu göstermektedir.
İslam Medeniyetinde Eğitim Faaliyetlerinin Gelişim Süreci Nasıl Olmuştur?
İslam Medeniyetini tarihi olayların seyrinde ele alacak olursak o dönemlerde uygulanan eğitim faaliyetlerini şu şekilde başlıklandırmak mümkündür:
1. Hz. Peygamber Dönemi Eğitim Faaliyetleri
2. Dört Halife Dönemi Eğitim Faaliyetleri
3. Emeviler Dönemi Eğitim Faaliyetleri
4. Abbasiler Dönemi Eğitim Faaliyetleri
5. Osmanlı Devleti Dönemi Eğitim Faaliyetleri
1. Hz. Peygamber Dönemi Eğitim Faaliyetleri
Peygamber Efendimiz’in hayatına bakıldığında O’nun yeryüzünün en idealist öğretmeni olduğu görülecektir. Davetin ve mücadelenin en zorlu zamanlarında bile Dar’ül Erkam ve Suffa eğitimlerine devam etmiştir. Bu yerler İslam davasının yeşerdiği topraklarda filizlenen ilk eğitim yerleri olmuştur. Bu eğitim yerlerinin işlevi şöyledir:
Mücadele Dolu Mekke ve Medine Günlerinin Müşfik Eğitim Diyarı: Dar’ül Erkam ve Suffa
Vahyin yeni gelmeye başladığı ve mü’minlerin imanlarından ötürü bedel ödediği günlerde Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Dar’ül Erkam’da bir yandan ashab-ı kirama dinî bilgiler öğretti bir yandan da insanları İslam’a davet etti. Onlara Kur’an-ı Kerim okudu, Kur’an’ı tefsir etti ve onlarla namaz kıldı.
Hicretten sonra Medine’de birçok savaş ve fitnenin yaşandığı günlerde dahi eğitime ara vermedi ve Suffa sistemiyle eğitime devam etti. Suffa, Mescid-i Nebevi’nin giriş kısmında Medine’de evleri ve kalabilecek yakınları olmayan sahabilerin barınması ve orada ilim tahsil etmeleri için inşa edilen mekândır. Burada kalan sahabilere Ashab-ı Suffa denmiştir. Suffa için, ‘İslam’ın ilk üniversitesi’ de denilmektedir. Burada Kur’an-ı Kerim, Hadis-i şerifler ve çeşitli dinî bilgiler öğretilmekteydi.
HZ. PEYGAMBER’İN EĞİTİM METODU
Peygamberimiz’in hayatına bakıldığında O’nun birçok sıfatının yanı sıra insanlığa vahyin nuru ile yol gösteren bir muallim olma sıfatını taşıdığı da görülmektedir. Kur’an-ı Kerim’in: “Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı ve Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi, aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik”3 buyurmasıyla beraber “Sana da insanlara kendilerine indirileni açıklayasın diye bu Zikri (Kur’an’ı) indirdik”4 buyurması Efendimiz’e verilen görevlerden bir tanesinin de alemleri Kur’an ile uyarması, insanlığa Kur’an’ı açıklaması ve öğretmesi olduğu anlaşılmaktadır. Alemlere şahit, müjdeci ve uyarıcı bir kandil olabilmek de elbette Rabbani eğitimden geçmiş sonra da ashabını o kutsi eğitimden geçirmiş bir Rasul olabilmek ile mümkündür.
Hicaz çöllerinde bedevi ahlakı ile yetişen kimseleri çağının en medeni insanları haline getiren Rasulullah’ın eğitim sistemine bakıldığında bu eğitimin ve metodun bir mucize olduğu görülmektedir. Hem nefisleri ve hayatları değiştirmedeki rolü açısından hem de esaslarının evrensel olması açısından mucize olan bu eğitim metodunun ilkeleri incelendiğinde karşımıza bazı başlıklar çıkmaktadır.
Gelecek sayıda devam etmek ümidiyle...
1. Tin, 4-5
2. Prof. Dr. İbrahim Sarıçam, Prof. Dr. Seyfettin Erşahin; İslam Medeniyeti Tarihi, TDV
3. Ahzab, 45-46
4. Nahl, 44