Müslümanlar olarak heyecanla beklediğimiz 3 ayların içerisindeyiz. Bu manevi günlere özel sizler için hazırladığımız maneviyat sayfamızı istifadenize sunuyoruz.
İnsan, yaratılış itibariyle birçok zafiyete ve acziyete sahip bir varlıktır. ‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ denilmesi gibi insanın aciz kaldığı hususlardan bir tanesi de unutkan olmasıdır. İnsan unutur Rabbini, kulluğunu, kalbinin ne hale geldiğini, ahiretini ve vazifelerini… Kullarına karşı sonsuz merhamete sahip olan Allah Azze ve Celle ise tayin ettiği bazı vakitler ve yaşanmasını murat ettiği bazı olaylar ile kullarına kendisini hatırlatır, kullarını ayrı bir rahmet iklimine davet eder. Bu iklimlerin en zirve ve en istifadeli olanı ise şüphesiz Recep, Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan üç aylar mevsimidir. Bu aylar kulun kendi nefsini hesaba çekmesi, geçmişinin muhasebesini yaparak asıl geleceği olan ahiret yurdu için önemli adımlar atması hem Rabbine hem İslam ümmetine hem de insanlığa karşı vazifelerinin neler olduğunu ve bu vazifeleri ne denli yerine getirdiğini gözden geçirebilmesi için önemli bir zaman dilimidir.
Namaz ibadetinin beş vakit olarak bu aylar içerisinde farz kılınmış olması, insanlığa yol göstermek suretiyle âlemler için rahmet olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’in bu aylarda nazil olması, Recep Ayının Regaip ve Miraç, Şaban Ayının Berat, Ramazan Ayının ise Kadir gecesini barındırması bu ayları önemli kılan özelliklerdendir. Recep, Şaban ve Ramazan ayları mü’minler üzerinde bıraktığı etki ve sağlamış olduğu kazanımlar bakımından bir okula benzer. Bu okul, kulun Rabbi ile yıpranmış, eskimiş bağlarının yeniden sağlamlaşmasını, kulluğunu hatırlamasını, ne için yaratıldığını ve bu kâinat içerisinde kendisine verilen vazifenin ne olduğunu idrak etmesini sağlar. Kulun eksiklerini, hatalarını, yaptıklarını, yapmadıklarını ve Rabbine doğru yolculuğunda hangi menzilde olduğunu ve Rabbine tertemiz varabilmek için ne kadar yol kat etmesi gerektiğini öğretir. Mübarek üç aylar bu kazanımların yanı sıra dünya hayatının ve gaflet dolu günlerin verdiği manevi ıstırap sebebiyle kulun kalbinde kopan fırtınaları da dindirir. Allah’a özlem çeken kimsenin Allah’a yakınlaşmasını sağlayarak ruhunun gerçek huzura kavuşmasını sağlar.
Rahmet İkliminde Rahman’a Doğru Yolculuk…
Şimdi rahmetin, af ve mağfiretin sağanak sağanak yağdığı merhamet ikliminde, sonunda âlemlerin Rabbinden beraatlarımızı almayı ümit ederek bir yolculuğa çıkalım…
Aylardan Recep Ayıdır. Haramların ve dünya hayatına dalmanın kalplerimizde meydana getirdiği yıkım ve manevi enkazla karşılarız Recep Ayını… Recep Ayı günahlarımıza, günahlarımızın çokluğuna ve gerçek sahibini unutmuş kalplerimizin yaşadığı hüzne ağladığı bir pişmanlık mevsimi olarak Rahman’ın merhametini çekmekle başlatır rahmet yolculuğunu… Rabbinden bağışlanma isteyen kalbi mahzun, günahların kisvesi altında pişman fakat ümidi tam olan kulu, Hz. Peygamber’in şu müjde dolu fermanı karşılar: “Allah-u Teala, Recep Ayında hasenatı kat kat eder. Bu ayda bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana cennetin 8 kapısı açılır. 10 gün oruç tutana, Allah-u Teala istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi ‘geçmiş günahların bağışlandı’ der.”1
Rahmetin bir yağmur misali üzerine yağdığını, kurumuş kalbinin canlanmaya başladığını hisseden kulda Rabbine doğru yakınlaşmanın ve arınmanın verdiği heyecanla artan bazı haller görülmeye başlanır. Artık farz ibadetler dışında nafile ibadetler artmış, dilde zikredilen zikirler çoğalmış, bu zikirler artık kalbe tesir etmeye başlamış ve kul ayrı bir maneviyat âlemine geçiş yapmıştır.
Recep Ayının gün gün geride kalması, kulun kalbini hüzne boğarken içerisinde beraatın olduğu günü barındıran Şaban Ayının gelmesi Rabbine yaklaşmak ve arınmak isteyen kul için yeni bir ümit mevsimi olup kalplerde, baharlarda açılan çiçekler misali yeni çiçekler açtırır. Bu aya ulaşıldığında ise kulu Hz. Peygamber’in şu müjdesi karşılar: “Şaban’ın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allah-u Teala buyurur ki: ‘Affedilmek isteyen yok mu affedeyim. Rızık isteyen yok mu rızık vereyim. Dertli yok mu sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.’ Bu hal, sabaha kadar devam eder.”2
Rahmet ve mağfiretin karşılıksız bir hesapla yağdığı üç aylar ikliminde Ramazan Ayına ulaşılmıştır artık... Kalpler kadri yüce Kadir Gecesini ararken eller, ateşten kurtulmayı ve rıza-ı ilahiyi niyaz ederek âlemlerin Rabbinin kapısında dua dua yalvarmaktadır. Bu ayda ise Rasulullah Efendimiz’in: “Ramazan Ayı mübarek bir aydır. Allah-u Teala, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin (Kadir Gecesi) hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur”3 ferman-ı müjdesi mağfirete erişebilme ümidi ile kalplerde ayrı bir heyecan, amellerde tatlı bir iştiyak uyandırır.
Rabbimize bizleri bir kez daha mübarek üç aylara ulaştırdığı için hamd edip bu mübarek günlerin beraatımızı alabilmemize vesile olmasını temenni ederken Peygamberimiz’in duası ile ellerimizi semaya kaldırıp yalvarıyoruz: “Allah’ım bize Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır...”4
- Taberani
- İbn-i Mace, İkametü’s-salat, 191
- Nesâî, Sıyâm, 5
- Taberani, Evsat, 189