Kâinatı otoritesi altında idare eden Allah Azze ve Celle risalet yolu ile kullarına göndermiş olduğu gerek iman ve inanç esasları ile gerek ibadetler gerekse de toplumsal hükümler ile bireysel ve toplumsal huzurun nasıl sağlanacağını öğretmiştir. Hem bireysel hem de toplumsal açıdan gerekli görülen zaruri ihtiyaçlar Rabbimiz Teala tarafından güvence altına alınmış ve bu sınırların korunması için gereken tedbirler alınmıştır.
İslam dini tarafınca korunması gereken can, mal, akıl, din ve nesil; sağlıklı birey ve toplumların meydana gelmesi için muhafaza edilmesi şart olan esasların başında gelmektedir. İslam’ın insanlığa rahmet olarak sunduğu her hükümde Makasıd-ı Diniye olarak ifade edilen, İslam dininin ana maksatları başlığı altında bu beş esasın gözetildiğini ve koruma altına alındığını görmekteyiz.
1. CAN GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
İnsan hayatı İslam’ın değer verdiği konuların başında gelmektedir. Bunun sebeplerine baktığımızda eşref-i mahlukat olarak zikredilerek yaratılmışların en şereflisi kabul edilen insan, hayat hakkını da Allah’ın ruhuna üflemesi sonucunda kazanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında yaratılmışların en şereflisinde alemlerin Rabbinin ruhu bulunmaktadır. İnsan canı bu cihetten kıymetli olduğu gibi insanın imtihanda olması açısından da kıymetlidir. Dünya nimetlerine kıymet vermediği halde dünya hayatına büyük ölçüde önem veren İslam, ahireti kazanmanın dünya hayatını Allah’ın emirleri ve rızası doğrultusunda geçirmekle mümkün olduğunu anlatmaktadır. Ahireti kazanmak için hayat hakkına sahip olmanın önemi açısından değerlendirildiği zaman da İslam’ın yaşama hakkına neden önem verdiği anlaşılmaktadır.
İslam insanın yaşama hakkını koruma altına almak için birtakım önlem ve müeyyidelere yer vermiştir. İslam’ın insanın kendi canına da başka insanlara da zulmetmesini ve zarar vermesini yasaklaması, bedenine dikkat etmeden yaşamasını sorumsuzluk olarak adlandırması bu kapsamdadır. Kasten adam öldürenlere dünya hayatında kısas ve diyet gibi cezaların verileceği haber edilirken, ahiret hayatında cehennem azabının olacağı haber verilmiştir. Bununla beraber işkence yapmak, zulmetmek, savaşta da olsa kadın, yaşlı, çocuk ve din adamlarının öldürülmesi yasaklanmıştır. Bütün bu uygulamalar insan canının emniyetini sağlamak için tayin edilmiş çözümlerdir.
İslam’ın insan canının korunması için söylemiş olduğu buyruklara baktığımızda Allah Azze ve Celle: “Bir mü’mini kasten öldürenin cezası ise içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için pek büyük bir azap hazırlamıştır”1 buyurduğu karşımıza çıkmaktadır. Bu hususta Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yeminler olsun ki, mü’minin öldürülmesi Allah katında dünyanın yıkımından daha büyük bir hadisedir”2 buyurmaktadır. Rasulullah’ın: “Kim kardeşine (tehdit için) bir demir parçası ile işaret ederse bunu bırakıncaya kadar melekler ona lanet ederler”3 buyurması da İslam’ın can emniyetini ne denli ciddiye aldığına işaret etmektedir.
2. MAL GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
İslam, hayatı idame ettirebilmek için lazım olan maddi kazancın yolunu göstermiş ve sınırlarını çizmiştir. Mal çalmak, gasp etmek, yağmalamak, rüşvet, gasp, kumar, dolandırıcılık, aldatmak, hile, tefecilik, faiz, israf gibi gayr-i meşru yollar ile elde edilen malların haram kılınması, telef edilen mallar için tazminat zorunluluğunun getirilmesi bu yollara başvurulması sonucunda bazı yaptırımların uygulanması toplumda mal güvenliğinin oluşmasını sağlamıştır. Ayrıca zekât ve sadaka gibi uygulamalarla toplumda oluşması muhtemel zengin-fakir seviyesi eşitlenmekte, ihtiyaç sahipleri gözetilmekte ve fazla mala sahip olmaya özendirilmemek sureti ile nefisler de kâmil hale getirilmektedir.
3. DİN GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
İslam dini her daim insanlığı Kur’an’ın en temel mesajı olan Tevhide davet etmeye devam etmiştir ancak bu davet hiçbir zaman insanların İslam olması hususunda zorlanması demek olmamıştır. Kur’an: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır”4 buyurmuştur. Böylece din gibi seçiminde doğrudan kalp ile inanmanın esas alındığı ve zorbalığı kabul etmeyecek bir konuda insanlar hür bırakılmıştır. İslam’ın hâkim olduğu bir toplumda farklı dinlerin varlığına müsaade edilmiş, mabetlerinin bulunmasına engel olunmamış ve farklı dinlerin şeriatlarına uygun mahkemelere de yer vermiştir.
4. AKIL GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
İnsanı diğer varlıklardan ayıran ve yaratılmışların en kıymetlisi konumuna getiren özelliklerden bir tanesi olan akıl, İslam dinince güvenliği sağlanması zorunlu olan başlıklardan bir tanesi olarak belirlenmiştir. İnsanın aklını kullanması, düşünmesi ve tefekkür etmesi emredilmiş; insan aklına zarar verecek yolların önü kapatılmış ve akıl sağılığını muhafaza edecek esaslar belirlenmiştir. Kur’an: “Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz”5 buyurmak sureti ile insan aklına halel getirecek, insanın aklını kullanmasının önüne geçecek olan yolları da kerih görüp yasaklayarak akıl güvenliğini muhafaza etmiştir.
5. NESİL GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
Nesillerin toplumların geleceğini belirleme hususunda önemli bir yeri vardır. Bir toplumun madden ve manen yükselmesi ve güven toplumu haline gelmesi o toplumda yetişen nesle bağlıdır. İlim, ahlak, takva ve ideal kazanma hususlarında ilerlemiş bir nesil meydana getirmek İslam’ın meydana getirmeyi hedeflediği ve muhafaza etmeyi gerekli gördüğü başlıklar arasında yer almaktadır. Bu noktada evliliğe teşvik edip zina gibi çirkin işlerden men etmesi, İslam ahlak esaslarına uygun yaşamayı ibadet kabul etmesi nesli korumak için önlemler arasındadır.
1. Nisa, 93
2. Nesai
3. Müslim
4. Bakara, 256
5. Maide, 90