Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi yıllar önce Adnan Oktar hakkında sorulan bir soruya verdiği cevapta ‘derin devletin adamı olabilir; karanlık adam” dediği için kendisine Adnan Oktar tarafından dava açıldı.
Davayı açan şahıs; etrafında mankenlerle dolaşan, sürekli mehdi olduğunu ima eden birisi… Mehdiyim demiyor ama kendini mehdi gibi tarif ediyor, malikânelerde yaşıyor, mankenlerle ömrü geçiyor, tüm programlarında adeta dinle alay ediyor… Yüz binlerce belkide milyonlarca ücretsiz kitap dağıtıyor. 300 tane ilmî, her biri bir dalda uzmanlık gerektiren kitap yazdığı söyleniyor.
İşte böyle bir insan hakkında ‘karanlık adam’ tanımında bulunan Alparslan Kuytul Hocaefendi için mahkeme açılmış ve bu şekilde Hocaefendi’yi susturacaklarını düşünmüşlerdi.
Ama beklenen olmadı…
Öncelikle 7 tane hastaneden ‘deli’ raporu olduğu için, Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’na ve Hocaefendi’nin şahsına yönelik olarak yaptığı ağır hakaretlere karşılık kendisine dava açılmadı. Fakat Adnan Oktar denilen ve 7 hastaneden ‘deli’ raporu bulunan bu kişinin, deli mi yoksa akıllı mı olduğunu anlamak, aklî dengesinin yerinde olmadığına dair 7 ayrı hastaneden verilen ‘deli’ raporunun o hastanelerden istenmesini talep etmek bir davacı olarak Hocefendi’nin talep etmesi gereken en doğal hakkı. Ancak Hocaefendi’nin Adnan Oktar’a bu doğrultuda açtığı dava, duruşmanın daha ilk dakikasında geçersiz görüldü ve davacı tarafın delilleri sunmasına bile fırsat tanınmadı.
Halbuki kendi avukatlarının savunmasında bile ‘7 hastaneden alınan deli raporları’nın gerçek olmadığı söylenememektedir. Buna rağmen mahkeme bu ‘deli raporları’nın hastanelerden istenmesini kabul etmemiştir. Çünkü ‘deli raporları’ kamuoyunun eline geçerse; bu güne kadar açtığı binlerce mahkemenin ve insanlardan aldığı tazminatların iptal olmasından korkulmaktadır. Ayrıca bir kaç ay önce başka bir hakim bu deli raporlarını istemişti ama bu hakim bu haklı talebi kabul etmedi.
Madem ki sorulmak istenen sorulara ve sunulmak istenen delillere mahkeme salonunda imkân tanınmıyor; biz de delillerimizi buradan kamuoyuna açıklıyoruz:
Eğer bu kişinin ‘deli’ raporları geçerliyse hastanelerden bu raporlar istenmelidir. Ayrıca 7 ayrı hastaneden deli raporu olan bir adam nasıl olur da binlerce kişiye kendisine hakaret ettiği için dava açabilir?
Yaklaşık 10 yıldan bu yana 5 bine yakın hakaret davası açan Adnan Oktar, bir kısmı sonuçlanan davalardan, çok fazla tazminat kazanmıştır.
ADNAN HOCA’YA ‘CEZAİ EHLİYET’ ŞOKU
08.03.2015
Hâkim; Adnan Hoca’nın “Cezai ehliyeti yoktur” raporunu hatırlayınca davalar geri çekildi.
‘Adnan Hoca’ olarak bilinen Adnan Oktar, 10 yıldan bu yana vatandaşlara avukatları aracılığıyla binlerce hakaret davası açtı. Bu davaların bir kısmı sonuçlandı ve Oktar tazminat kazandı. Ancak bir hâkim Adnan Hoca’nın 28 yıl önce almış olduğu “Cezai ehliyeti yoktur” raporunu hatırlayınca işler karıştı. Görevi kötüye kullanmakla suçlanacaklarından korkan avukatlar, yüzlerce davayı geri çekmeye başladı.
HÂKİMİN DİKKATİ
1987’de çete suçundan yargılanan Oktar’ın Adli Tıp Kurumu’nca verilen “Cezai ehliyeti yoktur” raporunu hatırlayan hâkim, bu raporun söz konusu mahkemeden istenmesine karar verdi. Bunun üzerine Oktar’ın avukatları, şikâyetten vazgeçtiklerini bildirdi. Adnan Oktar’ın açtığı davalara bakan diğer mahkemelerin hâkimleri de bu raporu isteme kararı aldı. Bu gelişme üzerine Adnan Oktar’ın avukatları, davalarından vazgeçtiklerini belirten dilekçe vermeye başladı.
ANCAK VASİ DAVA AÇABİLİR
Açılan ve sanık aleyhine sonuçlanan her hakaret davasında avukatlara 1500 lira avukatlık ücreti sanık tarafından ödeniyor. Ardından açılan tazminat davasında da avukatlar aynı miktarda parayı sanıktan alıyor. Hukukçular, bir kişinin cezai ehliyetinin bulunmadığına dair raporun olması halinde ancak vasi aracılığıyla dava açılabileceğini belirtirken, avukatların kanunen bu davalarda vekillik yapamayacaklarının da altını çizdi.
Kaynak: Habertürk - http://www.milliyet.com.tr/adnan-hoca-ya-cezai-ehliyet-soku-gundem-2024926/
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin en son mahkemesinde sunmak istediği hastane raporlarını sunuyoruz;
20.11.1999 tarihli Sabah gazetesinde çıkan haber sayesinde Adnan Oktar’a 7 ayrı hastaneden deli raporu verildiği ortaya çıktı.
ADNAN OKTAR’IN DELİLİĞİ TESCİLLENDİ!
http://arsiv.sabah.com.tr/1999/11/20/g07.html
Deli Raporu Veren Hastaneler:
1. Şişli Etfal Hastanesi’nden 1983 yılında şizofren tanısı kondu.
2. 1984 başında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden paronoid tanısı kondu.
3. 1985 yılında İstanbul Gümüşsuyu Askeri Hastanesi’nden “ayırt edilemeyen tip” tanısı kondu.
4. 1986 sonunda tutuklanmasının ardından Adli Tıp Kurumu’ndan paranoid tanısı kondu.
5. 1987’de hapishaneden gönderildiği Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden 7 aylık tedaviden sonra 5’inci raporu aldı.
6. 1988’de yeniden Beşiktaş Askerlik Şubesi’ne müracat eden Oktar, ileri tetkik için GATA’ya gönderildi ve 6’ncı raporunu aldı. Teşhis “Hastalık müzminleşmiş” şeklindeydi.
7. 1993’te ihbar üzerine Eskişehir Hava Hastanesi’ne yeniden sevk edilen Adnan Oktar’a “Askerliğe elverişli değildir” raporu verildi.
31 Mayıs 1988 tarihli Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) raporu;
“Fikir içeriğinde obsesyon, megalomani, mistik hezeyan ve referans fikirler tarzında bozulma mevcuttur.”
Adnan Oktar’a konulan paranoid şizofreni teşhisini değerlendiren doktorlar hastalığın çok ağır olduğunu ve tamamen tedavi edilmesinin mümkün olmadığını belirtiyorlar. Hasta olan kişi kendisi hakkında kötü bir şeyler olacağını, başkaları tarafından kendisiyle ilgili komplolar kurulduğunu düşünüyor. Böyle hastaların tepkileri şöyle:
1. Kendileri hakkında komplolar kurulduğuna inandıkları için kendini savunmaya yönelik çok ciddi karşı komplolar hazırlarlar.
2. Tehditkâr gördüğü insanlar hakkında bilgi, belge toplayıp şantaj yaparlar.
Adnan Oktar, şimdi de karapara kıskacına alındı. “Maliye’nin MİT’i” olarak bilinen MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) Adnan Hoca ve müridleri için İstanbul’a üç uzman gönderdi. Ayrıca Maliye Bakanlığı da 2 gelirler kontrolörü görevlendirdi. Maliye Bakanı Sümer Oral’ın bilgisi dahilinde karapara kıskacına alındığı bildirilen Adnan Oktar’ın şantaj kasetlerinden elde ettiği gelirleri hangi yolla akladığı incelenecek.
(Ali Ekber Ertürk – Akşam Gazetesi Muhabiri)
MAHKEME BUYSA, ADALET NERDE?
Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Adnan Oktar aleyhine açtığı mahkemede yaşadığı haksızlık ise olayın başka bir boyutunu ortaya çıkarıyor.
Adnan Oktar’ın Hocaefendi’ye açtığı ilk mahkemede Hâkim, tek celsede aleyhte karar vererek tazminata hükmetmişti. Bu haksızlıktan sonra mahkemenin tekrar iadesi için başvuruda bulunan Hocaefendi’nin başvurusu kabul edildi ve kendisine gün verildi. Alparslan Kuytul Hocaefendi mahkeme için İstanbul’a gitti. İstanbul’daki kardeşlerimizin de katıldıkları Mahkemede görevli Hâkim, Hocaefendi’nin ‘ilave dosyalar getirdim’ demesine rağmen bir kelime bile konuşmasına müsaade etmeden ve sadece bir kaç dk. süren mahkeme ile davanın reddine hüküm verdi.
Hocaefendi daha sonra bu konu ile ilgili yaptığı açıklamasında şunları söyledi: “Görünen o ki; bir yerlerden talimat geliyor ve kimse konuşturulmuyor. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki; tıpkı geçmişteki tek parti iktidarı gibi… Hâkimler istedikleri gibi karar veriyorlar. Kanun, adalet diye bir şey kalmadı... Artık mahkemelerden adalet beklemek mümkün değil...”