Öncü Kalemler

Kaya Gibi İman, Kaya Gibi İrade

Paylaş:

İslam davasını dava edinen Müslümanda bulunması gereken en önemli vasıflardan ilki imandır. Ondan sonra ise irade sahibi olmak gelir. Zira ölünceye kadar sürecek bir koşuya başlayacaktır o. Koşarken göğsü zorlanacak, nefes nefese kalacak, bazen yorulacak, bazen oturmak isteyecek… Ama bu koşu hiç durmadan devam edecek. İşte iman ve irade bu zorlu koşuda dava adamının yol azığı olacaktır. Tökezlediğinde doğrultacak, düştüğünde kaldıracak, durmak istediğinde zorla adım attıracak… Bu önemli iki kavramı anlamak için bize yol gösterecek olan ayet Al-i İmran Suresi 173. ayettir. Aslında hepimizin aşina olduğu bu ayeti zikrederek onun işaretleri üzerinden iman ve iradeyi anlamaya çalışalım:

“İnsanlar onlara: ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun’ dediler. Bu, onların imanını artırdı da: ‘Allah bize yeter. O ne güzel Vekil'dir’ dediler.”

Ayetten çıkaracağımız çok dersler var elbette. Ancak biz iman ve irade konusuna odaklanacağız. Öncelikle imanı ele alalım. Rabbimiz, insanın fıtratına bir şeye iman etmek, inanmak vasfını yerleştirmiştir. İnandığı şeyin doğru olup olmaması önemli değildir. Yalnızca inanması, tüm kalbiyle inanması önemlidir. Kafir dahi bir şeye hakkıyla iman ettiğinde, iman ettiği şey uğruna nice zorlukları göze alıyor. Bunun sonucunda ise başarı elde ediyor. Müslüman ise iman etme özelliğini asıl sahibine hasreden, Rabbim Allah diyen kişidir. Onun motivasyon kaynağı imanıdır. Hüznünün, sevincinin, korkusunun, sevgisinin, nefretinin kaynağı imanıdır. Ve iradesinin kaynağı da imanıdır.  Bu irade ile atar adımlarını, yılgınlık nedir bilmez. Bilal-i Habeşi’yi kızgın kumların üzerinde diri tutan bu iradeydi. İmam-ı Azam’a zindanı göze alıp hakikatleri söyleten bu iradeydi. Serahsi’ye, kuyunun dibinden El-Mebsut’u yazdıran bu iradeydi. Üstad Bediüzzaman, Hasan El Benna, Seyyid Kutup, Zeynep Gazali, Alparslan Kuytul Hocaefendi ve daha niceleri… Hepsi de imanlarından kaynaklanan iradeleri sayesinde dimdik durdular. Ölümleri, zindanları, işkenceleri göze aldılar ama davalarından vazgeçmediler.

Hakiki iman, kaya gibi iradeyi içinde barındırır. İman iradenin kaynağıdır. Bir hedefe kalben inanan yani iman eden kişi onun için her şeyi göze alır. Ayeti kerime özelinde düşünelim. Evvela iman edenleri korkutmak isteyenlerin olduğunu görüyoruz. Birileri mü’minlerin, mücadele edenlerin, davası ve derdi olanların yanına geliyor ve düşmanlarınız büyük bir ordu topladılar, korkun diyorlar. Demek ki korkutmak isteyenler, moral bozmak isteyenler, imanları zaafa uğratmak isteyenler hep olmuş. Rabbimiz bizi uyarıyor. Size gelecekler ve moralinizi bozacak şeyler söyleyecekler demek istiyor. Peki bizim tavrımız ne olacak? İşte asıl mesele burada. Rabbimiz bırakın irademizin kırılmasını, bırakın geri dönmeyi veya yılgınlığa düşmeyi tam aksine bu korkutma girişimlerinin bizim imanımızı artırmasını istiyor. Gökleri ve düşmanı titretecek o sözü söylememizi istiyor “Allah bize yeter. O ne güzel Vekil’dir.” İfadenin gücü insanı hayran bırakıyor. Siz, Beni yeter görün. Ben size yeterim. Siz korkutanların, moral bozanların laflarına aldırış etmeyin. Sizin arkanızda Ben varım. Bıçağa sürten bileme taşının bıçağı daha da sivriltmesi gibi sivriltsin sizi bu sözler.

Elbette zorluk anında “Rabbim bana yeter” deyip yoluna devam etmek kolay değildir. Bunu yapabilmek için zorluk anı gelmeden hazırlık yapmak gerekir. Kalbini, zihnini, bedenini zorluğa hazırlamak ve gelince de ben zaten seni bekliyordum diyebilmek… Ey cennetteki makamımı yükseltecek çilem hoş geldin. Gönlümün sultanı derdim hoş geldin. Mevlana’nın ölüm gecesine “düğün gecesi” demesi gibi, Rabia Hatun’un “sıkıntılar gelip geçer ama o hiç fark etmez” demesi gibi… Ne büyük bir makam öyle değil mi? İmanı bu dereceye ulaşabilen kişinin iradesi de aynı minvalde sağlamlaşacaktır. Artık onun için işini aksatmak, boş işlerle vakit geçirmek, önemli konuları önemsizlerle değişmek, küçük meseleleri büyütmek gibi hatalara düşmeyecektir. Kaya gibi iradesi sayesinde yapacağı işlerde devamlılık sağlayacak ve böylece hem Allah katında hem de insanlar katında öne geçecektir. Çünkü başarı irade ile hedefe doğru yılmadan çalışmaktadır.

Tasavvufun önemli kavramlarından birisi “kast”tır. Bir işi yapmaya tüm kalp ile niyet etmek anlamına gelen kast, iradenin sağlamlaştırılmasına önemli bir yoldur. Allah’a ve Rasulü’ne tam anlamıyla iman eden, üzerine yüklenen davanın ne olduğunu anlayan sonra da bu davayı sırtlamaya kast eden kişi artık sarsılmaz bir iradeyi elde etmeye hazırdır. O mürittir. Önce iradesini teslim eder. Sonra ona sarsılmaz bir irade verilir. Ancak onun da insan olduğunu unutmamak gerekir. Tabiatı gereği insan bazen yorulur, bazen usanır, bazen kırılır hasılı kalbi her zaman aynı yerde olmayabilir. İşte böyle anlarda iman devreye girecek, tökezleyen iradenin elinden tutup kaldıracaktır. İmanımız irademize bu yola neden çıktığımızı, ne uğruna mücadele ettiğimizi anlatacak. Böylece insan olmamızdan kaynaklı olarak irademizin yetmediği yerde imanımız devreye girecek ve bizi kurtaracaktır.

İradenin fıtri bir yönü vardır. Bazı insanlar yaratılışından itibaren sağlam iradelidir. Bir işi kafaya koyduğunda bitirmeden duramaz. Kararlı ve azimlidir. Böyle insanlar Allah’ın insanlığa ikramıdır desek yeridir. Onlar sayesinde olmayacak işler olur. Onlar sayesinde medeniyetler kurulur, medeniyetler yıkılır. İnsanlar arasında temeyyüz etmiş büyük insanların ortak vasfı sağlam iradeli olmalarıdır. Peygamberlerin de tamamı sağlam iradeli insanlardır. Kimi peygamberler kendilerine hiç inanan olmamasına rağmen davalarını anlatmaya devam etmiş, iradelerinde kırılma meydana gelmemiştir.

İradenin sağlam olmasında ailenin ve toplumun rolü büyüktür. Büyük adamların sağlam iradeleri olur demiştik. Çocuklarının büyük adam olmasını isteyenler, onların iradelerini kuvvetlendirmenin yollarını öğrenmelidirler. İradesiz, her işi yarım yamalak yapan, yaptığı işin inceliklerini kavramaktan aciz, kaytarmayı başarı addeden insanlardan büyük adam çıkmaz. Hatta orta ölçekli bir adam da çıkmaz. Olsa olsa günü birlik yaşayan, ideal nedir, dava nedir bilmeyen bir adam çıkar. İrade sahibi bir nesil yetiştirmek için çocuklarımızın eğitimine önem vermek zorundayız.

İki büyük ve hayati kavramın kapsamı yazımızı aştığı için şimdilik burada bırakalım. İnşallah devam ederiz.