COVİD-19’UN EKONOMİYE VE EĞİTİME ETKİLERİ
Covid-19 ile ilgili ilk dört yazımızda bu virüsün dünya çapında planlanan bir tezgâh olduğunu istatistiklerle ortaya koymaya çalışmıştık. Vaka ve ölüm rakamlarının medya tarafından aşırı derecede abartıldığını, DSÖ ve büyük devletlerin bu süreci devam ettirmek istediğini ve insanların gözlerinin içine baka baka yalan söylediklerini ifade etmiştik. Bu yazımızda ise Covid-19’un ekonomi ve eğitimle ilgili zararlarını ele almaya çalışacağız. Bir sonraki yazımızda da Covid’in psikolojik ve toplumsal boyutuna değinmeyi planlamaktayız.
EKONOMİK BOYUTUYLA COVİD-19
Yaklaşık bir buçuk yıldır tüm dünyanın gündemini meşgul eden Covid meselesi ekonomik olarak toplumlara ve halklara büyük darbe vurmuştur. Büyük devletler dünyaya aşı servis etmek suretiyle kasalarını doldurma yarışına girmişken özellikle küçük devletler bu süreçten aşırı derecede olumsuz etkilenmişlerdir. Ayrıca ABD ve Çin gibi teknolojide dünya devi olan devletler Microsoft ve Huawei gibi dev firmaların da aracılığıyla özellikle insanların evlerinde teknolojiye köle yapıldığı bu süreçte zenginliklerine zenginlik katmışlardır. Teknolojik yetersizliğinden dolayı aşı yarışına katılamayan devletler bir yandan dışarıdan devasa miktarda aşılar almak suretiyle maddi olarak güç kaybederken diğer yandan sürecin getirdiği birçok ekonomik sıkıntılar ile karşı karşıya kalmışlardır. Ülkemiz de dahil birçok devlet yasaklamaların sonucu olarak ekonomik yönden oldukça zarar görmüştür. Yasaklamalardan dolayı sokağa çıkamayan insanlara yapılan yardımlar çok cüz’i bir miktarda olsa da zaten zayıf olan Türkiye ekonomisine daha fazla zarar vermiştir. Buna ek olarak birçok firma iflas etmiştir. Zaten elinde bir sermayesi olmayan küçük esnafta ise kepenk kapatanların sayısı oldukça artmıştır. İşsizlik oranlarının yüksek olmasının yanında binlerce insan ücretsiz izne gönderilmiş binlercesi de işinden olmuştur. Toplumun büyük kesimini oluşturan asgari ücretle çalışan insanlar sadece yeme-içme gibi asli ihtiyaçlarını karşılayabilmişlerdir. Bundan dolayı gıda sektöründe canlanma olsa da diğer birçok sektör batma derecesine gelmiştir. AVM’lerin ve zincir marketlerin daha da zenginleştiği bu süreçte bu büyük marketlerde satılan eşyaların aynısını satan küçük esnafın çalışmasına izin verilmemiş ve insanlar maddi çöküşe terk edilmiştir. Gündelikçi olarak çalışan, haftalık maaş alan insanlara özellikle tam kapanma sürecinde yeterli destek sağlanmamış ve insanlar açlığa terk edilmiştir. Restoran ve kafe gibi yerlerde sadece siparişle satışa izin verilmiş ve yeterli alt yapıya sahip olmayan bu yerler ekonomik olarak büyük yara almıştır. Bazı esnafın yasaklamaların olduğu günlerde çalışmasına izin verilse de insanlar sokağa çıkamadığı için bu izinler işe yaramamış ve bu yerler yeterli kazancı sağlayamamışlardır. Çalışamayan insanlar kiralarını veremedikleri gibi ellerindeki az miktardaki sermayeyi de bir yıllık pandemi sürecinde tüketmiş ve günden güne daha da kötü bir hale evrilmişlerdir. Pandemi süreciyle devletler ileride ele alacağımız daha büyük getirileri elde etmek adına ekonomik olarak zayıflamaya razı olmuşlardır. Toplumun azınlığını oluşturan büyük zenginlerin daha da zengin olduğu bu süreçte toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan vatandaşın ekmeğine taş konmuştur. Pandemi sürecinin olacağını çok önceleri bilen dünya çapındaki büyük firmalar bu süreç için gerekli online alışveriş ve kargo altyapısını önceden kurdukları için bu dönemde servetlerine servet katmışlardır. Ne yazık ki olan yine vatandaşa, küçük esnafa olmuş ve toplum ekonomik olarak bir buhranın eşiğine gelmiştir. Sosyal medyada da ara ara görüldüğü üzere bazı esnaflar yasağa rağmen çoluk çocuğunun ekmeğini temin etmek için iş yerini açtığından dolayı ceza almış ve yasaklara isyan etmiştir.
Özetle pandemi süreci ekonomik olarak bu süreci kurgulayan, bu sürecin geleceğini önceden bilen ve ona göre gerekli alt yapıyı hazırlayan büyük devletlerin ve büyük firmaların kasasını doldurmasına katkı sağlarken; küçük devletlerin ve küçük esnafın iflasın eşiğine gelmesinde büyük rol oynamıştır.
EĞİTİM-ÖĞRETİM BOYUTUYLA COVİD-19
Pandemi süreci eğitim ve öğretime de büyük darbe vurmuştur. Okullarda yüz yüze eğitim yasaklanmış, öğrencilerin evlerinden online eğitime katılması istenmiştir. Özellikle sürecin başlarında okullar ve üniversiteler gerekli alt yapıya sahip olmadığı için birçok sorun yaşanmış ve dersler sekteye uğramıştır.
Ayrıca evinde interneti, tableti ve bilgisayarı olmayan binlerce öğrenci ne yazık ki derslerden mahrum kalmıştır. Otuz kişilik sınıflarda derslere katılan öğrenci sayısı en iyi ihtimalle 8-10 kişi olmuş ve birçok öğretmen koca sınıftan sadece 2-3 kişinin düzenli olarak derslere katıldığını belirtmiştir. Zaten kaliteden yoksun olan ve dünyada ilk 400’de bir üniversitesi dahi olmayan ülkemizin eğitim-öğretimi gittikçe daha da kötü bir hal almıştır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz evlerde bilgisayar oyunlarına, sosyal medyaya ve Youtube’daki faydasız içeriğe sahip videolara terk edilmiştir. Binlerce gencimiz bu süreçte telefon ve bilgisayar bağımlısı olmuştur. Gerçeklikten yoksun bir şekilde sanal âleme teslim olan gençlerimizin zihinleri berbat içeriklerle doldurulmuş, her türlü yönlendirmeye açık hale getirilmiş ve gençlerimiz ataletin pençesine bırakılmıştır.
Okuma oranının zaten diplerde olduğu ülkemizde televizyona harcanan vakitlerden kitap okumaya pek de fırsat kalmamıştır. Anlayacağınız yaklaşık bir buçuk yıllık süreçte eğitim-öğretim en dip seviyeleri görmüştür. Adına eğitim bile denilemeyecek kısa online derslere gençlerin birçoğu katılamadığı gibi katılanların da ne kadar verim aldığı şaibelidir. Okulların bir açılıp bir kapanması, derslerin biraz yüz yüze biraz online olması öğrencileri, öğretmenleri ve velileri bir düzen kurmaktan yoksun hale getirmiştir. Özetle pandemi süreci eğitim-öğretimi de oldukça olumsuz etkilemiştir. Eğer gençlerimizi yani geleceğimizi korumak istiyorsak pandemi yalanına dur deyip acilen gençlerimizi küresel güçlerin güdümünde olan online platformların ve medyanın kirli ellerinden kurtarmak zorundayız aksi halde yarın çok geç olabilir…