Makale

Ne Kadar Sarsıldık?

Paylaş:

                Sarsılan sadece binalar, dağlar ve yer miydi? Hakikaten neydi sarsılan?

                Biri altmış, diğeri kırk beş saniye olmak üzere toplamda yüz beş saniye süren depremler ‘tek gündemimiz’ haline dönüştü. Yer sarsıldı ve bir anda gündem değişti. Hayat normal seyrinde devam ederken aklımıza gelmeyen veya getirmediğimiz birçok şey, çıkarmak istesek de bu kez aklımızdan çıkaramadıklarımıza dönüştü. Bunların başında elbette ki ölüm düşüncesi geliyor denilebilir. Aslında unutmamamız gerektiği halde hatırlamak, adını bile duymak istemediğimiz ölümdü belki de depremin bir araya getirdiği korkularımızın temel öznesi. İnsanın kendini güvende hissetmediği anda paniklemesi beklenen bir durumdur ancak problem, insanların çoğunun ‘hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın’ oluşturduğu konfor(!) alanının dışına çıkmak istemeyişi ve bir gün mutlaka karşı karşıya kalacağı ölüm gerçeğinden sürekli kaçışının doğurduğu panik halidir.

                Allah Azze ve Celle Kur’an-ı Kerim’de mü’minlerin üzerine kopmayacağını (hadislerden) bildiğimiz kıyamet sahnelerini bize neden (neredeyse tüm ayrıntılarıyla) anlatmaktadır acaba? Bize öncelikle büyük fotoğrafı göstererek bir yönüyle küçük kıyamet olan ölümü daha etkin bir şekilde anlamamızı istemektedir. İşte yaşadığımız deprem de Allah Azze ve Celle’nin ayetlerindendir. Sayfalarca, saatlerce anlatılsa da anlamayan bizlere, kısacık bir zaman dilimi içerisinde ve çok ama çok etkin bir şekilde ölümü anlattı ve hatırlattı. Belki de kimilerimiz altmış yılda anlamadığı hakikatleri altmış saniyede anlamış oldu.

                 Kur’an-ı Kerim’in ‘şiddetli sarsıntı’ olarak tasvir ettiği kıyamet de o anı yaşayacak olanlara şu an depremi yaşayanların dediği gibi artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak dedirtecek, gündemi tamamen dünya olanların tek gündemi bir anda ahirete dönüşecek. O halde deprem sonrası gündemimiz sadece kolon, kiriş, sağlam ev yapmak gibi konular olacak olursa depremin vermek istediği asıl mesajı kaçırmış, salt bir deprem korkusu yaşayarak ömrümüzü bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiren o anları bir yük olarak taşımış oluruz sadece.

O anlara dönecek olursak, evet gerçekten de kıyamet sahnesi gibiydi. Çığlıklar, korku dolu bir şaşkınlık ve panik hali… Ve yıkılan binalar, kaybedilen canlar… Allah Azze ve Celle: “...O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir.”1 buyururken depremi sadece bir doğa olayı olarak açıklama gayretinde olanların asıl korku ve telaşı, toplumumuzun düşünüp ibret alması ve dine yönelmesidir.

                Sarsılan yer bize inanılmaz etkileyici anlatımıyla o kadar çok şey anlattı ki: “Dünyaya sarılmayın, dünya güvenilir ve baki olmayan, sarsılan bir yer; Allah’a sarılın, Allah’a güvenin” dedi. Sarsılan sadece yer değildi; gerçek sarsıntıyı hatırlattı, düşünceler sarsıldı, hayatlar sarsıldı. İsteyeceğimiz, iyi ki yaşamışız diyeceğimiz bir tecrübe değil ama kıyamet ayağımıza getirildi adeta ta ki anlayamadığımız hakikatleri anlayalım diye. O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: ‘Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim.”2 İşte insanoğlu böyledir. Ancak ateş getirilince düşünüyor, anlıyor ve ‘keşke’ diyor. Ama çoğu zaman da iş işten geçmiş oluyor.

                Geniş bir coğrafyaya etki eden deprem etkisi uzun süre devam edecek birçok acı hikâye de doğurmuş oldu maalesef. ‘Yer’ ne çok mana barındırıyormuş meğer… Cansız birçok şey (dağlar, yollar, beton duvarlar, molozlar...) her biri adeta dile geldi. Şehirler yıkıldı, hayaller yok oldu, yollar ayrıldı, planlar, hayaller yarım kaldı. Peki geriye ne kaldı? “…Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir.”3 buyuran Rabbimiz kaldı. Her ne halde ve her nerede olursak olalım bize yakın4 ve bizimle beraber olan Rabbimize yöneleceğiz. Korkudan sığınacağımız makam, bize sonsuz gücünü ve kudretini hatırlatan, iman edenlerin velisi (dostu, destekçisi) olan5 Rabbimizdir. Peki bundan sonrası için ne yapabiliriz, bunları da muhasebe edip hayatımızla ilgili gerekli kararları almamız lazım.

Depremden Sonra Yapılacaklar Listemiz

  • Toplumumuzun geneline yansıyan derin çatlağı, yaşanan sarsıntıları da görüp birlikte yaraları sarmaya, iyiliği emir ve kötülüğü nehyetme vazifemize yönelelim.
  • Sağlam ev arayışına girdiğimiz gibi sağlam iman arayışına koyulalım.
  • Kulluğumuz noktasında hasar tespiti yapalım.
  • Varsa enkazlar, (itaatsizlikler, haramlar) kaldırıp atalım!
  • Günahlarımıza yıkım kararı alalım.
  • Her an deprem olacak endişesi taşıdığımız kadar ‘ölüm var, hesap var!’ endişesiyle haramlardan güvenli alanda yaşayalım.
  • Kiriş, kolon, temel sağlam mı diye baktık. Hayatımıza, kalbimize ve en önemlisi imanımıza da bakalım kırıklar, çatlaklar, kusurlar var mı diye.
  • Küçük bir sarsıntıda sevdiklerimizi merak ettik hayatlarından endişe ettik. Gerçek sarsıntı gelecek biliyoruz, ahiretleri için de endişe edelim.
  • Korkuyoruz, düşününce tedirgin oluyoruz her an. Enkazda kalmaktan kurtulduk, mezardançıkamayanlara, keşke deyip geri dönemeyenlere verilmeyen fırsat bize verildi. Şükredelim ve keşkelerimizi azaltacak amellere yönelelim.
  • Olayların sadece maddi sebeplere bağlı olmadığını öğrenip, yaşadığımız musibetin hikmetlerini anlayarak yaşantımıza dair kararlar alalım. Namazımızı, ailemize karşı muamelemizi, ahlakımızı, İslam’a hizmetimizi güzelleştirelim.
  • Bol bol dua ve tövbe edelim.

 

  1. En’am, 59
  2. Fecr, 23,24
  3. Hadid, 4
  4. Kaf, 16
  5. Bakara, 257