İslam’ı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in verdiği Tevhidî mücadelede O’na en yakın olan sahabilerden biri: Hz. Ömer…
O’NUN İMAN ETMESİ ZAFER, HİCRETİ İSE FETİHTİR
Hz. Ömer Radıyallahu Anh, Fil Olayından on üç sene sonra Mekke’de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar Savaşı’ndan dört yıl sonra dünyaya gelmiştir. Kaynaklar Hz. Ömer’in Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazlaca bir şey söylemezler. Ancak küçüklüğünde, babasına ait sürülere çobanlık ettiği sonra da ticarete başladığı bilinmektedir.
Hz. Ömer, sert bir mizaca sahip olup İslam’a karşı aşırı tepki gösterenlerin arasında yer almaktaydı. Sonunda o, dedelerinin dinini inkâr eden ve tapındıkları putlara hakaret ederek insanları onlardan yüz çevirmeye çağıran Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i öldürmeye karar vermişti.
Tarihçilerin ittifakla naklettikleri rivayete göre Ömer Radıyallahu Anh’ın Müslüman oluşu şöyle gerçekleşmişti: Ömer, Rasulullah’ı öldürmek için O’nun bulunduğu yere doğru giderken, yolda Nuaym b. Abdullah ile karşılaştı. Nuaym ona, böyle öfkeli nereye gittiğini sorduğunda o, Muhammed’i öldürmeye gittiğini söylemişti. Nuaym, Ömer’in ne yapmak istediğini öğrenince ona, kız kardeşi ve eniştesinin yeni dine girmiş olduğunu söyledi ve önce kendi ailesi ile uğraşması gerektiğini bildirdi. Bunu öğrenen Ömer, öfkeyle eniştesinin evine yöneldi. Kapıya geldiğinde içeride Kur’an okunmaktaydı. Kapıyı çalınca, içerdekiler okumayı kesip Kur’an sayfalarını sakladılar. İçeri giren Ömer, eniştesini dövmeye başlamış, araya giren kız kardeşinin, aldığı darbeden dolayı burnu kanamıştı. Kız kardeşinin, ne yaparsa yapsın dinlerinden dönmeyeceklerini söyleyerek kararlılığını bildirmesi üzerine, ona karşı merhamet duyguları kabarmaya başlamış ve okudukları şeyleri görmek istediğini söylemişti. Kendisine verilen sahifelerden Kur’an ayetlerini okuyan Ömer, hemen orada iman etti ve Rasulullah’ın nerede olduğunu sordu. Rasulullah’ın Daru’l Erkam’da olduğunu öğrenen Ömer, doğruca oraya gitti. Kapıyı çaldığında gelenin Ömer olduğunu öğrenen sahabiler endişelenmeye başladılar. Zira Ömer silahlarını kuşanmış olduğu halde kapının önünde duruyordu. Hz. Hamza: “Bu Ömer’dir. İyi bir niyetle geldiyse mesele yok. Eğer kötü bir düşüncesi varsa, onu öldürmek bizim için kolaydır” diyerek kapıyı açtırdı. Rasulullah, Ömer’in iki yakasını tutarak: “Müslüman ol ya İbn Hattab! Allah’ım ona hidayet ver!” dediğinde, Ömer, hemen Kelime-i Şehadet getirerek iman ettiğini açıkladı.
Ömer Müslüman olunca doğruca Beytullah’ın yanına gitti ve Müslüman olduğunu haykırdı. Orada bulunanlar şiddetli tepki gösterdi. Ancak o, müşriklere karşı savaşını sürdürerek onların, Müslümanlara gösterdiği muhalefeti kırdı ve bir avuç Müslümanla birlikte herkesin gözü önünde Beytullah’ta namaza durdu. Onun bu şekilde saflarına katılması Müslümanlara büyük bir moral desteği sağlamıştı. Abdullah İbn Mesud’un; “Ömer’in Müslüman oluşu bir fetihti” sözü bunu açıkça ortaya koymaktadır. Taberî’nin İbn Abbas’tan tahric ettiği bir hadise göre, Müslümanlığını ilk ilan eden kimse Hz. Ömer olmuştur.
Hz. Ali Radıyallahu Anh onun hicretini şu şekilde anlatmaktadır: “Ömer’den başka gizlenmeden hicret eden hiçbir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazırlandığında kılıcını kuşandı, yayını omzuna taktı, eline oklarını aldı ve Kabe’ye gitti. Kureyş’in ileri gelenleri Kabe’nin avlusunda oturmakta idiler. O, Kabe’yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-ı İbrahim’de iki rekat namaz kıldı. Halka halka oturan müşrikleri tek tek dolaştı ve onlara; ‘Yüzler pisleşti. Kim anasını evladsız, çocuklarını yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadide beni takip etsin’ dedi. Onlardan hiçbiri onu engellemeye cesaret edemedi. Bunun içindir ki İbn Mesud; ‘Onun hicreti bir zaferdi’ demektedir.”1
DERSLER VE İBRETLER
Hz. Ömer iman ettikten sonra Müslüman olduğunu gizlememiş ve müşriklerin ileri gelenlerinin evlerini dolaşarak Müslüman olduğunu söylemiş, Kabe’de bazı Müslümanlar ile birlikte aleni namaz kılmıştır. Bu olayla birlikte İslam daha gür bir ses ile Mekke ve civarında gündem olmuştur. Bir nevi İslami Hareket gizli, seçici davet aşamasından aleni davete geçmiştir. Hz. Ömer’in cesareti, direnişi mücadelenin boyutunu değiştirmiştir. Bu bize gösteriyor ki İslami Hareket cesur insanların eli ile gelişecek ve büyüyecektir.
Mekke’de iman etmek cesaret istiyordu. Kimisinin fıtratında bu cesaret vardı. Peki bu fıtratta olmayanlar nasıl cesur olacaktı? “Tevhid”i öğrenip ahiret şuuruna erdikleri zaman. Evet Tevhidi ve ahireti anlayan insan fıtratı ne olursa olsun cesurlaşacaktır. Bu sebeple Allah ve Rasulü Tevhid ile davete, eğitime başlar. Tevhidi anlayıp ahiret şuuruna eren Sümeyye annemizi Mekke’nin kodamanları imanından döndüremiyordu. Hz. Ömer kız kardeşine engel olamıyordu. Efendileri Bilal Habeşi’ye söz geçiremiyordu. İşte Tevhid ve ahiret şuuru, o toplumda değeri olmayan, utanç vesilesi sayılan kadınları ve bir mal gibi görülen köleleri bu kadar cesur yapıyordu.
Günümüzde İslam’ın gündem olmasını doğru bir şekilde anlaşılmasını, yayılmasını ve hükmedici konumda olmasını isteyen Müslümanlar cesur olmak zorundadır. Şu an Müslümanlar arasında Hz. Ömer’in sadece ismi değil cesareti de var olmalıdır.
Hasan el-Basri bir an kıyametin koptuğunu hayal etmiş ve şunları söylemiştir: “İslam, hesap günü bir insan suretinde halkın yanından geçecek ve şöyle diyecektir: Ey Rabbim! Filan kişi beni desteksiz bıraktı. Filan bana yardım etti. Şu beni yalnız bıraktı, bu bana yardım etti... Hz. Ömer’in yanından geçerken şöyle diyecektir: Bu adam Müslüman olana kadar gariptim.”2
Acaba İslam bizim yanımızdan geçerken ne diyecek? “Rabbim bu kişi beni toplumunda, iş yerinde, ailesinde, okulunda gündem yapmadı, beni anlatacak cesareti yoktu” mu diyecek veya “Rabbim bu kişi sayesinde ben gündem oldum, yanlış anlaşılmaktan kurtuldum, hükmetme makamı olarak anlatıldım” mı diyecek?
Rabbimiz; İslam’ın hakikatlerini, yalnızca kendisini dikkate alarak, hiç kimseden çekinmeden Hz. Ömer Radıyallahu Anh gibi cesurca ortaya koymayı bizlere nasip etsin.
Gelecek sayımızda da Hz. Ömer’den bahsetmeye devam etmek dileği ile…
Serkan SAY
1.Hayatu’s-Sahabe- M. Yusuf Kandehlevi
2.Allah Sevgisi- Mürşide Uysal