İslam davasının öncüleri ve medeniyetin inşasında en çok emeği geçen kıymetli sahabeler yani infakta sınır tanımayanlar… Allah yolunda aklınıza gelebilecek ne varsa, gözlerini dahi kırpmadan verebilecek kadar cesur ve yürekli onlar. Çünkü hiçbir şeyi Allah ve Rasulü’nün önüne geçirmediler. Mallarını, eşlerini, çocuklarını ve hatta canlarını bile En Değerli’ye feda etmekten çekinmediler aksine hayırda yarışmak onların en büyük emeliydi. İşte güzide insanların, Allah katındaki üstünlüğünü ifade eden en güzel misaller:
“Allah’a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah, bunu kendisi için kat kat arttırır. Onun için oldukça üstün ve onurlu (kerim) bir ecir vardır.” Hadîd, 11
Hz. Enes anlatıyor: “Ensar’dan Ebu Talha’nın, Medine’de herkesten çok ve bütün bağlardan büyük bağları vardı. Herkes Ebu Talha’nın bu bağlarına gıptayla bakardı. Hele bir tanesi vardı ki adeta bir cennetti. Ebu Talha, ismi “Beyruha” olan bağını severdi. Mescid-i Nebi’ye çok yakın olan bu bağın bol ve içilmeye doyulmayan tatlı suyu vardı. Efendimiz de bu bağı çok sever, zaman zaman gelir tatlı suyundan içerdi. “Sevdiğiniz mallardan infak etmedikçe iyilik ve mükâfat elde edemezsiniz” ayeti nazil olunca Ebu Talha hemen Efendimiz’in huzuruna koştu. “Ya Rasulallah!” dedi, “Beyruha benim en sevdiğim malımdır. Allah sevdiğimiz malları kendi yolunda harcamamızı buyuruyor. Ben de bu bağımı Allah yolunda veriyorum. Nasıl uygun görüyorsanız öylece kullanınız.” Efendimiz bu teklif üzerine çok memnun kaldı.
SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN HARCAYINCAYA KADAR ASLA İYİLİĞE ERMİŞ OLMAZSINIZ
Tarihte ‘zorluk zamanı’ diye vasıflandırılan Tebük Seferi’nde sahabe hanımlar ne kadar süs ve takıları varsa, getirip Peygamber Efendimiz’in önüne koymuşlardı. On yaşındaki mümine bir kız ise kulağındaki küpeleri çıkaramayınca heyecandan kulağını yırtarak çıkardı ve o kanlı küpeleri Allah Rasulü’nün önüne koydu.
Güzide sahabe Muhammed b. Münkedir anlatıyor; “Sevdiğiniz şeylerden harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş olamazsınız’’ mealindeki ayet inince Zeyd b. Harise Radıyallahu Anh malları arasında en çok sevdiği “Şible” adındaki atını Peygamberimize getirdi ve: “Ey Allah’ın Rasulü! Bu Allah yolunda sadakadır” dedi. Peygamberimiz atı aldı ve “Allah sadakanı kabul etti” buyurdu.
Aynı şekilde İbn Ömer Radıyallahu Anh bir şeyi fazla sevdi mi, onu hemen Allah yolunda feda ederdi. Köleleri onun bu huyunu bildikleri için aralarından azat olmak isteyen biri kendini ibadete verirdi. O da hemen azat ederdi. Dost ve arkadaşları ona: “Vallahi bunlar seni aldatıyor”, dediklerinde O da; “Allah yolunda bizi aldatanlara aldanmayı biz de kabul ediyoruz” derdi.
O SENDEN DE BAĞIŞLADIĞI DEVEDEN DE DAHA HAYIRLI
Rasulullah bazı kimselerle birlikte otururken, devesinin yularından tutup gelen bir adam gördüler. Kısa boylu, yoksul görünümlü, çirkin ve siyah denecek kadar koyu renkli adam Rasulullah’ın yanına gelip “Ey Allah’ın Rasulü! Bağışlamak için başka bir şeyim yok. Bunu kabul eder misin?” diyerek devesini gösterdi. Rasulullah bağışı kabul ettiğini bildirince de devesini bırakıp gitti. Orada oturanlardan hiç kimse bu adamın kim olduğunu bilmiyordu. İçlerinden birisi görünüşünden hoşlanmadığı adamı aşağılamak için “Bağışladığı şey kendisinden daha güzel ve değerli” dedi. Rasulullah bu sözden hoşlanmadı. O adamı hor gören kişiye bakarak “Doğru söylemiyorsun. Düşündüğün gibi değil. O senden de, bağışladığı deveden de daha değerli” buyurdu.
Habbab b. Akil son derece yoksul birisiydi. Rasulullah’ın ordu için bağış çağrısını işitince, ne bağışlayacağım diye düşündü. Ama bağışlayabileceği hiçbir şeyi yoktu. Ne yapacağını düşünürken, aklına bir çare geldi. Bir bahçe sahibi için sabaha kadar su taşıyıp, emeğinin karşılığı olarak bir miktar hurma aldı. Sonra, aslında o hurmaları yemeye herkesten daha muhtaç olmasına rağmen, getirip Rasulullah’ın yanına bıraktı ve “Ya Rasulallah! Bağışlamak için bundan başka bir şeyim yok, kabul buyur” dedi. Rasulullah, eğer kabul etmese üzüleceğini bildiği sahabesini üzmemek için bağışını kabul etti ve “Allah bağışını kabul etsin. Kazancını bereketlendirsin” diye dua ederek, görevliden o hurmaların bağış hurmalarına katılmasını istedi.
Kadınların en önemli maddi varlıkları mehirlerinin bir parçası olan takılarıydı. Onlar eşlerinin bağışlarında kendilerinin de paya sahip olduklarını, hayırda eşlerine ortak olduklarını bilmelerine rağmen, bir de ayrıca bağışta bulunmayı arzuladılar. Çoğu, takılarını bağışlayarak ordunun hazırlığına katkı sağlamaya çalıştı. Bununla ilgili olarak Ümmü Sinan lakaplı bir kadının tanıklığı önemlidir. Ümmü Sinan, gördüğü bir şeyi şöyle anlatmıştır: “Ayşe’nin odasına gitmiştim. Yerde bir örtü seriliydi. Örtünün üzerinde çokça bilezik, halhal, yüzük ve küpe vardı. Bunların hepsi Müslüman kadınların bağışlarıydı. Savaş için hazırlanan ordu için bağışlamışlardı”
Ey Rabbimiz! Bizleri hayırda yarışan Salihler zümresinden eyle…