Alemlerin Rabbi olan Allah Azze ve Celle kullarının tüm ihtiyaçlarını ve tüm hallerini bilen, onların istikamete yönelmeleri için fırsatlar yaratandır. İnsanlara kalsa bulunduğu halden kurtulmaya gayret etmeyecek, yaşadığı günah dolu hayattan sıyrılamayacak ve Allah'a yaklaşamayacak. Kullarının elinden tutan Rabbimiz ne kadar Kerim ve ne kadar Rahim’dir… İşte mübarek Ramazan Ayı, Allah’ın kullarına her yıl bağışladığı büyük bir nimet olarak gelmektedir. Büyük bir nimettir çünkü başka vakitlerde olmayacak fırsatlar ve bağışlanmalar sunulmaktadır. İnsanın Rabbine yaklaşması bu ayda gerçekleşmektedir. Esasen Ramazan Ayı Müslümanlar için bir diriliş ayıdır. Hem yıl boyu günahlarla kirlenmiş, tozlara batmış bedenler ve kalpler temizlenip dirilmekte hem de kullar için en büyük nimet olan kalpler, sahibine yaklaşarak kendine gelmektedir.
Ramazan Ayının en büyük önemi, Kur’an’ın onda indirilmiş olmasıdır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği Ramazan Ayıdır…”1 O halde insanlar için en doğru yolu, doğru hayatı ve kendileri için en yararlı yaşam tarzını ortaya koyan mübarek kitabın inmeye başladığı ay da mübarektir, kıymetlidir. Şu halde orucun farz kılınmasının hikmetlerinin başında belki de Kur’an’ın indirildiği aya hürmet etmek ve onu indiren Allah’a hamd etmek gelmektedir.
Rahmeti ve nimetleri sonsuz Rabbimiz biz kullarına daima ihsan etmektedir, her yönüyle bize ikramlarda bulunmaktadır. Mübarek ay Ramazan ile de her yıl maddi ve manevi temizlik, arınma ve takvaya ulaşmak için fırsatlar sunmaktadır. Ramazan Ayı Müslümanlara başından sonuna ikramdır, rahmettir, müjdedir. Müslümanlar olarak Ramazan Ayında elde ettiğimiz kazanımlarımızı sonrasında da devam ettirmeli ve hayatımızın rutini haline getirmeliyiz. Ramazan Ayında kazanmış olmamız ve sonrasında devam ettirmemiz gereken özelliklere tek tek bakalım:
Takvayı Elde Etmek
Orucun farz kılındığını buyuran ayette bu durum açıkça zikredilmektedir. “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Umulur ki böylece günah ve fenalıklardan korunursunuz.”2
Takva; korunmak, sakınmak, saygı göstermek, itaat etmek, korkmak anlamlarına gelmektedir. Takva kelimesi türevleri ile birlikte Kur’an-ı Kerim’de 285 yerde geçmektedir. Kur’an’da ve hadislerde takva bazen sözlük anlamında bazen de “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamında kullanılır.3 Ayrıca tüm peygamberler de ümmetlerine: “Allah’tan sakının ve bana itaat edin”4 diye hitap etmişlerdir. Bunlar göstermektedir ki takvanın başı günahlardan sakınıp korunmak, ileri hali de itaat ve ibadetlerle Allah’a yakınlaşmaktır. İşte Müslümanlar Ramazan Ayında kazandıkları takvayı sonrasında da devam ettirmelidirler.
Kur'an'la Yakınlık Kazanmak
Yukarıda da ifade edildiği gibi Ramazan Ayını değerli kılan şey, onda Kur’an’ın indirilmiş olmasıdır. O halde Ramazan Ayında Kur’an’ın ihmal edilmesi düşünülemez. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Cebrail Aleyhisselam, her yıl Ramazan Ayında karşılıklı mukabele ile Kur’an-ı Kerim’i okuyarak hatim yapardı. Ne var ki bu sünnet devam etse de Kur’an anlayarak okunmamaktadır. Nice insanların kitaplarını okuyup bu mübarek Ramazan günlerinde Allah'ın kitabı ve kullarına hitabı olan Kur'an'ı başından sonuna kadar mealinden okumaması, Ramazan Ayının ruhuna aykırıdır. Ramazan Ayı, şu evrende en değerli varlık olarak yaratılan insanoğlunu, kendisine değer veren Allah Azze ve Celle ile buluşturma ayıdır. Bunun yolu ise Kur’an’ı sadece yüzünden değil, aynı zamanda anlayarak okumaya başlamaktır. Kur’an’ı anlayarak okuyan Müslüman görecektir ki Kur’an’ın bir davası vardır. Tevhidi anlatır ve insana sorumluluk yükler. Kur’an’ın çağırdığı mücadeleye katılması gerektiği anlatılır. İnsan Kur’an’ı anladığında ikinci olarak görecektir ki Kur’an bir feryat içindedir ve insana şunu söylemektedir: “(Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) Bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur. Keşke bunu bilselerdi!”5 Yani denilmektedir ki: “Ey dünya hayatına çok değer verenler! Uğrunda ömrünüzü zayi ettiğiniz bu dünya hayatı çok kıymetli değildir, az bir kıymete sahiptir. O da hayatı değerlendirmek suretiyle ahirette kurtuluşun sağlanması içindir. O halde tüm içindekilerle beraber çok kıymetli olmayan bu hayatın yerine Allah’a ve O’nun kıymet verdiklerine kıymet verin. Gerçek ve sonsuz hayat ahirettir. Onun için çalışın.”
İbadetleri Artırarak Allah'a Yaklaşmak
Ramazan Ayının Müslümanlara kazandırdığı başka bir nimet farz ibadetlerin dışında nafile ibadetleri hatırlatması ve uygulama imkânı vermesidir. Başka zamanlarda çok az yapılan ya da hiç yapılmayan ve en kıymetli amellerden sayılan teheccüd namazını kılma alışkanlığı kazandırmaktadır. Her gece sahur vaktinde, teheccüd namazını kılarak kul Rabbine yaklaşmaktadır. Ayrıca iftardan sonra eda edilen teravih namazı ile kulluğumuz değer kazanmaktadır. Bu ibadetler, hızlı gelip geçen mübarek ayın rahmetinden ve müjdesinden nasiplenmeyi artırmaktadır. Her Müslüman kabul eder ki Ramazan Ayı gelmeseydi bu derece ibadet etmeyecekti, nefsine söz geçiremeyecekti.
Muhtaçlarla ve Müslümanlarla Dayanışma Bilinci Kazanmak
Ramazan Ayının kazandırdığı başka bir hassasiyet var ki o da fakirlerin, düşkünlerin, öksüz ve yetimlerin hallerini daha iyi anlama imkânı sağlamasıdır. Bir taraftan akşama kadar aç kalan Müslüman, muhtaç kardeşlerinin yaşadıkları durumu daha gerçekçi anlamakta diğer taraftan bayram gelmeden önce vereceği fitreler ile onlara bir nebze fayda sağlamış olmaktadır. Bu vesileyle İslam’ın kardeşlik müessesesi ve muhtaçlara yardım etme prensibi teoride kalmayıp pratiğe dökülmektedir. Müslümanların oruç ibadetiyle aile, akraba, arkadaş ve komşularıyla iftar sofralarında buluşmaları, birbirlerini iftara davet etmeleri sayesinde yakınlık oluşması, kırgınlık ve küslüğün bitmesi de Ramazan Ayının kazandırmak istediklerindendir.
Sabır ve İtaat Bilinci Kazanmak
Allah Azze ve Celle kullarını sabır ve Allah’a itaat bakımından geliştirmek istemektedir. Akşama kadar sadece Allah emrettiği için yemeyi ve içmeyi terk etmek sabrı öğrettiği gibi aynı zamanda alemlerin Rabbine itaati de öğretmektedir. Sabır imanın derecesine göredir. Oruç ve ibadetlerle mesafe alan ve Kur’an’ı anlayarak sorumluluklarının bilincine eren Müslüman, bu sayede önce sabra sonra itaate alışır. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan kıssalarla peygamberlerin davetlerinde yaşadıkları sıkıntı ve musibetlerin boşuna anlatılmadığını kavramış olur. Şu an Filistin’de ve Gazze’de mücahitlerin her türlü zorluğa, yokluğa rağmen kâfir ve azgın Yahudilere karşı gösterdiği destansı mücadelenin temelinde Kur’an’la olan yakınlıkları, iman, itaat ve sabırda ulaştıkları dereceler yatmaktadır. Ayrıca Talut ve Hz. Musa Aleyhisselam kıssalarında anlatıldığı üzere, İsrailoğulları gibi itaatsiz bir toplumun ve fertlerin ne hallere düştüğünü anlar, bu vesileyle Allah’a, Rasulü’ne ve alimlere itaatin faziletini kavramış olur.
Ramazan Ayı Kurtuluş ve Müjde Ayıdır
Son olarak bu mübarek ay kendisine önem verenleri, kendisine kıymet verip değerlendirenleri Allah Azze ve Celle ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den gelen haberlerle müjdelemektedir. Şüphesiz bu müjdeler ona kıymet verenlere ulaşacak, en sonunda kendisini mutlu edecektir. Bir hadiste şöyle buyurulmuştur: “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”6 Evet, iman ve ihlas ile oruç tutanlara geçmiş kirlerinden temizlenme, günahlarından affedilme müjdesi verilmektedir. Unutulmamalıdır ki bu müjde Ramazan Ayının kazandırdıklarının kıymetini bilenleredir.
Rabbimizden niyazımız odur ki kendi katında kıymetli olan ve kitabında övmüş olduğu Ramazan Ayını geçiren Müslümanların da bu ayın kazandırdıklarını kıymetli görmesi, yeniden nefis terbiyesine girişmesi ve Kur’an’ın gösterdiği yolla peygamberlerin mücadelesini devam ettirmesidir.
- Bakara, 185
- Bakara, 183
- TDV İslam Ansiklopedisi Takva mad.
- Şuara: 108, 150, 163, 179
- Ankebut, 64
- Buhari, İman 28, Savm 6