Erdoğan ve Davutoğlu, Suriye’ye müdahalede her zaman çok istekli oldu. Şam Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmak, Türkiye’yi Ortadoğu’nun yönetici ülkesi yapmak bu ikilinin saklamadığı hayallerinden biriydi…
Türkiye (ve Suudi Arabistan) daha ilk günden itibaren Esad’a karşı ayaklanmaların yanında yer aldı. Esad’ı ikna etme girişimlerinin sözde kaldığını düşünüyorum. Beşar Esad’a yapılan ‘demokratikleş’ çağrıları hem cılızdı hem de anlamsız. Suriye gibi kurulduğu ilk günden bu yana bir tek demokratik günü dahi olmamış bir ülkeden bir kaç ay içinde her şeyi ters yüz etmesini beklemek elbette olacak iş değildi, zaten olmadı da.
Belki Türkiye’yi yönetenlerin isteği de buydu. Yani Esad rejimi değişemeyeceğine göre, destek verilecek muhalefet sayesinde Suriye’de rejimi yıkmak ve yerine Türkiye’nin istediği gibi bir rejimi ikame etmek.
Bu noktada anlaşılamayan husus Türkiye’nin yaptıklarıyla o ana kadarki Suriye politikasını, hatta Ortadoğu politikasını yerle bir etmesidir. Yıllarca Suriye’yi Batı saldırılarına karşı koruyan, yaptığı anlaşmalar ve işbirliği ile Suriye’yi dünyaya açan AK Parti Hükümeti, 2011 ve sonrasında adeta dantela gibi ördüğü kendi politikasını yerle bir etti, kendi politikalarından 180 derece döndü. İşte bunu açıklamak çok kolay değildir.
TÜRKİYE VE SURİYE’Yİ ÇARPIŞTIRMAK
Türkiye, Suriye’nin iç işlerine fena halde dahil oldu. Gazetelere sızan haberlerden de anlıyoruz ki Türkiye iç savaşa silah da gönderdi, diğer malzemeleri de. Türk topraklarının Suriye’deki savaşın cephe gerisi olarak rol oynadığını da hep birlikte gözlemledik.
Dediğim gibi, Erdoğan ve Davutoğlu Suriye içlerinde Türkiye’ye daha fazla askeri rol düşünmüşlerdi. Bu konudaki istekli hallerini gösterir pek çok ipucuna da sahibiz. Bu istek iç ve dış baskı ile frenlendi. AK Parti’nin son 1-2 yıldır yaşadığı Hükümeti kaybetme riski ve IŞİD üzerinden AK Parti’yi marjinalleştirme kampanyaları Suriye politikalarında Erdoğan ve Davutoğlu’nun ellerini adeta bağladı. Ancak 2 Kasım seçimlerinden sonra bu konuda Hükümet daha rahat. İç muhalefet konuşacak durumda değil. Çıkan cılız sesler ile baş etmek ise sorun edilmiyor…
Türkiye, İncirlik ve Diyarbakır gibi bazı askeri üsleri ABD’ye açarak Batı’nın Türkiye’ye duyduğu askeri ihtiyacı daha da artırmaya ve böylece kendi Suriye ve Kürt politikasına fazla itiraz edemez hale gelmesini temin etmeye çalışıyor.
KARA OPERASYONU
Türkiye, kara operasyonuna ve Suriye’de daha fazla rol almaya hazır. Bu konuda uluslararası alandan ciddi bir tepki gelmemesi, Amerikalıların sahada engel çıkarmaması ve elbette Türk Silahlı Kuvvetleri’nin istekli olması gerekiyor. TSK’nın bu konuda istekli olmadığı ve olumlu görüş beyan etmediği iddialar arasında. Ancak gerçek tablo nedir, bunu bilebilmek kolay değil.
Diğer taraftan Türkiye’nin Suriye içinde kendisine yakın unsurlar ile kapsamlı bir harekata girmek istediği sızan bilgiler arasında. ÖSO ve Türkmen güçlerle takviye edilmiş gayri resmi bir Türk gücü, Suriye’nin içlerine doğru ilerleyebilir. Bu plandaki en büyük engel ise ABD...
Başa dönecek olur isek, ben hala 2011 yılında söylediğim sözlerimin arkasındayım. Bölgede Suriye ve Türkiye çarpıştırılmak isteniyor, hatta çarpıştırıldı bile. Ve bu durumun Suriye gibi Türkiye’ye de ağır zararları oluyor. Türkiye, oyundaki incelikleri göremez ve Suriye dehlizlerinde ilerlemeye devam eder ise bataklığı daha fazla hissedecek ve korkarım o tarihten sonrası bazı şeyleri konuşmak için geç olacak.