Makale

Tefekkür, Murakabe ve Muhasebe

Paylaş:

Allah insanı işiten, gören, düşünen, sorumluluk sahibi bir varlık olarak yaratmıştır. Düşünme ve sorumluluk sahibi olması insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerindendir.         

Düşünebilmesi ve sorumluluk sahibi olmasından dolayı Allah yeryüzünde insana bir vazife vermiş ve onu söz ve eylemlerinden sorumlu tutmuştur. İnsan düşünme nimeti sayesinde Allah’a karşı sorumluluklarını, geleceğini, geçmişini, günahlarını ve ahiretini düşünür. Sorumluluk sahibi insanlar için Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerinde yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler. (Ve şöyle derler) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru.”1 Tefekkür olarak ifade edilen bu durum insanın sürekli düşünmekle nasıl bir sorumluluk bilincine eriştiğini gösterir.

Tefekkür dört türlü olur:                                                                                                                                                                                    

1- Allahü Teâlâ’nın mahlûklarındaki güzellik ve faydaları düşünmek… Bu tür bir tefekkür O’na inanıp O’nu sevmeye sebep olur.

2- Onun vaad ettiği sevapları düşünmek, ibadeti kolaylıkla yapmaya sebep olur.

3- Onun bildirdiği azapları düşünmek, Ondan korkmaya, kötülük etmemeye, günahtan kaçmaya sebep olur.

4- Onun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah’tan utanmaya sebep olur. Allah’u Teâlâ, yerlerde ve göklerde bulunan mahlûkları düşünerek ibret alanları sever. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem  “Allah’ın zatını değil sıfatlarını düşününüz” buyurmak suretiyle Allah hakkında doğru bir tefekkürün yolunu bize göstermiş oluyor. Tefekkür sonucunda kişi her yerde ve olayda Rabbinin gücünü görür.  Bu düşünce yoğunluğu içinde insan her an Rabbinin kendisini gördüğünü hissetmek suretiyle murakabe boyutuna ulaşır.

Murakabe; korku, denetleme, gözetleme, kontrol etme, kendi iç âlemine bakma, dalıp kendinden geçme, devamlı gayeyi düşünme, kalp ile daima Allah’a bakma, kalbi kötülüklerden korumak için nefsi kontrol altında bulundurma, kişinin daima Rabbinin her halini bildiğini bilmesi, diz çöküp gözleri kapayıp herşeyi zihinden çıkararak hakkın ilhamına vesile olma, anlamında bir terimdir.

Gerçek murakabe, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etme alışkanlığı kazanmaktır. Çünkü Rabbimiz; “Allah herşeyi gözetmektedir” buyurmuştur.2 Cibril hadisinde de murakabeye işaret vardır. Cibril Hz. Peygamber’e; “Bana ihsanı anlat” dedi. Rasulullah da; “İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de O, seni görüyor” buyurdu. Cibril: “Doğru söyledin” dedi.3

Murakabenin hakikati murakıbı düşünerek tamamen onunla meşgul olmaktır. Efendimiz Aleyhissalâtu ves selam, kendi yanında olduğu gibi dışarıda huşulu olamadıklarından yakınan sahabesine şöyle söylüyor: “(Dışarıda da) benim yanımda olduğunuz gibi olabilseydiniz melekler kanatlarıyla sizi gölgelendirirdi.”4 Murakabe çok zor bir ibadettir. İnsanın tek başına bu hali gün boyu koruması şurada dursun beş dakika bile sürdürmesi çok zordur. Çünkü nefis murakabede çok zorlanır. İnsan namazda bile huzur halini birkaç dakika devam ettiremiyor. Namaz sırasında insan nefsi, dünya işleri ile meşgul olarak huzur halini bozmaktadır. Namaz dışındaki murakabe hali de namazdaki huzuru her an yakalamaya çalışmaya benzer ki bu çok zordur. 

Murakabe makamına ulaşmaya çalışan kişi bunun sayesinde ölmeden muhasebeye alışır, kendine çeki düzen verir. Allah’ın lütuf, ikrâm ve ihsanının yanında gazab ve azabını da nazar-ı dikkate alır. Çünkü Rabbimiz: “Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız). Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz” buyuruyor.5

“O gün herkesin amel defterleri ortaya konulmuştur. Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: “Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış-dökmüş” dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”6

“O gün her nefis ne hayır işlemişse, ne kötülük yapmışsa onları önünde hazır bulur ve yaptığı kötülüklerle kendi arasında uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asıl kendisinden çekinmenizi emreder. Şüphesiz ki Allah, kullarını çok esirger.”7

Bu ayetler de insan için muhasebe ve murakabenin ne kadar önemli olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. İnsan daima ahiretini düşünmeli, işlemiş olduğu günahları düşünmeli ve bağışlanma dilemek için Allah Rasulü’nün ümmetine öğrettiği gibi günde 100 defa tevbe istiğfarda bulunmalıdır. Ahiretteki durumu için korku ve ümit arasında bir hal üzere olmalıdır. Ayrıca yaptığı iyilikleri çok görmemeli her zaman Rabbine karşı mahcubiyet içinde olmalıdır. Maneviyatı için sabah akşam virdleri gibi günlük, pazartesi / perşembe günü oruç tutma gibi haftalık, hatim gibi aylık ve itikâf gibi yıllık nafile ibadetlerle sürekli meşgul olmalıdır. Çünkü insan kalbi her an kayabilmekte, insanı yaratılış amacından saptırmak için fırsat kollamakta olan düşmanları insanın bir anlık gafletini beklemektedir. Bu gaflet O’nu hesabını veremeyeceği bir hayatın içine çekecektir. Hâlbuki kıyamet gününde insan nimetlerden hesaba çekilecektir. Ebu Berze Radıyallahu Anh anlatıyor: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: “Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları [Rabbinin huzurundan] ayrılamaz:

  • Ömrünü nerede harcadığından,
  • Ne amelde bulunduğundan,
  • Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından,
  • Vücudunu nerede çürüttüğünden.”8

Sorumlu bir varlık olarak yaratıldığımız andan itibaren her anımızın ve her kelimemizin kayıt altına alındığını her zaman hatırımızda tutarak, her anın hesabını kolayca verebilmeyi, her gün nefis muhasebesi yapan ve dünya imtihanını başarıyla geçen Müslümanlardan olmayı Rabbim hepimize nasip etsin… Âmin.

 

1) Âl-i İmrân, 190-191   

2) Ahzâb, 52

3) Buharî, İmân, 38

4) Tirmizi, Kıyame, 2640

5) Enbiya, 47

6) Kehf, 49

7) Al-i İmran, 30

8) Tirmizî, Kıyamet, 2419