İslam davasının mensupları olarak çıktığımız yolda bu yıl ‘Tevhid ve Adalet’ diyerek yeniden Bismillah diyoruz…
Rabbimiz, “Genişliği yerler ve gökler kadar olan cennet için koşun, yarışın”1 buyuruyor... Hedefi olmayan elbette koşup yarışmaz. Bu sebeple bizler de Rabbimizin emrini her yıl bir hedef belirleyip, hep birlikte birbirimizle yarışarak ve yardımlaşarak o hedefe doğru koşmakla yerine getirmeye çalışıyoruz. Gayesi; “De ki benim namazım, çeşitli ibadetlerim, hayatım ve ölümüm ancak alemlerin Rabbi olan Allah içindir”2 düsturuyla Allah rızası ve hayattaki genel hedefi; “Fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar mücadele edin”3 emriyle İslam Medeniyeti’nin doğması için çalışmak olan bizler, bu ana hedefe ulaştıracak her vasıtayı da ayrıca hedef olarak tayin ederek hedeflerimizi yakın hedef ve uzak hedef olarak belirlemiş oluyoruz. Bizi ve hayatlarımızı böyle anlamlı hedeflerle kıymetlendiren Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun…
Şüphesiz çıktığımız yolun zor ve meşakkatli oluşu gerekli donanıma sahip olmak açısından ihtiyaçlarımızı arttırmaktadır… Bilgiye ihtiyacımız var… Çok okumalıyız… Eğitime ihtiyacımız var… İyi bir eğitimden geçip imana ulaşmalıyız… Maneviyata ihtiyacımız var… Çok ibadet etmeli, çok zikretmeliyiz… Ahlakımızı güzelleştirmeliyiz… Allah yolundaki mücadelemizde yeni yöntem ve teknikler bulmalıyız… Bunların hepsi de cidden mühim ve hatta acil olarak kendimizi geliştirmemiz gereken eksiklerimiz… Fakat bir şey var ki bunların hepsinden daha mühim ve acil; İslam’a davet, Tevhide davet…
Neden acil? Çünkü Üstad Seyyid Kutub’un 60’lı yıllarda ‘bir ateş çukurunun kenarında’ diye nitelendirdiği insanlık artık o uçurumdan yuvarlanmış ve o ateşin içinde yanmaktadır… Neden acil? Çünkü her geçen gün kötülük artmakta, haramlar yaygınlaşmakta ve en kötüsü de gençlik helake sürüklenmektedir. Yeryüzünde artık cinayetin, intiharın olmadığı tek bir saat değil bir dakika geçmemektedir. İnsanlık kurtarıcı bir el bekliyor ve bu ele her zamankinden daha fazla muhtaç. Konu insan ve insanlığın kurtuluşu olunca bundan daha acil ve mühim ne kalır ki geriye… İşte bu sebeple geçen yıl da yılın hedefi olarak belirlediğimiz daveti bu yıl da ‘Tevhide davet’ olarak belirledik.
Tevhide davet diyoruz çünkü davetimizde asıl amacımız dinimizin temeli, özü ve en önemli mesajı ‘La İlahe İllallah’ın’ manasının anlaşılmasıdır. Dini yaşamaya davette, Tevhidden başlamak davetimizin bir metodu ve en önemli kısmıdır. Tevhid gerçeği anlaşılmadan başka hiçbir gerçeğe kimseyi ulaştıramayız ve kimseyi uyandırmış, diriltmiş olmayız. Uyuyan insanlığı uyandıracak, diriltecek tek bir kelime vardır o da La İlahe İllallah kelimesidir. Öyleyse bu yıl hedefimiz bu mesajın herkes tarafından duyulmasını ve anlaşılmasını sağlamak. Herkes derken çocuk, genç, yaşlı olarak her yaşı, hangi meslekte olursa olsun her meslek grubunu ve hangi görüşte olursa olsun her fikir, görüş ve hatta her inanç sahibini kastediyoruz. Yani muhatabımızın sadece insan olmasını bu davayı duymayı hak etmesi açısından yeterli bir özellik olarak görüyoruz. Bu duyuruyu birebir davet yoluyla yapacağımız gibi aynı zamanda yazılı ve görsel medya üzerinden de yaparak davetimizi daha geniş kitlelere ulaştırmayı planlıyoruz.
Konu davet olunca elbette Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in izlediği davet metodu ve yöntemlerini izlemekle yükümlüyüz. Çünkü bu metod ilahi bir metoddur. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem birebir Rabbinin yönlendirmesiyle adım adım, merhale merhale bu yolu izlemiş ve başarıya ulaşmıştır. Bizler de Tevhide daveti uygularken Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in uyguladığı metoda ve yöntemlere bağlı kalmaya çalışacağız.
Ve görüyoruz ki Allah Rasulü bu vazifeyi yüklendiğinde ilk emir “En yakın akrabalarını uyar”4 şeklinde gelmiştir. Bunun üzerine Safa Tepesine çıkarak bütün akrabalarına tek tek seslenmiş ve onları Allah Azze ve Celle’ye kulluk etme ve ölümden sonrası için hazırlık yapma konusunda uyarmıştır. Akabinde yemek daveti vererek yemekten sonra ana konusu Allah’a kulluk, peygamberlik ve ahiret olan bir konuşma yapmıştır. Bizler de hem ayeti yerine getirmek hem de Rasulullah’ın bir sünneti olan bu uygulamayı tatbik etmek için bu yıl davetimize akrabalarımızdan başlayacağız inşallah. Bunun için;
• Yakın ve uzak olarak akrabalarımızın isim listelerini çıkarabilir ve onları arayabiliriz,
• Aynı şehirde yaşayan akrabalarımızı hemen ziyarete başlayabiliriz,
• Ve Allah Rasulü’nün uygulamasını aynen tatbik ederek akrabalarımızı yemeğe davet edip yemek sonrasında Kur’an okuyup İslam’ı anlatabiliriz.
Davette bulunduğumuz insanları yemeğe davet etmeyi psikolojik unsur olarak da görebiliriz. Çünkü yemeğe davet ettiğimiz insan bizim yemeğimizi yer, bizden kıymet görür, hürmet görür ve bizim evimizdedir. Bu sebeple anlatacaklarımızı daha dikkatli dinleyecek ve önemseyecektir. Bundan sonrasında diğer yakınlarımıza geçerek komşu ve arkadaşlarımızı uyarabilir onlara İslam’ı anlatabiliriz. Bundan da önemlisi ebeveyn ve çocuklardan oluşan çekirdek ailemize İslam’ı tebliğ etmemiz ve her hafta yapacağımız aile içi derslerle onlara İslam’ı sevdirmemizdir. (Bu konuyu öneminden dolayı gelecek sayımızda detaylı bir şekilde işleyeceğiz.)
Aslında insanları Kelime-i Tevhide davet etmek sadece bir yılın hedefi olabilecek bir konu değildir. Bu dava yolunun yolcusunun mesleği ve vazifesi davettir zaten. Geçen yıl ve bu yıl davet konusunu işlerken amacımız; yıllardır davet yapan kardeşlerimizin uzmanlaşmalarını ve profesyonel İslam davetçileri olmalarını, davette yeni olan kardeşlerimizin ise daveti öğrenmelerini ve mesafe kat etmelerini sağlamaktır. Her birimizin, kalbi insanların İslam’la kurtuluşu için çarpan, bağrı yanık, ateşli birer İslam davetçisine dönüşmesi için en azından birkaç yıl hep birlikte bir hedef olarak bunun üzerinde durmamız elzemdir. Sonrasında her birimiz daveti hedef olarak tayin ettiğimiz yıllarda öğrendiklerimizle, yaptığımız alıştırmalar ve edindiğimiz tecrübeyle ömür boyu davete devam etmeliyiz. Zira bizim elimizle bir insanın hidayete ermesi üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır.
Yılın hedefi olarak belirlediğimiz “Adalet”e gelince, bundan kastımız gerek dünya üzerinde gerekse ülkemizde zulüm üzere kurulmuş adaletten yoksun sistemlerin bu yönlerini adeta yüzlerine çarpmak, adalet ve zulüm kavramlarının manalarının anlaşılmasını sağlayarak gerçek adaletin ancak İslam’la tesis edilebileceğini toplumun gündemine getirmektir. Aynı zamanda Furkan Gönüllüleri olarak yaşadığımız sıkıntılı süreçte adalete vurgu yapan meşru mücadele yöntemlerimize devam ederek farkındalık oluşturmaktır. Ve elbette ki tüm mazlumları kucaklayarak onların derdine bir nebze olsun derman olmaya çalışmaktır.
Gayret bizden muvaffakiyet Allah Azze ve Celle’dendir. Her birimizin ateşli birer İslam davetçisine dönüşmemiz ve adaleti tesis etme yolunda mücadelemizde daha başarılı olabilmemiz duasıyla Allah’a emanet olun…
1. Al-i İmran, 133
2. Enam, 162
3. Enfal, 39
4. Şuara, 214