Allah adına çıktığı yolda yaşadığı şehri, ailesini ve sevdiklerini ardında bırakan nice insanlar vardır. Biraz keder, birkaç damla gözyaşı ve dillerdeki dualar eşlik eder onlara… Bir yerde hizmet başlatan olma şerefine nail olmak için uzaklara doğru yol alırlar. Yaşadıkları zorlukları ve hissettikleri manevi zenginlikleri tarif etmek mümkün değildir. Peygamber mesleğini devam ettiren bu güzide insanların duygularını gelin bizzat kendilerinden dinleyelim. Adana’dan Ankara’ya hizmet için giden bir bayan hocamızın kaleminden anlayalım o duyguları…
“Hizmet için şehir dışına ilk çıktığımda gerçekten karışık duygular içindeydim. Arkadaşlarımdan, yoğun hizmet ortamından ayrılıp yeni bir şehre gitmek beni çok üzmüş ve düşündürmüştü. Fakat yeni insanlarla tanışmak, bir şehirde hizmeti ilk başlatan olmak bana çok heyecan veriyordu. Aslında bu heyecanımın gerçek sebebi Hocamızla aramızda geçen şu diyalogdu.
Adana’dan ayrılırken Hocamızın yanına gitmiş, hayır dualarını almak ve hakkını helal etmesini istemiştim çünkü Hocamın bende çok hakkı vardı. Hocamız “Bizim hakkımızın nasıl helal olacağını biliyorsun, ölünceye kadar bu dava için gayret eder, fedakârlık yaparsan sana hakkım helaldir” dedi ve “Allah yolunu açık etsin” dualarıyla uğurladı. Ankara’ya gittiğimde bu konuşmayı hiç unutmadım çünkü Hocam hakkını helal etmeyi şarta bağlamıştı. Bu cümle beni sürekli heyecanlandıran, bir şeyler yapmaya yönelten en önemli şey oldu.
İlk günlerimi hatırlamak bile istemiyorum çok yalnızdım, konuşabileceğim hiç kimse yoktu, koskoca şehir ve ben... Hatta bir gün o kadar kötü oldum ki içimden şöyle geçirmiştim; bir şey vesile olsa da şehrime, arkadaşlarımın yanına dönsem... Tabii ki bu duygular hep böyle kalmadı, kalmamalıydı çünkü Allah’ın davası için bir şeyler yapmam gerekiyordu, yeni insanlar bulmam lazımdı ama burada hiç tanıdığım yoktu. Her yerde insan aradım çarşı, pazar, park nerde birisini gördüysem onunla tanıştım, hep ‘acaba olur mu’ diye düşündüm, ümidimi hiç kaybetmedim. Çünkü Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; “Seni yetim bulup barındırmadık mı? Yol bilmez bulup yola iletmedik mi?”1 buyuruyor. Ben de bu koskoca şehirde yetim gibiydim, yalnızdım. ‘Rabbim Rasulünü yalnızlıktan kurtardığı beni de gibi kurtaracak ve bana bu yolda destekçiler gönderecektir’ dedim ve yola devam ettim. Nihayet bir gün (şehre taşınalı 3 ay olmuştu) komşularım bana ‘Hoşgeldin’e geldiler çok sevinmiştim. İşte fırsat dedim! Bunu çok iyi değerlendirmem gerektiğini biliyordum, hemen bir şeyler anlatmaya başladım. Allah’ın izni ile anlattıklarımın tesiri oldu ki; komşularım bir hafta sonra başlayacak olan Ramazan ayı içerinde mukabele yapmamı istediler İlk defa böyle başladım sonra gerisi geldi elhamdülillah… Çok değerli insanlarla tanıştık. O günden sonra haftalık sohbetlerimiz hiç kesintiye uğramadı. İlk mukabeleye başladığımız kimselerden davanın önünde giden kimseler çıkmadı ama davanın önünde giden erkek ve kadınlara vesile olan kimseler oldular. Rabbimin izniyle mukabele vesilesi ile bir tohum atıldı.
Hizmetin ilk yılları gerçekten bir tohumun yeşermesine çok benziyor. Tohumu ekersin, sularsın, bakımını yaparsın ve heyecanla filiz vermesini beklersin ya tıpkı onun gibi. Bazı olumsuzluklar olsa bile bir gün onun yeşerdiğini bilmek insana büyük sevinç verir. İlk yıllar bu umut ve heyecanla geçer. Biri ile tanışırsın seni anladığını zannedersin, olacak gibi olur sonra olmaz sabırla devam edersin, sonra diğeri, sonra bir diğeri, eğer bıkmaz da karanlıkta mumla insan aramaya devam edersen bir gün Allah sana o insanı mutlaka verir ve o filiz yeşerir. İşte bu insanın en büyük mutluluğudur…
Bana ‘bir günlük ömrün kaldı ne yapmak istersin’ diye sorulsa hiç düşünmeden, ‘bir yerlerde hizmeti başlatan olmak isterim’ derim. Çünkü öldüğümde ardımda attığım o tohum yeşerecek ve ben nimetlenmeye devam edeceğim inşallah. Rabbim hizmetlerimizi kabul etsin ve ayaklarımızı bu davada sabit kılsın.”(Âmin)
1- Duha Suresi 6,7