Toplumun en önemli kitlesel gücü gençliktir. Gençliğin potansiyel gücünün farkında olanlar, onlar üzerinde çok çeşitli oyunlar tezgâhlamaktadır. Gerek İslamcı gençlik üzerinde gerekse de diğer gençler üzerinde tatbik edilen envai çeşit proje, aslında sadece gençleri değil, toplumun her katmanının bugününü ve yarınını etkileyecek boyuttadır. Özellikle eğitimdeki rasyonalist (sadece akla- bilime dayalı ve vahyi dışlayan eğitim anlayışı) mantık, eğitimin ruhunu katletmiştir. Ruhsuz ve maneviyatsız bu eğitimden geçen birçok genç, Allah’ı ve dini hesaba katmayan ideolojilerin, kolayca kurbanı olmuştur.
Bu memleketin Müslüman gençlerini Marksist yapmayı başaranların bu başarısında, ruhu kabzedilmiş eğitimin ve dış güçlerin tesiri olduğu gibi, gençlere gerçek İslam’ı anlatmayanların da payı büyüktür. Yine bu memleketin ümmetçi olması gereken Müslüman gençlerini milliyetçi yapmayı başaranların başarısında da tüm bu etkenlerin yanısıra, onlara gerçek İslam’ı anlatıp da İslamcı yapmayanların payı büyüktür.
Müslümanlar, bu memleketin gençlerine hak olan davalarını gürleyerek anlatmazlarsa, meydanı boş bulan bâtıl davaların savunucuları cesaret bulurlar. Bu durumda gençlerimizi onlar etkiler. Biz onlardaki bu cesareti yakinen yaşamış bir memleketiz. Bu memlekette 1910’lu yıllardan itibaren başlayarak 1960’larda daha da hız kazanan gençleri ideolojilerle zehirleme gayretleri, maalesef Müslümanların meydanı boş bırakmalarından kaynaklanmıştır. Bugün dahi Müslüman gençleri Marksist-Leninist yapmaya çalışanlar, bitmiş-tükenmiş, hatta yanlışlığı ve gayrı fıtriliği ispatlanmış bu ideolojilerini temcit pilavı gibi defalarca ısıtıp gençlere sunmaktadırlar. Bugün Türkiye’de hâkim sistem olan, Kapitalist- Materyalist sistemin yanlışlığı ortaya çıktığı an, sanki kurtuluşun başka bir yolu yokmuş gibi, ‘Marks haklıymış’ diyerek yanlışı tescillenmiş, köhnemiş ideolojilerini gençlerimize yutturmaya çalışanlar, yoğun bir şekilde çalışmaktadırlar.
Deveye sormuşlar; ‘yokuş mu iyi, iniş mi ?’ Deve demiş ki; ‘düzün suyu mu çıktı?’ Bugün gençlerimizi toplumların refahı için, sosyal adaletin gelmesi için, hak ve hukukun yerini bulması için sosyalizm veya kapitalizmden birini tercih etmeye zorluyorlar. Geçmişte oynanan ‘Rusya’dansa Amerika, Komünizmdense kapitalizm’ oyununu tekrar oynayıp, gençlerimizi yanlış tercihlere adeta mecbur bırakıyorlar. Eğer bu toplumun geleceğini düşünen kaygılı Müslümanlar; ‘başka bir yol var! Hatırlayın!’ diyerek doğrunun, hakkın, adaletin gerçek yolu olan ‘Tevhid yolu’nu haykırmazlarsa, gençlerimiz, aynı delikteki aynı zehirli yılan tarafından bir daha ısırılacaktır. Müslüman gençleri Marksist yapmayı başaranlara mukabil, Müslüman gençleri Müslüman yapanlar olmadıkça, gençler dini ve fıtratı hiçe sayan bu ideolojilerin kıskacından kurtulamayacaktır.
Bugün tüm inançlar ve ideolojiler ümitlerini gençlere bağlamışlardır. Kiminin hayalindeki ideal gençlik; ‘dindar bir gençlik’, kiminin ‘sosyalist bir gençlik’, kiminin ise ‘milliyetçi bir gençlik.’ Aslında tüm bu idealleri belirleyen etken, benimsenen hayat tarzıdır. Benimsenen veya hedeflenen hayat tarzı her ne ise, ideal gençliğin sıfatı da ona göre belirlenir. Bu noktada İslam’ın ortaya koyduğu hayat tarzı da Müslüman gençliğin misyonunu ve sıfatını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İslam dini gençlerin, sadece fert olarak dini yaşayıp, dindar bir genç olmasını istemez. Dini, hayatın her alanında yaşamalarını ve hâkim kılmalarını öğütler. Dolayısıyla Müslüman veya dindar bir genç olmasının yanısıra aslında tüm bu özellikleri de bünyesinde barındıran ‘İslamcı bir genç’ olmasını hedefler. İslam’ın belirlediği hayat tarzını tüm dünyada hâkim kılmak için mücadele edecek olan İslamcı gençliğin, çeşitli özelliklere sahip olması lâzımdır. Bu özelliklerden sadece bir kaçı şunlardır:
İslamcı gençlik muvahhiddir:
İslam dininin temeli olan tevhid akidesi doğru anlaşılmadan ve öncelenmeden ortaya konulacak hizmet çalışmalarının hiçbirisi, tevhidi bir hareket olarak nitelendirilemez. Bundan dolayı Müslüman gençlerin tevhidi çok iyi anlamaları ve devamlı tevhid merkezli söylem ve eylemlerde bulunmaları gerekmektedir. Allah’ın yeryüzünde egemenliğini savunan yegâne söylem olan tevhid, Müslüman gencin şiarıdır, idealidir.
İslamcı gençlik muhaliftir, muhafazakâr değildir:
‘Yeryüzündeki tüm yanlışlar ortadan kalksın ve doğru hâkim olsun’ diyedir tüm mücadele. Yanlışlar hiçbir zaman kendiliğinden düzelmeyecektir. Şayet doğrunun farkında olanlar ve hakkı hâkim kılmaya çalışanlar, bâtıl düzenlere muhalefet etmez ise, bâtıl düzenlerden nemalananlar güç kazanacaktır. İslamcı gençlik şunun farkında olmalıdır ki; İslam bugün iktidarda değildir, muhalefettedir. İslam’ı yaşayan insanların iktidarda olması İslam’ın iktidarda olması demek değildir. Birkaç namaz kılan insanın başa geçmesiyle İslam hâkim oldu zannedip rahatına bakanlar ve sisteme muhalefeti bırakıp adeta sistemi muhafaza edenler bilsinler ki, sisteme güç katmaktadırlar. Bunun yanı sıra sisteme muhalefeti bırakıp muhafazaya başlayanlar, bir süre sonra sistemi müdafaaya da başlamaktadırlar. Bu durum ise maalesef bu kardeşlerimizin, İslamî nizamdan vazgeçmesinin tescili olmaktadır. Özellikle gençleri sistemin içerisinde kalarak - kaleyi içten fethetme hayalleriyle- sözde mücadelelere yönlendirenler, bu gençlerde olması gereken muhalif ruhu öldürmektedirler. İşte bu ruh olmadığında ümidimiz azalmaktadır. Çünkü geleceğimiz olan gençlerimiz, İslam Medeniyeti’nin kurulmasında kilit rolü üstlenecektir. İşte bu gençler, beşer menşeli gayrı İslamî nizamlara muhalefet etmezler ise, İslam Medeniyeti için nasıl mücadele edecekler?
İslamcı gençlik İslam’ı bilir:
Öncelikle İslamî ilimleri öğrenir ve böylece körü körüne bir İslamcılık taslamaz. Bugün İslam’ı savunan birçok genç, İslam’dan bihaberdir. Temel İslamî mevzularda dahi eğitim almamış gençler, tevhidi ve İslam’ı yeteri kadar bilmediklerinden dolayı etkili bir davet ortaya koyamamaktadırlar. Bu cehalet maalesef İslamcı gençliği, gayrı İslamî değerleri veya ideolojileri savunan, bu ideolojilerin kitabını okuyan gençlerin yanında tesirsiz kılmaktadır. Özellikle genç kitleleri hedef alan, talebe çalışmasını önceleyen cemaatlerin bu gençlere İslamî ilimleri öğretmeleri zorunluluktur. Çünkü, sadece beşerî ilimlerde yetiştirilen gençler, sayıca ne kadar çok olsalar da tesirsiz, pısırık, dünyaperest, cesaretsiz, ilkesiz bir kuru kalabalık oluyorlar.
İslamcı gençlik hareketlidir.
Onlar ölmüş bitmiş ideolojilerini dahi harekete geçirdikleri gençler ile diri gibi gösterirken, biz dipdiri tevhid davasını hareketsiz bir gençlik ile ölmüş bir dava gibi nasıl gösteririz? Bir inancı veya ideolojiyi hareket hayata geçirir. Eğer o inancın mensupları aktif bir topluluk değil ise, o inancın hayatta olduğunu ispatlayamaz. Evet, tevhid davası kıyamete kadar hayattadır. Ancak bu dava, dinamik bir topluluk tarafından yaşanırsa ve anlatılırsa, 21. Yüzyılda da dimdik ayakta olduğunu dünya âleme ispat eder.
Tüm bu özelliklere sahip olan müslüman gence nidamız şudur:
Ey Müslüman Genç! İslam’ın sana verdiği misyonu hiçbir zaman aklından çıkarma. Çünkü o misyonu unuttuğun an, başka taraflara savrulursun. Tevhid ile kök sal ki; esen yelden, gelen selden etkilenmeyesin.
Ey Müslüman Genç! Haddini bil. Allah’ın davasını kendi kafana göre yaşayacağını veya hâkim kılacağını zannetme. Herhangi bir konuda ‘bence’ demeden önce kırk defa düşün, öyle söyle. İyisi mi sen, dilini ‘bence’ kelimesine hiç alıştırma. Çünkü bu kelimeyi söylemeye alışan insan, kafasına göre hareket etmeye başlar. Bu durumda ise Kur’an ve Sünnet’in kılavuzluğu unutulur. Karanlıkların içerisinde olduğumuz şu çağda bir projektör gibi önümüzü aydınlatacak olan kaynağımızı elimizden bırakırsak, yolumuzu kaybederiz.
Ey Müslüman Genç! Özgüven sahibi ol. Bil ki senin özün tevhiddir, tevhidin medeniyeti ise; İslam Medeniyeti’dir. Batı Medeniyeti karşısında ezik durma. Kendi medeniyetine güven ve kendi medeniyetinin üstünlüğünü bil.
Ey Müslüman Genç! Şeytanın en büyük hasmının İslamcı gençler olduğunu bil. Ona göre; sana hasım olana sen de hasım ol. Ve hasmını iyi tanı, vesveselerini hemen farket ki, tuzağına hiçbir zaman düşmeyesin.
Ey Müslüman Genç! Nefis daha çok gençken insanın başının belasıdır. Nefsi alt etmenin en kolay ve doğal yolu ise, hizmette yorulmaktır. Bil ki, beden yoruldukça nefis de yorulur ve zayıflar. Aksi takdirde kuvvetli nefis seni davan için çalışmaktan alıkoyar.
Ey Müslüman Genç! Dünya en çok sana gülümser ve en çok sana parlak gösterir kendini. Adeta bir girdap gibi seni kendine çeker ve yok eder. Bu girdaba kapılma, cazibesine aldanma. Üstad Bediüzzaman’ın dediği gibi, ‘bir parmak bal için, bir batman baldan olma!’
Ey Müslüman genç! ‘Allah aşkla oyun oynamayan genci sever’ hadisini şiar edin. Aşkı mecaziye tevessül etme, zira aşkı mecazi seni aşkı hakikiden mahrum eder. Aşk gibi ulvi bir duyguyu çar-çur etme, zayi etme. Allah bu duyguyu kendisine hasretmemiz için yaratmıştır.
Ey Müslüman Genç! Cesur ve yiğit ol. Peygamberinin cesaretine bak, ashabı kiramın genç yiğitlerine bak, ecdadının kahramanlılarına bak, hâlâ cesaretini toplayamadıysan hiç olmazsa bâtılı savunanların cesaretine bak, utan da cesur ol! Bil ki sen hakkın temsilcisisin. Hakkı savunanlar bâtılı savunanlardan daha cesur olmazsa, hak nasıl bâtılı zail eder?
Ey Müslüman Genç! Bil ki gençlik, nisan yağmuru gibidir; bir anda gelir, bir anda geçer. Elinde bir cevher olduğunun farkına var ve bu çok kısa ancak çok kıymetli dönemi iyi değerlendir. Çünkü gençlik elden bir defa gitti mi gitmiştir, geçmiştir, geri getirmek mümkün değildir. Hani masallardaki gibi ‘bir varmış bir yokmuş’ oluverir, şaşar kalırsın…
Ey Müslüman Genç! İdealist ol. İdealizm en çok gençlere yakışır. Bir davayı hâkim kılacak olanlar da, yolun sonuna kadar gidecek olanlar da, o davanın idealistleridir. Erken yorulmuş, kendisini erken emekliye ayırmış ve ideallerinden vazgeçmiş olanlara aldırma. Onların çok çalıştıklarından yorulduğunu ise hiç zannetme. Dikkat edersen göreceksin ki bu tipler, dünya işlerinde hiç yorulmazlar. Ahiret kaygısı azalıp, dünya kaygısı artanlar çabuk yorulur. Yani yorgunluk, zayıf imanla ve dünya sevgisiyle çok alakalıdır.
Ey Müslüman Genç! Ümmetin ümidi ve istikbâli sensin, bunu unutma! Unutma ki gayretin hiçbir zaman azalmasın. Ümit gibi, ‘ümit edilen’ olduğunu bilmek de insanı gayrete getirir. Sen ümit edilensin, bunun şuuruyla gayret et ki, ümidimiz devam etsin.