Genç kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de “fete” kelimesiyle ifade edilir ve genel olarak bakıldığında ilk insan Âdem Aleyhisselam’ın iki oğlundan başlayıp çeşitli peygamberlerden veya onların getirdiği davaya omuz veren gençlerden “fete” şeklinde bahseder.
Fete, hem güçlü olmayı hem de delikanlı olmayı ifade eder. Ayetlerde bahsedilen bu gençler dünyanın geleceğine yön vermişlerdir. Bu gençlerden Habil, İbrahim Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam, Üzeyir Aleyhisselam, Yuşa ve Davud Aleyhisselam, Hz. İsa ve havarileri, Ashab-ı Kehf gençleri işte bunların hepsinden bahsederken “fete” kelimesi kullanılmıştır. Bazen küfre hizmet ederken ölen gençlerden de o şekilde bahseder. Mesela Nuh oğlu Kenan, Âdemoğlu Kabil gibi…
Buradan şunu anlamak mümkün: Hak olsun batıl olsun tüm davalar gençlerin omuzlarında yükselmektedir. Gençler, ideoloji veya davaların vazgeçilmez en önemli unsurudur. İslam davası da asırlardır gençlerin omuzlarında yükselmiş ve bizlere kadar ulaşmıştır. Genç yürekler ve bilekler adeta tüm davaların motoru ve gücüdür. Bir davaya müntesip ne kadar genç varsa, o davanın geleceği o kadar ümitvardır. Genç, sanki yeni filizlenmiş ve meyveye durmak üzere olan bir bitki gibidir. Meyvesi, kaçınılmaz olan taze bir fidandır.
Allah Rasulü’ne biat edip O'nunla İslam davasına omuz veren ashabı da çoğunlukla gençlerden oluşmaktaydı. Allah’ın elçisi, daima gençlere görev verdi ve onları yaşı ileri olanların başında komutan tayin etti, onlarla istişare yaptı, fikirlerine değer verdi. Allah’ın Rasulü şunu söylemekten hiç çekinmemiştir: “Gençler daima bana destek oldu, ihtiyarlar ise hep önüme engel oldu.”
Gencin imanı da bedeni de aklı da tazedir. Ekilecek tohum orada yeşermeye daha elverişlidir. Suyu kurumak üzere olan bir çorak toprak değildir ihtiyarlar gibi. Gençlerin kalbine atılan her tohum yeşermeye daha yatkındır. Vahyin tohumları o kalplere düşünce hızlıca filizlenir ve boy verir. Yaşlı bir kalbe atılan tohum ise çoğu zaman yeşerecek güç ve imkân bulamaz. Çünkü toprağı verimsiz, suyu kurumak üzeredir.
İşte bu sayılan sebeplerden dolayıdır ki gençler tüm ümmetin ve insanlığın ümidi olmuştur. İslam davası batılı yok edip önce kalplerde yer etmek sonra da insanlığın bünyesinde boy vermek ister. İster şahsi hayatlarda ister içtimai hayatta isterse devlet ve siyasette etkili olup tüm sistemlere yön verip insanlığı kurtuluşa çağırmak ister. Bu çok uzun yollu bir eylem planıdır. Gençler uzun yolları kısaltan, zoru kolaylaştıran, zayıflara güç veren bir enerji ve çekime sahiptirler.
Gencin, enerjisi doğru kanalize edilirse tüm dünya onunla kurtulur; ancak yanlış yola sevk edilirse tüm dünya onunla yok olur. İşte gencin rolü bu kadar fazladır. Onunla kurtuluş veya yok oluş. Genci patlamaya hazır bir bomba haline getiren batıl örgütler, elbette ki ondaki bu yönü bildikleri için en fazla gençleri kullanırlar. Bazen patlamaya hazır bomba olduğu gibi bazen de yeşerip meyve vermeye hazır bir fidandır genç. Kullanma talimatı Rabbimizce verildiği halde insanı insan yapan değerlerden uzaklaşınca ve Kur’an’ın stratejik noktalarını göz ardı edince maalesef İslam davasında mücadele eden İslami cemaatler ve hareketler bu nimetten mahrum kaldılar.
Her davaya olduğu gibi İslam davasına da verilen en büyük nimet gençlerdir. Her ne kadar İslam kutsala dayansa da ve binlerce yıllık bir dava olsa da eğer gençlerden yoksun bir şekilde ilerlemeye çalışıyorsa hedefe varışı çok gecikecektir. Aslında Kur’an boşuna gençlerden bahsetmemiştir. Allah’ın önem verdiğine önem vermemek tek kelimeyle Kur’an’a muhalif davranmaktır. Hiç kimsenin gençleri ihmal etmeye veya onları batıla terk etmeye hakkı yoktur.
Gençler, elimizdeki en kıymetli hazine ve belki de batılı bitirecek en güçlü silahtır. Gençler sadece İslam ümmetinin kurtuluşu için değil, aynı zamanda tüm insanlığın kurtuluşu için çok büyük önem arz etmektedir. Gençleri yetiştiren anne baba ve özellikle de annelere bu konuda çok büyük görevler düşmektedir. İslami terbiye ve idealleri ile yetişmeyen her genç, batıla verilen bir kurbandır.
Aynı zamanda İslam davasını omuzlayan hoca, âlim ve davetçilere de büyük görevler düşmektedir. Gençleri eğitirken, onlara idealist olmayı da öğretmek zorundayız. İdealleri olmayanların gün geldiğinde senin karşına çıkacaklarını unutmayacaksın. İslam’ı, bir dava ve uğrunda ölünecek kadar kıymetli bir din olarak öğretmediğimiz sürece karşımıza daha çok agnostik, ateist, komünist ve sonu “istle” biten nice genç çıkacaktır. Şu unutulmamalı; o gençler yanımızda değilse elbet bir gün karşımızda olacaklardır. Batılın taraftarları hiç durmadan tuzaklar hazırlarken, sen ise gençlerin bu tuzaklara nasıl düştüklerini sadece izlemektesin. Günah olarak bu sana da bana da yeter!
Gençler, bulundukları toplumda lider olmaya aday tek yaş grubudur. Toplumuna yön verecek irade ve kararlılık, cesaret ve önderlik onda toplanmıştır. Bir gencin yetişmesi için batıl davalar milyonlarca dolar harcamakta, gecelerini vermekte ve asla onlardan ümitlerini kesmemekteler. Biz ise en ufak bir hatasında genci kendimizden uzaklaştırmakta çok mahiriz maalesef. Gençler, hata yaptıkça yapmamayı öğrenir, nefsine yenildikçe kalkmayı, kırıldıkça doğrulmayı, zorlandıkça mücadeleyi öğrenirler.
Her genç, meyvesi ne olacağı bilinmeyen keşfedilmemiş bir ağaç gibidir. Nice meyvesi olan ağaç var ki meyvesi her yerde vardır. Nice ağaç var ki meyvesinin tadına henüz bakılmamış ve az bulunan türdendir. İşte her genci böyle görmek ve ümmetin kurtuluşuna sürpriz katkıları olacak nadide fidanlar olarak bakmak lazımdır.
Gençler, bu ümmete Rabbimizin hediyesidir. Bu öyle bir hediye ki, içinde nice hediyeler barındırıyor. Allah toprağı önümüze koymuş, elimize fidanı vermiş. Artık toprağı kazmak, fidanı ekmek ve sulamak bizim görevimizdir. Fidanlar boy verip, meyveye durana kadar, onları korumak, ümidimizi kaybetmeden ondan alacağımız ürünü beklemek zorundayız.
Allah Azze ve Celle ümmete ve insanlığa büyük katkılar sağlayacak sağlam iradeli, idealist, kavgacı, takvasıyla yılmaz, eğilmez, küsmez ve kaçmaz genç kadrolar nasip eylesin bizlere.