Hadis

Veda Hutbesi’nin Evrensel Mesajları -2

Paylaş:

Kıymetli okurlarımız, bir önceki sayımızda Veda Hutbesi’nin ne olduğunu, hangi konuları içerdiğini anlatmış, hutbedeki mesajları ve ilkeleri ele almıştık. Bu sayımızda bu ilkeleri evrensel yapan yönleriyle ele alacağız.

1. “Biliniz ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Bütün insanlar Adem’den gelmiş, Adem de topraktan yaratılmıştır.”

Kur’an’ın indiği dönemde insanlar çoğunluk itibariyle okuma yazma bilmiyorlardı. İnsanlar arasında hurafe ve batıl inanışlar oldukça yaygınlaşmıştı. İnsanlara servet, makam ve mevkilerine göre değer veriliyordu. Hakkın değil kuvvetlinin hüküm sürdüğü bir hayat tarzı yaşanıyordu. Haksızlık ve zulüm alabildiğine yaygınlaşmıştı. Bu sebeple de İslam öncesi Arap sosyal hayatına “cahiliye devri” denilmiştir. Efendimiz, cahiliye geleneği olan bu tavırlara karşı Veda Hutbesi’ne ilk olarak Tevhid dininin temelini belirterek başlamıştır. Rab olan, yani yaratılmış her canlıyı gerçek bir terbiye ile terbiye eden yalnızca tek olan Allah Azze ve Celle’dir. İnsanlar arasında adaleti sağlayacak olan da yalnızca O’dur. İslam dininin temel esası da budur.

Kabileciliğe, ırkçılığa dayalı dinler incelendiğinde itici bir inanç sistemiyle karşılaşılır. Yahudilikte soya bağlı bir din vardır, seçilmişlerin dinidir. İslam ise tek bir ırka bağlı olan bir din değildir. İslam bir ümmet dinidir. Aynı zamanda tüm insanlık aynı atadan gelmiştir. Dolayısıyla yaratılışta herhangi bir insanı veya kavmi üstün yapan bir sebep yoktur. Adem Aleyhisselam’dan geldik ve Adem de topraktandır. Yani insanoğlunun da aslı topraktır. Toprak, insanoğlunun ayakları altında kalan ama nice rızıklara yatak olan müthiş bir maddedir. İnsan kibirlenmemeli fakat nice güzelliği de içinde taşımalıdır.

Hutbenin bu kısmı, yanlış inanç ve bidatlerin önünü kesmekle beraber herhangi bir insanın kendini soyu sebebiyle üstün görmesini ve zulmetmesini engellemektedir. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hutbenin devamında insanoğlunun kendini üstün zannettiği ama Allah katında üstünlük sebebi olmayan diğer noktaları ele almıştır.

2. “Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takva iledir.”

İslam öncesi cahiliye döneminde insanlar, efendi-köle, erkek-kadın, zengin-fakir olarak sınıflara ayrılmakta ve insanlara statülerine göre değer verilmekteydi. İnsanlar geçici şeylerle birbirlerine üstünlük taslamaktaydılar. Hatta kabirlere giderek geçmiş babalarının ve atalarının mezarlarını sayarak sayılarının çokluğuyla birbirlerine karşı övünmekteydiler. Yani üstünlüğü parada, mal çokluğunda, makam ve mevkide görmekteydiler.

Yine bir cahiliye adetine darbe vurulmuştur. İslam toplumunda soy üstünlüğü olmadığı gibi bir fert; kavmi, ırkı, makamı yahut rengi sebebiyle üstün olamaz. Üstünlük maddi ve dünyevi hiçbir sebebe bağlı değildir. Üstünlük yalnızca “takva” iledir. Burada takvadan kasıt “havf” yani korku değildir.  Kasıt “sakınma”dır.  Kişiyi veya bir topluluğu üstün yapan Allah Azze ve Celle’nin yasaklarından sakınmasıdır.

Sadece Arap cahiliyesinde olmayıp tüm çağlarda farklı ideoloji ve fikirlerde sınıf farkını görmekteyiz. Bir Yunan’a göre bir Yunan diğer milletlerden üstündür. Roma kendisi dışındaki tüm insanlığı barbar kabul etmektedir. Biraz daha yakın çağa geldiğimizde kapitalist ve emperyalist sistemde zengin ve sömürgeci üstündür. Sosyalizm her ne kadar eşitliği savunsa da bunu başaramayarak kapitalist sisteme benzer bir sonuçla karşı karşıya kalmıştır. Devlet bazında bakılacak olursa farklı bir durum görülmeyecektir. Roma’da asiller, İngiltere ve Arap yarımadasında kral ve ailesi, Amerika’da beyazlar…

Sınıf farklılıklarının olduğu toplumlarda huzur ve adalet sağlanmamıştır. Sınıf ayrımı olan tüm toplumlarda zalim ve mazlum, ezen ve ezilen vardır. İslam ise her topluma huzur ve adalet ortamı sunmaktadır. Bunu destekleyici ayetlerden birisi de şudur: “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız O'na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.”1

Allah Rasulü, Kureyş’in cehaletini silip süpürmüş ve yerine eşi benzeri olmayan bir medeniyet getirmiştir. Bu adeta bir inkılaptır. Gerçekleştirmiş olduğu bu inkılapla sosyal hayatta insanlar arasındaki soy, renk, dil, cinsiyet, statüko gibi imtiyazları reddetmiştir. Bunların yerine insanları inançta kardeş kılmış ve Tevhid akidesinde birleştirmiştir. Hakkı üstün kılmış, haklı insan köle de olsa onu savunmuş ve onun yanında yer almıştır.

Konuya devam etmek temennisiyle…

1.        Hucurat, 13