Kış mevsiminin gelişiyle beraber, insanı tefekkür etmeye sürükleyen mucizevî bir olay vardır ki; o da yağmur yüklü bulutlardır. İnsanların çoğu yağmurun yağmasına, rüzgârın esmesine, sadece doğa olayı (doğanın kanunu) gözüyle bakar. Hâlbuki o doğaya kanun koyan biri yok mudur? Her şeyin bir ustası olduğu gibi kâinatın da bir ustası olmalı. İşte bu yazımızda Rabbimizin yaratıp düzene koymuş olduğu ve kanunlarıyla hareket eden yağmur yüklü bulutları ele alınacağız.
Yüce Rabbimiz mukaddes kitabında şöyle buyurmaktadır: “O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de bile bile, Allah’a eşler koşmayın.”1 Kâinat kitabını okuyan kimseler Rabbimizin koymuş olduğu kanunlara istinaden, yağmurun yağması için gerekli olan şartları çok iyi gözlemlemişlerdir. Yağmuru oluşturan damlalar, su zerreciklerinden meydana gelir. Bu su zerreciklerinin tutunabileceği bir merkez gerekir. Her havanın sıcaklık şartlarına bağlı olarak taşıyabileceği bir nem miktarı vardır. Her ne zamanki hava neme doyar ve bu nemi taşıyamaz hale gelir, su zerrecikleri bir çekirdek etrafında yoğunlaşmaya başlar ve su damlaları meydana gelir. Böylece bu su damlaları yağmur olarak yağmaya başlar. Rabbimiz bunu bize tek bir cümle ile “… Gökten su indirdi” buyurarak bu sistemin kurucusunun kendisi olduğunu beyan etmektedir. Bir başka ayeti kerimede ise Rabbimiz: “Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunların arasından yağmur çıkıyor. O, gökten sanki oradaki dağlardan da dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzak tutar; bu bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır!”2 Ayeti kerimeden de anlaşılacağı üzere Allah Azze ve Celle bulutları dilediği yere sürüklemektedir. Rabbimizin koymuş olduğu kanunla bulutlar, oluştukları yerden rüzgârların yardımıyla başka alanlara sürüklenirler. Dünyadaki rüzgâr sistemlerinin oluştukları ve hareket ettikleri güzergâhlar incelendiğinde, aslında bunların rastgele değil düzenli bir sistemle hareket ettikleri görülmektedir. Bu sistemlerle okyanuslardan yükselen nemli hava kütleleri kara içlerine doğru rüzgârlar vasıtasıyla taşınmaktadır. Örneğin ülkemize yağışlı hava çoğunlukla Balkanlar üzerinden gelmektedir.
Ayeti kerimede; “Sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunların arasından yağmur çıkıyor” buyrulmaktadır. Üst üste yığılmadan kasıt; taşınan nem ile havanın doymuş hale gelmesidir. Yani her havanın taşıyabileceği bir nem miktarı vardır. Bu orana ulaşıldığında bulutlar yağmura dönüşür. Gerçekten çok basitmiş gibi gördüğümüz ve üzerinde düşünmediğimiz bulutlara baktığımızda Rabbimizin koymuş olduğu kanunla milyarlarca tonluk su taşınmaktadır. Bilim adamları dünyamıza düşen yıllık yağış miktarını hesap etmeye çalışmışlar ve gökten dünyamıza her saniyede 17 milyon ton suyun yağmur olarak düştüğünü tespit etmişlerdir. Böylece yıllık yağmur miktarı yaklaşık 536 trilyon tonu bulmaktadır.3 İnsan bunları düşündüğü zaman, “Ya Rabbi sen ne kadar mükemmel kanunlar koyuyorsun” demekten kendisini alıkoyamamaktadır.
Yüce Rabbimiz bir başka ayeti kerimede bulutlar ile ilgili olarak; “Allah O’dur ki, rüzgârları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler”4 buyurmaktadır. Bulutların parça parça olması da bir mucize değil midir? Bunları taşıyan rüzgârlar kime itaat ediyor acaba? Gerçekten bilimsel verilere baktığımız zaman bulutların ağırlığı çok şaşırtıcı rakamlara ulaşmaktadır. Örneğin; kümülonimbüs türü bir bulutta, 300 bin ton su taşınmaktadır. Gökyüzünde 300.000 tonluk bir kütlenin durabileceği bir düzenin “kurulmuş” olması kuşkusuz hayranlık uyandıran bir durum değil midir? Bu 300 bin tonluk su birden yeryüzüne inecek olsaydı acaba nasıl bir felakete yol açardı. Rabbimiz yine başka bir ayette bu olaya dikkat çekerek: “Ki O, belli bir miktar ile (ölçüye göre) gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız”5 buyurmaktadır. Demek ki her bulutun taşımış olduğu su miktarını tayin eden de, bu yağmur damlalarını belirli bir karar ile sistemli bir şekilde indiren de Allah’tır. Başka bir cihetten baktığımızda, israfı sevmeyen Rabbimiz yağmuru gönderirken de bir ölçüye göre göndermektedir. Her bölgenin almış olduğu yağış miktarı farklıdır ve bu o bölgeye gönderilen bulut miktarına göre yağış miktarı tayin edilmiş demektir. Bazı durumlarda Rabbimiz ceza olması için bir bölgeye aşırı yağış veya hiç bulut göndermeyerek kuraklıkla da azap edebilir. Ravi diyor ki: “İbni Abbas (r.a.)’a şu ayet hakkında sordum: ‘(Allah yolunda cihada) çıkmazsanız, Allah size can yakıcı azapla azap eder...’6 Bunun üzerine şu açıklamayı yaptı: “Allah onlardan yağmuru kesti. Böylece (kuraklık Allah’ın onlara takdir ettiği) azapları oldu.”
Yüce Rabbimiz o kadar çeşitli ve mükemmel yaratıyor ki özellikle uçakla seyahat edenler çok net olarak görmüşlerdir ki; uçaklar yükselirken bu yağmur yüklü bulutları yararak geçiyor. Yukardan bakıldığında bulutlar sanki dağ kütleleri gibi yükselmektedir. Bazı yerlerde pamuk yığınlarını, bazı yerlerde ise çarşaf gibi sergiyi andırırlar. Bazı bulutlar çok yüksektedirler. Sirüs (tüy) bulutları ismi verilen bu bulutlar genellikle yağış etkinliğine sebep olmazlar. Fakat diğer bulutlar binlerce ton su taşımaktadırlar.
Bulutlar insana Rabbimizin her şeyi ne kadar mükemmel bir şekilde evirip çevirdiğini göstermektedir. Atmosferin içerisinde sadece 4-5 km’lik yükseklikteki bir alan içerisinde hareket eden bu bulutlardan çok düzenli bir şekilde yağmur damlaları inmektedir. Rabbimiz: “İçtiğiniz suyu düşündünüz mü? Onu siz mi buluttan indirdiniz yoksa biz mi indiriyoruz? Dileseydik onu acı yapardık. Hâlâ mı şükretmezsiniz?”7 buyurmaktadır. Suyun moleküller halinde yükselmesini, adeta saf su olarak atmosferde dolaşmasını ve yağmur olarak inmesini düzene koyan Rabbimizdir. Yağmur suyu toprak ile temasa geçerek ve kayaların içerisine sızarak, buralardan mineraller yüklenir ve çok tatlı bir su olarak insanın istifadesine sunulur. Allah dileseydi bu suyu acı yapardı ve insanın “bu su neden acı” deme hakkı yoktu. Bu nedenle insanın tüm bu nimetlere şükretmesi gerekmez mi?
Bütün bunların sonucunda insan Rabbinin kudretini görmekte ve: “Ey Rabbimiz kanunların ne kadar güzel ve kusursuz işliyor” diyerek hayranlığını ifade etmektedir. Ardından kâinat kitabını daha dikkatli okumakta, “Rabbim Sen bunları boş yere yaratmadın” diyerek O’na güzel bir kul olamaya çalışmaktadır. Rabbimiz ilmi ile imanı artan kimselerden olabilmeyi nasip eylesin.
1- Bakara, 22
2- Nur, 43
3- E.Yüksel, Kur’an En Büyük Mucize 147
4- Rum, 48
5- Zuhruf, 11
6- Tevbe, 39
7- Nur, 43