Bu davada kimi insanlar zoru görünce bırakır, kimileri ise her şeye rağmen devam eder. Elbette bırakanlar kaybedenler, devam edenler hayırla yâd edilenler ve kazananlardır. Hayırla yâd edilenler arasına kendisini de dâhil ettiğimiz bir büyüğümüz var ki; hizmetin başladığı ilk günlerden itibaren Muhterem Hocamız’ın destekçisi olarak dostluğunu kazanmış ve hayır dualarla ahiret âlemine uğurlanmıştı… İşte davaya bağlılığı ile örnek bir hayat…
1964 Bingöl doğumlu olan Mehmet Hakseven abimiz Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünü kazanmış ve Adana’ya yerleşmişti. Üniversite yıllarında Muhterem Hocamız Alparslan Kuytul Hocaefendi ile tanışan Mehmet abimiz, 1985 yılından bugüne kadar belli dönemlerde hastanede kalması gerektiği durumlar haricinde derslere-cemaate devam etmiş ve aksatmamıştı. Böbrek yetmezliği hastalığından dolayı periton diyalizde, günde dört defa hijyenik ortamda diyalize girmesi gerekirken, hizmette katılması gereken yatılı programlara solisyonları ile birlikte gidip, orada diyaliz yapmaya çalışıyordu. Kendisine bu halin tehlikeli olduğu hatırlatıldığında “hastalığım hizmete mani olmamalı” demiş ve hayatının sigortası olarak gördüğü hizmetine bir an olsun ara vermek istememişti…
Hasta olduğu dönemlerde bir gün eli ve ayağı su toplamış ve çok şişmişti. Nefes alıp-vermesi dahi zorlaşmıştı. Kendisine ‘bu halinle derse gitme, yolda düşer, bayılırsın, korkuyoruz’ diyen ailesine “Şayet dediğiniz gibi olursa ne mutlu bana ki; derse giderken başıma bir şey gelmiş ve bu uğurda ölerek Rabbimin huzuruna varmış olurum” dedi ve her zamanki gibi dersine gitti… Talebelerine daima “Müslüman, İslam davasının ruhunu anladığında onu evinde zincire bağlasalar bile bu zincirleri kırar ve yapması gereken görevini yapar. Ama bu ruhu almadı ise isterse yıllarca hizmetin içinde bulunsun, görevini yapmamak için bin tane bahane bulur” derdi.
Hastalığının teşhis edildiği 2001 yılında tüm akrabaları, kızlarının İslami eğitimlerine ara verip, kendisiyle ilgilenmesini istemişlerdi. Çünkü rahatsızlığı özel bakım gerektiren bir hastalıktı. Kendisi tüm akraba ve ailesinin ısrarına rağmen “imtihanımı (hastalığımı) kızlarımın eğitimlerine engel kılmam” diyerek eğitimlerine devam etmelerini istemişti. Ailesine; davaya ve cemaate bağlı kalarak, bu yolda ömürlerinin sonuna kadar Kur’an ve Sünnet’i düstur edinmelerini ve kendi evlatlarını da bu hal üzere yetiştirmelerini vasiyet etmişti.
Ve nihayet beklenen gün gelmişti… 13 yılın sonunda kendisine uygun bir böbrek bulunmuş ve nakil yapılmıştı. Doktorlar en az 6 ay hiçbir şekilde kalabalık ortama girmemesini ve asla evden çıkmamasını tembihlemişlerdi. Çünkü içinde bulunduğu durum itibari ile hiçbir şeklide enfeksiyon kapmaması gerekiyordu.
Bu kritik dönem ancak iki ay devam edebildi… Ömrünün 13 yılını hastalıkla geçiren Mehmet Hoca, grip enfeksiyonundan ötürü hastanede yatmak zorunda kaldı. Evde ve hastanede kalmak zorunda olduğu günlerde cemaatteki kardeşlerine duyduğu özlem ve kalbinden eksik etmediği hizmet sevdası bir an olsun eksilmemişti… Derse gidemeyişinden ötürü derin bir hüzün yaşıyor ve hastaneye yatmadan bir hafta öncesinde ise “Rabbim izin verirse bir iki haftaya kadar kendimi biraz toparlar, derse giderim. Daha fazla hizmetten uzak kalamam” demişti. Ancak bu rahatsızlıktan kurtulması mümkün olmadı… Kendisi kardeşlerinin arasına tekrar dönmeyi ve kaldığı yerden hizmetine devam etmeyi beklerken öyle olmadı ve 01-12-2013 tarihinde bir akşam üstü Rabbine kavuştu., beklenen olmadı ve Rabbinin huzuruna vardı…
Muhterem Hocamız’ın hizmetteki devamlılığından razı olduğu ve cenaze namazını kıldırmasının ardından yaptığı duada; “Biz ondan razıyız Allah da ondan razı olsun. Biz onun başına bir çok imtihan gelmesine rağmen davaya sadık kaldığına şahidiz” diyerek uğurladığı Mehmet abimize Rabbimizden rahmet diliyoruz.