Kapak

Dava Adamı Mı Hizmet Adamı Mı?

Paylaş:

Muhakkak ki her dava; dava adamlarına ve o davaya hizmet edecek insanlara ihtiyaç duyar. Her dava; varlığını devam ettirebilmek için kendisi uğrunda koşturacak, samimiyetle bağlı yiğit insanlar yetiştirmek ister. Davalar, dava adamlarıyla ve o dava için terleyecek, koşturacak hizmet insanlarıyla varlığını sürdürür. Kendisine sahip çıkılmamış, uğrunda fedakârlık gösterilmemiş hiçbir beşerî veya ilahi dava, yok olmaktan kurtulamaz.

Dava adamı cinsiyet olarak “erkeklik” anlamında olmayıp, erkek-kadın herkesi kapsayan “mertlik, sözünün eri olmak” anlamındadır. Şüphesiz İslam’ın da bir davası vardır. Bu dava; adalet temelli, eşi benzeri olmayan bir hayat nizamı için mücadele etme davasıdır. Ana fikri: “Madem tüm evreni Allah Azze ve Celle yaratmıştır, madem göklerde tümüyle Allah’ın otoritesi işlemektedir; dünya da Allah’ındır o halde orada da O’nun otoritesi işlemelidir” inancıdır. Şu hâlde İslam, kendi inananlarına bir hayat sunmakta ve bu hayatın meydana gelmesi için bir dava ortaya koymaktadır. Ve müminlere bu davanın yeryüzüne hâkim olması için bu uğurda çalışmayı, mücadele etmeyi bir vazife olarak vermiştir. İşte bu dava, İslam davası yani Allah’ın davasıdır.

Şu bir gerçektir ki: Tüm hayatını idealleri için vakfedenler ile belirli ve sınırlı vakitlerde sevap kazanmak maksadıyla ve fazla sıkıntıya girmeden hayır çalışmaları yapanlar arasında elbette Allah nazarında da müminler nazarında da fark vardır. Bu farklar şunlardır:

DAVA ADAMI İLE HİZMET ADAMI ARASINDAKİ FARKLAR

  1. Dava adamı davasına ve ideallerine bağlıdır, hizmet adamı ise kişilere bağlı olur. Sevdiği kişi ölür veya İslam’a hizmetten ayrılırsa, o da ayrılır. Ya da bir kimseyle arasında bir tatsızlık/tartışma yaşarsa, davasını bırakır. Dava adamı ise; hiç kimsenin varlığı ya da yokluğuna bakmaksızın davası için koşturmaya devam eder. Bu mevzuda, sahabeye ihtar mahiyetinde nazil olan bir ayette şöyle buyrulur: “Muhammed yalnızca bir Peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçti. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geri dönecek misiniz? Kim geri dönerse bilsin ki Allah’a asla bir zarar vermiş olmayacaktır. Allah şükredenleri ödüllendirecektir.”1
  2. Dava adamı dünya ile arasına mesafe koymayı başarmış, başka bir deyişle dünya sevgisinden kurtulmuş adamdır. Hizmet adamı ise; sürekli gelgitler içinde olan ve bir türlü dünya sevgisini kalbinden atamayan kimsedir. Şeytan, dava adamından bu mevzuda ümidini kesmiştir ama hizmet adamını sürekli gelecek endişesi, aile ve rızık korkusu ile aldatmayı başarır.
  3. Dava adamı baskılar ve zorluklar yaşasa da dininden tavizler vermeyen, davasından dönmeyen adamdır. Zira o, davasının insanlar tarafından uydurulan bir dava olmadığını, sahibinin bizzat Âlemlerin Rabbi olan Allah olduğunu bilmektedir. Bu sebeple dininden taviz vermez. Hizmet adamı ise; şahsi veya İslam’a hizmeti sebebiyle bir zorlukla karşılaştığında veya din düşmanlarınca canı, malı, ailesi ya da çocuklarıyla tehdit edildiğinde, korkuya kapılıp dininden taviz verebilmekte, davasını terk edebilmektedir.
  4. Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin ifadesiyle: “Dava adamı, hedefine kilitlenmiş bir mermi gibidir. Nasıl ki güdümlü füzeler, hedefine kilitlenir ve başka hiçbir şeyle ilgilenmezse; dava adamı da sadece davasını düşünür ve başka şeylerle meşgul olmaz.” Hizmet adamı ise; böyle kararlı ve kesin inançlı değildir. Hayatın ve davanın zorluklarından etkilenir ve devamlı karamsarlıklar içinde olur.
  5. Dava adamı daima okur ve okumaktan vazgeçmez. Bilir ki; okumadan, sürekli yeni bilgi edinmeden, ilim tahsil etmeden davasına hizmeti sürdüremeyecektir. İdeali olmayan hizmet adamı ise; okumaz, dinlemez, kendisini geliştirmez. Okumanın önemini kavrayamadığı için zamanla zayıflar ve davadan dökülür.
  6. Dava adamı aynı zamanda bir kalp ve gönül adamıdır. Muhabbetullahı elde etmek için Marifetullahı başarması gerektiğini bilir. Bunun için kâinat kitabını okur, usanmadan tefekkürü sürdürür, nafile ibadetlere sarılır, nihayet maksadına kavuşur. Artık Rabbini sevmiş ve O’nun davasına aşkla, sevgiyle ve rızayla bağlılık göstermiştir. Bu durumda Rabbi de onu sever ve kendisine yakınlaştırır. Artık o, asla hak davasından tereddütlü değildir. Hizmet adamı ise; ibadet ve tefekkürü özümseyememiş, sevememiştir. Bu yüzden Rabbi ile diyaloğu zayıf ve hizmeti de kaliteli değildir. Nafile ibadetlerle zikir ve tefekkürle yakınlık kuramadığı için nefesi de zayıf olur. Rabbiyle diyaloğu zayıf olanın, dava kardeşleriyle de diyalog ve muhabbeti zayıf olur. Ayrıca bu insanlarda zamanla ihlas problemi de ortaya çıkar.
  7. Dava adamı, adı gibi dava adamıdır, asla davada memurlaşmayan insandır. Memurlaşanlar hizmet adamlarıdır ve onlar kendi işinden başka işlere el atmak istemez ve onunla ilgilenmezler. Bir kardeşinin hizmetle ilgili bir yardım ve destek talebine çoğunlukla mazeretlerle olumsuz cevap verirler. Dava adamı ise; gönüllü olarak ve sevap arzusuyla nerede eksik ve sorun varsa onunla ilgilenmeye koyulur, kardeşlerinin eksiği olduğunda tamamlar, yardım taleplerine olumlu cevap verir. Hizmet adamı hizmette memurlaşma tehlikesi yaşayan insandır. Zira imani, ameli, kalbi eğitimi için çaba harcamadığından, zamanla bıkkınlık ve heyecansızlık baş gösterir. Bu durum da onu kendi işinden başka işiyle ilgilenmeyen, sevap arzusu taşımayan insan haline sokar.

Muhakkak ki; dava adamı ile hizmet adamı arasındaki farklar bu kadarla sınırlı değildir. Zira dava adamında, hizmet adamında bulunmayan daha pek çok sıfat ve özellikler bulunabilir. Saydığımız ve sayamadığımız özellikler, Allah yolunda mücadele eden dava adamlarının üstün nitelikleridir. Onlar bu yüzden diğer insanlardan kıymetlidir ve bu yüzden onların adı “dava adamı”dır.*

* Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin bu konuda yapmış olduğu açıklamalardan yararlanılmıştır.

  1. Al-i İmran, 144