Geçmişi 1981 yılına dayanan ve ilk günden bu yana Tevhidi anlatarak İslam Medeniyetinin kurulması için mücadele eden Furkan Hareketi, faaliyetlerine ara vermeden her geçen gün büyümeye ve daha fazla insana ulaşmaya devam etmektedir. Türkiye’ye ve dünyanın birçok yerine yayılan Furkan Hareketinin tarihini sizler için derledik…
FURKAN HAREKETİNİN KURUCUSU, ÖNCÜ NESLİN LİDERİ ALPARSLAN KUYTUL HOCAEFENDİ
İslam coğrafyasının özellikle 20. yüzyılda sıkıntılı dönemlere girmesi ve parçalanması bu coğrafyanın bağrından Müslüman öncülerin çıkmasına sebep olmuştur. Müslümanların düştüğü vaziyetten ve insanlığın gidişatından rahatsızlık duyarak Rabbani bir misyonu üstlenen önemli şahsiyetler ve kurmuş oldukları İslami hareketler, coğrafya Müslümanlarını büyük ölçüde etkilemiş ve varlığını sürdürmüştür. Bu, kimi zaman Mısır’da Hasan el-Benna öncülüğünde kurulan İhvan-ı Müslimîn Hareketi olmuş, kimi zaman Filistin’de Şeyh Ahmet Yasin öncülüğünde kurulan Hamas Hareketi olmuş, kimi zaman Pakistan’ı büyük ölçüde etkileyen Ebu’l A’la el-Mevdudi’nin kurduğu Cemaat-i İslami Hareketi olmuştur. Temelde bütün öncü liderleri harekete geçiren sebeplerin aynı olduğu görülmektedir: Tevhid davası ve ümmetin kurtuluşu…
Alparslan Kuytul Hocaefendi de bir fikir ve dava adamı olarak Tevhidin hakiki manasının unutturulduğu, dini esasların kaldırıldığı, Batı Medeniyetinin dayatıldığı ve İslami yaşantının zayıflatıldığı Türkiye’de, Tevhidi söylem ve Nebevi metot ile yola çıkmış ve sonraları kendisinin dahi tahmin edemeyeceği kadar büyük kitleleri sahih İslam anlayışı ile tanıştıran bir isim olarak Türkiye yüzyılına, İslami ve toplumsal hareketler açısından damgasını vurmuştur.
Türkiye’de “Furkan Hareketi” ile bir İslami hareketin mevcudiyetine öncülük eden Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi harekete geçiren en temel sebepler; Allah’ın dünyasında Allah’ın dediğinin olmaması, ümmetimizin perişan hali ve neslimizin bozulmuş olmasıdır. Hocaefendi, bu konularda kendi üzerinde sorumluluk hissetmiş, toplumun gidişatından, Müslümanların geldiği vaziyetten rahatsızlık duymuş, bu durumu değiştirebilmek için harekete geçmiştir. Kendisi dergimizde geçtiğimiz sayılarda ümmetimizin çöküşünün hikmetlerini ve sebeplerini ilmi olarak açıklamış, çözümün hem aydın hem âlim kadrolar yetiştirmek ve topluma yön verecek olan öncü bir neslin meydana getirilmesi olduğunu savunmuştur.
İslami davet ve eğitim kapsamında yapmış olduğu Tefsir, Hadis, Fıkıh, Siyer, Tasavvuf dersleriyle, kaleme almış olduğu yazılarla, gerçekleştirmiş olduğu konferans, söyleşi, miting ve güncel siyasete yönelik analiz ve yorumlarla birçok sahada İslam’a hizmet vazifesini sürdüren Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin hayatını okurlarımıza aktarmayı bir vazife biliyoruz.
HAYATI
20. yüzyılın son çeyreği ve 21. yüzyılın aydın-âlim, dava ve hareket adamlarından olan Alparslan Kuytul Hocaefendi, 21 Ağustos 1965 yılında Adana-Merkez’de doğmuştur. Ahlaki hassasiyetlere sahip, mütedeyyin bir ailede, 10 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya gelmiştir.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin ibadetlerini yerine getiren, haram-helal sınırına dikkat eden, hak ve hukukun gözetildiği, ayet ve hadislerin gündem olduğu bir evde yetişmesi, kendisinin çocukluk döneminde fıtratında olan İslami yaşantıyı desteklemiş ve temiz bir çocukluk dönemi geçirmesini sağlamıştır.
Henüz çocukken babası ile mahallesindeki Şeyh Zülfo Mescidine gitmeye başlamış, bu şekilde cami ve ibadet sevgisi babasının vesilesi ile kalbine yerleşmiştir. Bu şekilde yetişen Alparslan Kuytul Hocaefendi, ilkokul ve orta okuldayken arkadaşlarına İslam’ı anlatmaya, birlikte top oynadığı arkadaşlarını camiye götürmeye, onlara bildiklerini öğretmeye ve namaza alıştırmaya çalışmıştır. Şeyh Zülfo Cami görevlisi caminin anahtarını kendisine teslim etmiş, böylelikle Hocaefendi hem caminin açılıp kapanmasıyla hem namazların öncesinde ve sonrasında caminin temizliği ile ilgilenmiş hem de müezzinlik yapmaya başlamıştır. Lisede öğrenci olduğu 1980-1982 yılları arasında okul çıkışı arkadaşlarını Adana Erkek Lisesi’nin karşısındaki Özgür Camiine götüren Alparslan Kuytul Hocaefendi, onları namaza alıştırmaya çalışmış ve hafta sonları caminin küçük imam odasında arkadaşlarına dini sohbetler yapmaya başlamıştır.
İlk öğrenimini Adana İnkılap İlkokulunda tamamlayan Alparslan Kuytul Hocaefendi, orta öğrenimini Tepebağ Ortaokulunda ve lise öğrenimini de Adana Erkek Lisesinde tamamlamıştır. İlkokul dönemlerinde kitap okumaya başlayan Hocaefendi, kitap okuma alışkanlığını ise ortaokul dönemlerinde kazanmıştır. Ortaokul döneminde okumuş olduğu ilk kitaplar, evlerinde misafir odasında bulunan kitaplıktan olmuştur. Bu oda aynı zamanda kapalı ve sakin olduğu için genellikle okumalarını orada yapmıştır. Kitaplıklarında bulunan masal, öykü, roman gibi kitapları ilkokul, ilmihal kitapları gibi bazı dini kitapları ise orta okuldan itibaren okumaya başlamıştır.
Hocaefendi’nin İslam davasıyla tanıştığı yıllar lise yılları olmuştur. Hocaefendi, 15 yaşına kadar namazlarını eda eden, İslam ahlakına uygun hareket eden ve haramlardan uzak duran Müslüman bir genç olarak hayatına devam ediyordu. Tam bu yaşlarda Hocaefendi’nin hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri olan İslam davasını ve İslam davasının büyüklerini tanıması ve bilinç kazanması süreci gerçekleşmiştir. 16 yaşından itibaren İslam davasını ve İslam davasının büyüklerini anlatan kitaplarla tanışmış ve İslam davasına dair okumalar ve araştırmalar yapmaya başlamıştır. Bu kitaplar genellikle Ebu’l A’la el-Mevdudi, Hasan el-Benna, Seyyid Kutub ve Said Havva gibi İslam davasını anlatan yazarların kitapları olmuştur. Bu aşamadan sonra artık Hocaefendi, ömrünü İslam’a ve İslam davasına adamıştır.
1981-82’de lise 3. sınıfa geçtiğinde 10-15 kadar arkadaşına, sonrasında “Davanın ve hareketin tohumlarının atıldığı yer” olarak tanımladığı Özgür Camiinin imam odasında derslere başlamıştı. 1981’den itibaren Ulu Camii şadırvanında sohbetlere başlayan Hocaefendi, İslam davasını etrafında bulunan insanlara aktarmaya çalışıyordu. 1983’te girdiği üniversitede davet çalışmasına devam eden Alparslan Kuytul Hocaefendi önce bisikleti ile 1984’ten sonra ise mobileti ile taşıyıp derslere götürdüğü arkadaşlarına İslam’ı anlatıyordu. Hocaefendi, lise 3. sınıfta yoğun bir şekilde İslam davası ile ilgili kitaplar okumaya devam ediyordu. Aynı zamanda 1982 yılında Kur’an’ı kendi dilinden anlamak ve inceliklerini öğrenmek için Arapça öğrenmeye başlamış, daha sonra kendisi de Arapça öğretmeye başlamıştır.
Hocaefendi’nin üniversiteye hazırlandığı 1982 yılında, bir taraftan da İslami kitaplar okuduğunu gören akrabalarından kimileri, “İslami kitapları bırak, üniversiteye hazırlan, istikbalini düşün” dediklerinde “Ben zaten istikbalimi düşündüğüm için bunları okuyorum, esas istikbal ahirettir” diyerek cevap vermiştir. 1987-88’de Çukurova Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden mezun olduktan sonra kendisini tamamıyla İslam davasına vakfetmiştir. Hocaefendi, 1990 yılında annesi Besime Kuytul Hanım ile Hac vazifesini ifa etmiştir.
Alparslan Kuytul Hocaefendi, hacdan döndükten sonra 1990-91 yılında askerlik görevini yerine getirmiş, daha sonra 1992-1997 yılları arasında El-Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesi İslam Hukuku Bölümünde okumuştur. El-Ezher Üniversitesinde okuduğu yıllarda 1994 yılında Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfını kuran Alparslan Kuytul Hocaefendi, 28 Şubat döneminde darbe sebebiyle birçok cemaatin faaliyetlerini durdurduğu zamanlarda Mısır’dan cemaatine telefonla “Tedbirinizi alın, faaliyetlerinize devam edin” demiş, cemaati durmaya değil mücadeleye teşvik etmiştir.
2002 yılında Semra Kuytul Hocahanım ile evlenen Hocaefendi, beş çocuk babasıdır.
HAYATA BAKIŞI, DAVASI VE MÜCADELE YÖNTEMİ
Alparslan Kuytul Hocaefendi, lise çağlarından itibaren yeryüzünde Allah’ın değil, insanların dediğinin olduğunu, Allah’ın hükmetme hakkının gasp edildiğini, yeryüzünde zulmün ve suçların çoğaldığını ve nesillerin ifsad edildiğini görmüş, bundan dolayı “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı” diyerek İslam davasını gündeme getirmiş ve uyutulmuş insanları uyandırmaya çalışmıştır. Müslümanların içinde bulunduğu buhranlar, yaşanan zulümler ve neslimizin kötü gidişatı onu derinden üzmüş ve mazlum ümmetin kurtuluşu için Rabbani bir hareketin ortaya çıkması uğrunda mücadele etmiştir.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye göre ilk olarak İslami bir cemaat ve hareket Rabbani olmak zorundadır. Böyle bir hareket Kur’an ve sünneti kendine rehber edinecek, İslam’a hizmet ve mücadele metodunu kendi kafasından değil, Kur’an ve sünnetten alacaktır. Bu İslami anlayışa sahip olan bir hareket, farzlar ve haramlarda geri adım atmayı dinden taviz vermek olarak görecek, bu konularda müsamaha göstermeyecektir. Ancak farz veya haram olmayan ya da âlimler arasında ihtilaflı olan meselelerde daha esnek ve müsamahakâr olan bir hareket olmalıdır. Öncü nesil; imanı, ibadeti, ahlakı ve cihad şuuruyla Rabbani bir harekettir.
İkinci olarak; İslami bir cemaat ve hareketin ilmi olması, ilme önem vermesi ve ilme göre davranması zorunludur. Sadece beşerî ilimlere değil, İslami ilimlere de önem veren ve ilmi kendine pusula edinen bir hareket olması gereklidir. Çünkü İslami ilimlere gereken önemi vermemek; Kur’an ve sünnetten dolayısıyla sırat-ı müstakimden uzaklaşma, zamanla haramları helal görme gibi tehlikeleri beraberinde getirmektedir. Beşerî ve siyasi ilimlere önem vermemek ise düşmanın tuzaklarını anlamama ve tuzaklara düşme hem İslam’a hem de çağa uygun bir hareket metodu ve strateji izleyememe gibi tehlikeleri beraberinde getirecektir. O halde âlim ve aydın vasıflarını kendinde toplayan hem İslami hem de siyasi ilimleri bilen, çağını tanıyan, strateji sahibi olan ve dünya konjonktürünü anlayabilen kimselerin yetiştirilmesi ümmetin kurtuluşu için zorunludur. Furkan Hareketi, gayretli ve kabiliyetli hanım ve erkeklere bu iki vasfı kazandırmaya çalışmaktadır.
Üçüncü olarak, İslami anlayış ve yapılanmanın şümullü (kapsamlı) olması elzemdir. Kur’an eczanesinde insana lazım olan bütün vitaminler ve ilaçlar bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim iman, ibadet, ahlak, cihad, ahkam, muhabbetullah ve takva gibi vitamin ve ilaçları gerekli olduğu kadar vermiş ve bundan bir bütün olarak istifade edilmesini emretmiştir. Dolayısıyla bu vitaminlerin birini ya da birkaçını alıp diğerlerini almamak Müslüman şahsiyetinde bozulmalara, zayıf ve hastalıklı Müslümanların ortaya çıkmasına neden olacaktır. O halde her cemaatin ve Müslümanın anlayarak en çok okuduğu ve en çok alıntı yaptığı kitap Kur’an olmalıdır. Hiçbir kitap Kur’an’a ve Hadis-i Şeriflere perde yapılmamalıdır.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi birçok hoca, cemaat ve tarikatten ayıran en önemli özellik, onun ülke ve dünya gündemine duyarsız kalmaması ve siyasi olaylara Kur’an ve sünnet perspektifiyle yorumlar yapması olmuştur. Hak bildiğini söylemekten korkmayan kişiliği, onu Türkiye’de alışılmış hoca ve lider modellerinden ayırmaktadır. O, hak bildiğini söylemekten asla korkmamış ve daima “İslam’a veya Müslümanlara zarar verildiğinde konuşurum. Ben sonumu değil, görevimi düşünürüm” demiştir. Bu yüzden birçok zorlukla, mahkemelerle ve iftiralarla karşı karşıya kalmıştır. Hiçbir zaman kınayıcının kınamasından, iftiracının iftirasından korkmadan daima hakkı haykırmış ve haklının yanında durmuştur. Yanlışa yanlış demiş ve güçlü de olsa haksızların safında asla yer almamıştır.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin davası Tevhid davasıdır. “Bu dünya Allah’ındır, o halde O’nun dediği olmalıdır” diyerek Tevhidin manasını halkın anlayacağı dille sloganlaştırmış ve özetlemiştir. Tevhid davası yolunda izlenilen mücadele yöntemi ise Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in mücadele yöntemi olan Nebevi hareket metodu olmuştur. Alparslan Kuytul Hocaefendi, “Dava Allah’tan olduğu gibi metot da Allah’tandır” bilinciyle hareket ve hizmet etmektedir. Bu direniş ve stratejiyle yoluna devam eden cemaat, gelinen son süreçte çalışmalarını daha da genişleterek Allah’ın izni ve inayetiyle bir harekete dönüşmüştür.
Hocaefendi, hayatını İslam Medeniyetinin inşası uğrunda mücadeleye adamış seçkin bir ilim, dava ve hareket adamıdır. Hocaefendi’nin en büyük hayali ümmete liderlik yapacak öncü bir neslin yeniden doğmasıdır. Bu uğurda gece gündüz dersler vererek bu nesli yetiştirme gayretindedir ve tüm mesaisini buna ayırmıştır. Hocaefendi yıllardır bu uğurda yapmış olduğu eğitim ve hizmet faaliyetlerine aralıksız devam etmektedir. Hocaefendi’nin en büyük amacı; Rabbani metotla İslami hizmetler yapan, tüm meselelere sahabiler gibi Kur’an ve sünnet penceresinden bakan, Kur’an’da bulunan iman, ibadet, ahlak ve cihad gibi tüm vitaminleri alınması gerektiği kadar alabilen öncü bir neslin yetiştirilmesidir. Alparslan Kuytul Hocaefendi, bu özlemini gerçekleştirebilmek amacıyla tüm mesaisini eğitim ve hizmet çalışmalarına vakfetmektedir.
İLK ÖĞRENCİ EVİ, İLK DERS
Alparslan Kuytul Hocaefendi 1981-1982 yılları arasında okulda ve Özgür Camii imam odasında, 1982-1986 yılları arasında Adana Ulu Camii şadırvanında, kitabevlerinde, mahallelerde uygun kimselerin evlerinde, üniversitede ve öğrenci evlerinde sohbetler yapmış, Tevhidi ve İslam davasını anlatmış ve insanları uyandırmaya çalışmıştır. Daha sonra 1986 yılında Alparslan Kuytul Hocaefendi, zor şartlar içerisinde topladığı kurban derilerinin parasıyla ilk öğrenci evini açmıştır. Evin kirasının ancak bir kısmı peşin olarak ödenebilmiş, geri kalanı ise daha sonra tamamlanabilmiştir. Öğrenci evinin eşyalarının bir kısmını evinden götürmüş bir kısmını ise satın almıştır. Hocaefendi açılan bu evde her hafta üniversite öğrencilerine düzenli olarak Tefsir dersleri yapmıştır. Bu gayretler neticesinde Tevhid davasını anlayan insanlar çoğalmış ve Türkiye’de İslami bir hareketin doğuşu bu küçük adımlarla başlamıştır.
KARDEŞLER KİTABEVİ AÇILDI
1987 yılında üniversite son sınıfta olan Hocaefendi, öğrenci evinin ardından insanların İslami kaynaklara özellikle de İslam davasını anlatan kitaplara rahatlıkla ulaşabileceği, bir araya gelebilmenin ve sohbet etmenin mümkün olabileceği bir kitabevi açmak istedi. Bu sebeple 1988 yılında yeni bir davet mekânı olarak bahçesi olan mütevazı bir kitabevi açıldı. Alparslan Kuytul Hocaefendi, aralıksız sürdürdüğü Tevhid davetine burada devam etti. İslam davasına ilgi duyan gençlerin sürekli geldiği bir mekân olmaya başlayan Kardeşler Kitabevi, aynı zamanda İslam davasının halkımıza ulaştırıldığı bir yer oldu.
HAYIRLI BİR KAPI AÇILIYOR: FURKAN VAKFININ KURULUŞ SÜRECİ
1987-88’de Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra 1990’da askere giden Hocaefendi, 1991 yılında askerlik vazifesini tamamladı. Ardından 1992’de Mısır el Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesinde İslam Hukuku bölümüne başladı. 1996-97’de Ezher Üniversitesi İslam Hukuku Fakültesinden mezun oldu. 1992-1997’de Mısır’da olduğu süreç içerisinde tatillerde Türkiye’ye gelerek cemaat çalışmalarını devam ettirmiş, Mısır’da olduğu zamanlarda da Adana’da devam eden İslami çalışmalar ve gelişmelerden haberdar olabilmek için talebeleriyle mektup veya telefon ile iletişim kurmuş, hizmetlerin takibini sürdürmüştür. 1992-93’te cemaatine mektup göndermiş, mektupta Muharrikune’s-Sitte yani “İnsanı Harekete Geçiren 6 Etken” konusunu ele almıştır.
Allah’ın yardımı, Hocaefendi ve arkadaşlarının gayretleri neticesinde sayı artmış, bu sebeple daha düzenli ve daha büyük çalışmalar yapabilmek için Hocaefendi, hizmetlerini vakıf çatısı altında sürdürmeyi uygun görmüştür. Furkan Vakfı, Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin ve birkaç gönüllü insanın gayretiyle 22 Kasım 1994 tarihinde Adana’da kurulmuştur.
Bu süreçte yapılan istişareler sonucunda Furkan Vakfına “Furkan” ismi Alparslan Kuytul Hocaefendi tarafından verilmiştir. Bu durum vakfa verilecek ismin özenle seçildiğini göstermektedir. “Furkan” Kur’an’ın isimlerinden olup “Hak ile bâtılı birbirinden ayıran” manasına gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında Furkan adının 21. asra uygun bir isim olduğu görülmektedir. Çünkü içinde yaşadığımız çağ itibarıyla insanların kalpleri, akılları ve fikirleri batılın şekillendirdiği doğrultudadır. Hak ile bâtıl birbirine karışmış, ayırt etmesi zorlaşmıştır. Müslümanların hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmekte zorlandığı bir dönemde bu manada bir ismin verilmesi büyük anlamlar barındırmakta, hareketin misyonuna ve vizyonuna uygun bir isim olmaktadır. Yani bu hareket isminden de anlaşılacağı üzere hak ile bâtılı ayırmayı, yalnız hakkı anlatmayı değil bâtıla da bâtıl demeyi kendine görev bilecektir.
Furkan Hareketi, Efendimiz’in yetiştirmiş olduğu sahabe nesli gibi bir nesil yetiştirmeyi hedeflemektedir. Gayesi Allah rızası, hedefi ise İslam Medeniyetidir. Furkan Hareketi; Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olsun diye mücadele eden, toplumuna hayırlı işlerde öncülük yapacak, aydın – âlim vasfına sahip öncü bir nesil meydana getirme çabasında olan bir harekettir. Bu amaçla Hocaefendi, “Öncü Nesil” projesini geliştirmiş ve eğitim çalışmalarını buna yönelik hazırlamıştır. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İslam Medeniyetini kurma yolunda mücadele ederken uyguladığı hareket metodunu ve ashabını eğitirken izlediği eğitim metodunu uygulamaktadır. Yani hareket ve eğitim metodu Kur’an ve sünnetten alınmıştır. Kur’an ve sünnet ışığında Hareket Esasları: “Rabbanilik, İlmilik, Şümûllülük” olarak belirlenirken, Eğitim Esasları: “İman, İbadet, Ahlak, Cihad” olarak belirlenmiştir.
Furkan Vakfı kurulduktan sonra eğitim ve hizmet faaliyetlerine vakıf binasında devam edilmiştir. Zaman içerisinde yurt içi ve yurtdışı olmak üzere birçok il ve ilçede şubeler açılmıştır. Vakıf bünyesinde, kurulduğu günden bu yana; Akaid, Fıkıh, Tefsir, Hadis, Usul, Siyer, İslam Tarihi ve Arapça gibi ilmi derslerin yanı sıra İslam davası, Türkiye ve dünya siyaseti, Çağdaş akım ve ideolojiler, Ortadoğu ve İslam coğrafyası gibi siyasi dersler yüz yüze ve online olarak yapılmaktadır.
1986 yılında açtığı ilk öğrenci evinde Tefsir derslerine başlayan Hocaefendi, 1990’da askere gidinceye kadar Tefsir derslerine devam etti. 1994-2000 yılları arasında vakıfta konulu dersler yaparak İslam’ı anlatan Alparslan Kuytul Hocaefendi 2000 yılından itibaren cuma günleri tekrar halka açık Tefsir derslerine başladı. İçinde bulunduğumuz 2025 yılında halen Tefsir dersleri devam etmektedir. Aynı şekilde bayan hoca hanımların cumartesi günü yapmış olduğu bayanlara yönelik Tefsir dersleri de halen devam etmektedir. Yapılan Tefsir ve konulu derslerin yanı sıra çeşitli il ve ilçelerde bayan-erkek konferansları ve gençlik programları gerçekleştirilmektedir. Aynı zamanda haftalık mahalle dersleri, temel eğitim dersleri, gençlere yönelik manevi kamplar, kermesler, kültürel faaliyetler, kardeşlik geceleri, bayramlaşma programları, Ramazan Ayında itikaf programları, Ramazan Ayı sohbetleri, gezi ve piknik etkinlikleri, gelişime yönelik yarışmalar düzenlenmektedir. Furkan Vakfı, ihtiyaç sahibi ailelere, öğrencilere ve depremzedelere yardım seferberliği, kardeş aile projeleri, SODES kapsamında öğrencilere eğitim desteği ile binlerce hayırlı faaliyete imza atmıştır.
ÖNCÜ NESİL PROJESİ VE ÖNCÜ NESİL KAVRAMI -1990
Alparslan Kuytul Hocaefendi, “Öncü Nesil” kavramının nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatıyor: “1990 yılında Diyarbakır’dan Kayseri’ye gitmek üzere bir otobüse binmiştim. Biletimi alırken firmaya özellikle şunu sordum: ‘Sabah namazı vakti geldiğinde namaz kılmam lazım, durur musunuz?’ Onlar da: ‘Tabii ki dururuz’ dediler. Sabah namazı vakti geldiğinde muavine durumu hatırlattım. O da bana ‘Tamam’ dedi ve şoföre söyledi. Ama otobüs durmadı. Biraz daha yol alınca muavine tekrar sordum. Şoförün yanına gitti, durumu iletti, yine ‘Tamam, duracağız’ dedi ama yine durmadı. Üçüncü kez artık ben şoförün yanına gittim. ‘Sabah namazını kılmam gerekiyor’ dedim. ‘Tamam’ dedi ve biraz ileride duracağını söyledi. Sonunda yol üstünde bir köy camisinin önünde durdu. Kaptan bana dönerek, ‘burada kılabilirsin’ dedi. Otobüs durunca yolcular da uyandı. Camiye gittim, abdest aldım ve namaza durdum. Sünneti kılarken bir baktım, şoför de camiye girdi. Meğer o da namaz kılan bir adammış. Birlikte cemaatle farzı eda ettik. Namazdan sonra otobüse binerken birkaç yolcu otobüsten indiler ve bana, ‘Namaz mı kıldınız?’ diye sordular. ‘Evet’ dedim. Bunun üzerine: ‘Biz de kılacaktık’ dediler. ‘Namaz kılacaktıysanız siz neden şoföre söylemediniz?’ dedim. İşte o an şunu fark ettim: İnsanlar kendileri bir şey başlatmıyor, öncülük yapmıyorlar. Harekete geçmek yerine hep birilerinin öne çıkmasını bekliyorlar. İşte bu olayı arkadaşlara anlatırken ilk kez ‘Öncü’ olmanın önemine değinmiştim ve ‘Öncü Nesil’ kavramı bu şekilde başladı.”
O gün yaşadığı bu olay, Hocaefendi’nin zihninde bir kavramın filizlenmesine sebep oldu: “Öncü Nesil.” Hocaefendi, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumların harekete geçirilmesi için öncü bir neslin yetiştirilmesinin gerekliliğini anlatmaktadır. Çünkü insanlar, genellikle bir lider, bir yol gösterici olmadan hareket etmemektedirler. Öncülük, zorluklarla dolu bir sorumluluktur. Bu nedenle insanlar bu yükü omuzlamaktan kaçmakta veya bırakmaktadırlar. Oysa ümmetin işlerinde öncü insan tiplerine ihtiyaç vardır. Bu tip insanlar çıkmadıkça toplumlar başka türlü harekete geçmeyecektir. Hocaefendi’ye göre Öncü Nesil; herkesin oturduğu zamanda yürümeli, herkesin yürüdüğü zamanda koşmalı, herkesin sustuğu zamanda konuşmalı ve herkesin oturduğu zamanda bir çalışma başlatmalıdır. Öncü Nesil, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olsun diye gayret eden, dünya nimetlerine dalıp davasını unutmayan ve Tevhid davası için canından, malından ve zamanından fedakârlık eden bir nesildir.
AÇILIŞ KONFERANSI
Furkan Vakfı kurulduktan sonra Alparslan Kuytul Hocaefendi, 31 Ocak 1995 yılında Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda “Öncü Nesil” konulu büyük bir açılış konferansı gerçekleştirmiştir. Konferansın duyurulması için günler öncesinden yoğun çalışmalar yapılmış ve konferansın gerçekleştirildiği salon, Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi pür dikkat dinleyen bir dinleyici kitlesiyle dolmuştur. Konferans, ilk olması ve konusunun önemi nedeniyle hâlâ akıllarda tazeliğini korumaktadır.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin konferansta öne çıkan cümleleri şunlardır: “Öncü nesil izzet sahibidir. Bediüzzaman, Seyyit Kutup, Hasan el Benna ve diğer birçok âlimler ve şehitler gibi… Öncü nesil Furkan’dır. Hakla bâtılı ayırmak için geldiğini bilen nesildir. Öncü nesil, açılmaz kapıları açacak olan nesildir. Öncü nesil, daima öncü olmanın izzetini ve şerefini bilen bir nesildir. Öncü neslin öncüleri toprak altındadırlar. Bizden öncekiler tohumları attılar ve gittiler. Biz artık başka bir nesil beklemiyoruz. Çünkü biz öncü neslin kendisi olmak istiyoruz. Öncü nesil artık gelmiştir. Bu nesil, öncü neslin kendisidir.”
GRUP FURKAN İLAHİ VE MARŞ EKİBİ
Furkan Hareketinin konferans ve benzeri organizasyonlarında yapılan ilahi etkinliği söz konusu olduğunda Alparslan Kuytul Hocaefendi ve çevresindekiler arasında nasıl yapacaklarına dair bir konuşma geçmiş ve Hocaefendi vakıf içerisinde yeni oluşmaya başlamış olan ilahi grubunu öne çıkarmak istemiştir. Sanatçı çağırılması teklifine karşılık, “Bizim tanınmış sanatçılarımız yok ama bu vesileyle bizim Grup Furkan tanınabilir. Biz kendi çizgimizle başlayalım, o da bu vesileyle tanınmış olsun. Aslında en güzeli bizim kendi parçalarımızla, kendi çizgimizde çıkmamızdır zaten. İlkinde tanınmaz, sonrasında tanınır” demiştir. Vakıf bünyesinde şekillenen ve günümüzde de hâlâ parçalarıyla gönüllere taht kuran Grup Furkan’ın ilk adımları da bu şekilde atılmıştır. Bu anlamda hareket, her yönüyle kendine has bir çizgi ve tarz benimsemiş, halk arasında da böyle tanınmıştır.
28 ŞUBAT DARBESİNDE FURKAN VAKFI
Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller Hükümetine karşı 28 Şubat 1997’de yapılan darbeden bir müddet önce Alparslan Kuytul Hocaefendi rüyasında deprem olduğunu, depremde çürük binaların yıkıldığını, sağlam binaların yıkılmadığını görmüş ve rüyada kendi kendine “bu deprem herhalde 5,5 şiddetinde” demiş ve o şekilde uyanmıştır. Uyandıktan sonra rüyasını “Türkiye’de siyasi bir darbe olacağı ancak bu darbenin çok şiddetli bir darbe olmayacağı” şeklinde tabir etmiştir.
28 Şubat darbesinden sonra Müslümanlar zor günlerden geçerken o tarihte Mısır’da eğitimine devam eden Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye talebeleri: “Türkiye’de bazı cemaatler, medreselerini kapattılar, biz de kapatalım mı?” diye sormuşlar. Hocaefendi, soranlara: “Korkmayın, tedbirinizi alın ve faaliyetlerinize devam edin. Hem zaten bu darbe, İslami hareket için büyük bir deprem olmayacak” diyerek cevap vermiştir. Alparslan Kuytul Hocaefendi bunları söylerken o dönemde birçok cemaat: “Biz hizmetlerimizi derledik topladık, buzdolabına kaldırdık, ileride tekrar buzdolabından çıkarırız” diyerek hizmetleri bir süreliğine durduracaklarını sonra devam edeceklerini ifade etmişlerdir. Alparslan Kuytul Hocaefendi ise bu sözlere: “Eti buzlukta dondurup 1 sene sonra çıkarıp yiyebilirsiniz ancak hizmet ete benzemez. Buzdolabına konulan hizmet donar, bir daha da canlanmaz. İslami hizmet, vücuttaki kan gibidir. Kan donduğunda insan öldüğü gibi faaliyetler de dondurulduğunda ölür ve bir daha canlandırılamaz” diyerek cevap vermiştir. Alparslan Kuytul Hocaefendi kendisinin de ifade ettiği gibi geri adım atmayı ve hizmetleri dondurmayı asla düşünmemiştir.
Müslümanlara şiddetle baskı yapılan bir dönemde Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yaptığı konuşma, gösterilmesi gereken Müslümanca duruşun bu çağda ender bir örneği olmuştur. Alparslan Kuytul Hocaefendi o dönemde Türkiye’de yapılabilecek en cesur konuşmayı yapmıştır. 18 Nisan 1999 seçimlerinde İstanbul Milletvekili olarak seçilen ve 2 Mayıs 1999’da TBMM’de ant için törene başörtülü şekilde gelen Merve Kavakçı, Bülent Ecevit’in: “Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu kadına haddini bildiriniz” sözlerine maruz kalmış, başörtüsüyle TBMM’ye geldiği için devlete meydan okumakla suçlanmış ve dışarıya atılması istenilmiştir. Alparslan Kuytul Hocaefendi, Bülent Ecevit’in bu sözlerine şu net ve cesur cevabı vermiştir: “Allah, başörtüsünü emrettiği halde kamusal alanda başörtüsünü açmaya çalışmak Allah’a meydan okumaktır. ‘Meclis, devlete meydan okuma yeri değildir’ diyorlar. Peki bu meclis, Allah’a meydan okuma yeri midir? Bu meclis, millete meydan okuma yeri midir? Bu vatanı kurtaran kadınlar başı kapalı, çoğu da çarşaflı kadınlardı. Bu vatandan kovulacak birileri varsa onlar da bu vatanı kurtaranların zihniyetine düşman olanlardır. Bu vatanı kurtaranlar, bu vatandan kovulamazlar. Bu vatanın bayrağının kırmızısı namaz kılan insanların kanlarından alınmıştır.” Hocaefendi’nin bu ifadeleri Müslümanların böylesi durumlarda gösterilmesi gereken tavır noktasında önemli bir örneklik teşkil etmiştir.
HİZMET HALKASI GENİŞLİYOR: ŞUBELER AÇILIYOR
Hocaefendi’yi dinleyen ve Tevhid davası ile tanışan insanların sayısı günden güne artıyordu. Adana dışında birçok ilde İslam davasını anlayan ve yaşamın Allah için olması gerektiğinin şuuruna varmış her insan bir bir hizmet halkasına katılıyordu. Gün geçtikçe geniş kitlelerce yankı bulan Furkan Vakfının farklı şehirlerde temsilcilikleri ve şubeleri açılmaya başladı. Adanmışlığın, disiplinin ve özverinin sonucu olarak açılmaya başlayan şubelerin ilki 1997 yılında Elâzığ şubesi oldu. Daha sonra Furkan Gönüllüleri tarafından Gaziantep, Ankara, Konya, İzmir, Antalya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Dörtyol, Kırıkhan, Mersin, Malatya, Adıyaman, İstanbul, Batman, Kayseri, Mardin, Niğde, Osmaniye, Siirt, Van, Erzurum, Bursa, Manisa, Kocaeli, Adana ilçelerinden Ceyhan, Kozan, Kadirli, Karaisalı, Seyhan, Sarıçam ve daha birçok şehirde şube ve temsilcilikler açıldı. Şubelerin olmadığı şehirlerde ise internet üzerinden takip edenler olduğu gibi küçük gruplar halinde çalışmaların olduğu yerler de bulunmaktadır. Sonraki yıllarda sosyal medyanın yayılmasıyla beraber hem yurt içinde hem yurt dışında Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi ve Furkan Vakfının faaliyetlerini takip edenler artmıştır. İlk yurt dışı şubesi ise 2012 yılında Almanya ve Danimarka’da açılmıştır. İngiltere, Hollanda, Azerbaycan ve Özbekistan gibi ülkelerde çalışmalar başlamıştır.
10.000 KİŞİLİK MİMAR SİNAN’DA İLK KONFERANS!
İslami çalışmalara ve faaliyetlere ara vermeden devam eden Furkan Vakfı, 2003 yılına gelindiğinde 10.000 kişilik Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosunda ilk büyük konferansını gerçekleştirmiştir. “İslam ve Batı Medeniyetinin Farkı” konulu konferansın duyuru çalışmaları tüm cemaat fertlerinin seferberliğiyle yapılmıştır. 2003 yılından sonra 2018 yılına kadar konferanslar serisi devam etmiş ve her sene konferans yapılan şehir sayısı artmıştır.
ÖNCÜ NESLİN YÜKSELEN SESİ: FURKAN NESLİ DERGİSİ
Etkinlik ve derslerin yanısıra basın-yayın organları oluşan Furkan Hareketi, 2011 yılının mayıs ayında Furkan Nesli Dergisini yayın hayatına başlatmış, ilk sayısını “Öncü Nesil” başlığıyla çıkarmıştır. Öncelikli vazifesi toplumumuza Tevhidi öğretmek, İslami bilinç, ümmet şuuru ve mücadele azmi kazandırmak olan dergimiz; İslami davetin ve kutlu davanın tüm insanlığa ulaşmasını amaçlamakta ve gerçeklerin gizlendiği, hakların gasp edildiği, yapılan zulümlere sessiz kalındığı bir dönemde, hakkın gür sesi olma misyonunu yüklenmektedir. Dergimiz ümmetin kanayan coğrafyalarını gündeme getirerek Müslümanların derdiyle hemhal olmayı, kardeşliğimizi hatırlamayı, aynı zamanda bugün bu duruma düşüşümüzün sebeplerini ve çözümlerini masaya yatırmaktadır. Bir dava dergisi olan ve dini, siyasi, fikri içerikleri içinde barındıran dergimizin Başyazarlığını ilk sayısından itibaren Alparslan Kuytul Hocaefendi yapmaktadır.