Esmâ’ül Hüsnâ

El-Bari (C.C.)

Paylaş:

“O Allah ki; yaratandır, kusursuzca varedendir, şekil ve sûret verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tesbih eder.”1

İnsan gözünü şöyle bir çevirip baksın kâinata. Ne denli muntazam ve birbirine mutabık varlıklar var. Hiç bir varlıkta bir pürüz ve bozukluğun görünmemesi,  Allah’ın varlıkları sadece yaratıp bırakmadığının bir göstergesidir. Çünkü kâinatın sahibinin adıdır El-Bâri; “Her şeyi muhtelif şekil ve suretlerde kusursuz ve uyumlu yaratan.”

Eğer O; sadece yaratıp bıraksaydı ve yarattıklarında bir bozukluk olsaydı, hiçbir kulun bundan hesap sormaya gücü yetmeyecekti. Ama Allah buna rağmen her yarattığını mükemmel bir şekilde yaratmış ve bu güzelliklerle kullarını âdeta lezzetlendirmiştir. Çünkü insanda kemalâta iştiyak vardır. İnsan Rab olarak kabul ettiğinin hem kendisinde hem de yaptığı işlerinde nakıslık görmek istemez. Ve Allah da yaptığı işlerinden sual edilmez zaten. Çünkü kusurlu yapan, hatası görünen sual edilir, hesaba çekilir. Allah ise bundan münezzehtir. Çünkü O El-Bari’dir.

El- Bâri isminin tecellisi kâinatta iki şekilde tezahür eder: Birincisi; insanlarda, hayvanlarda, bitki ve ağaçlarda âzâların birbirine uygun olarak yaratılmasıdır. Mesela; insana bakalım; insanın kaşı ile gözü uyum içindedir. Kaşlar göze kadar uzamamakta ve insanın görünüşünü etkilememektedir. Kaşların da saçlar gibi uzadığını ve insanın gözüne perde olduğunu düşündüğümüzde, Bâri isminin tecellisine ne kadar muhtaç olduğumuzu anlarız. Yine insanın iki gözü ve iki kulağı arasındaki uyum, kolun uzunluğunun boy ile uyumu, el ve ayak parmaklarının arasındaki uyum, bacakların birbiriyle eşit uzunlukta olması Rabbimizin El- Bâri isminin tecellisidir. Aynı uyum hayvanlarda da geçerlidir. Kartala sinek kanadının takılmaması, sineğe arının iğnesinin verilmemesi ve her mahlûka vücuduna uygun azaların takılması. Rabbimiz bu ismini bitkilerde de göstermiştir. Mesela; bir ağaca baktığımızda, yaprakların dallara gelişi güzel takıldığını zannederiz. Halbuki gerçek böyle değildir. Zira dala takılan her bir yaprak, diğer bir yaprağın güneşine en az mani olacak şekilde takılmaktadır. İşte bir ağaca bile yaprakların böyle bir hassasiyetle takılması, bu ismin tecellisinden başka bir şey olamaz.

İkincisi ise; varlıkların hadiselerle ve kâinattaki nizamla uyum içerisinde olması ve her şeyin hizmetinin ve faydasının sünnetullaha zıt düşmemesidir. İnsana ışığı görebilmesi için gözün, sesi işitebilmesi için kulağın, havayı teneffüs edebilmesi için ciğerlerin verilmesi bu ismin kapsamına girmektedir. Yine Rabbimizin yaşam için koyduğu her bir ahkâm insanın gerek fizyolojisi, gerek psikolojisi açısından ve toplum açısından en faydalı çözümleri içermekte, hayatın tüm muhtelif sahnelerini kuşatıcı olmakla beraber insana mutlak doğruyu gösterip, onu dünya ve ahiret hayatına hazırlamaktadır.

Allah (c.c.)kullarının bu isimle ahlâklanmasını ister. İster ki kulları da yapmış oldukları işlerinde her bir hatayı en aza indirsin. Ahiret için bir geçiş köprüsü olan dünyayı deneme yanılma yolu ile değil de bu yoldan daha önce geçen peygamberler, onları takip ederek iz bırakan sahabe, âlim ve Salihlerden öğrensin. Allah’ın kendisine vermiş olduğu akıl, kalp ve beden nimetini Allah’ın emirlerine uyum arz edecek tarzda kullansın, bunları bir nankörlük ve isyan aracı olarak görmesin.

Ey Bâri Olan Allah’ım! Suretimizi Birbirine Nasıl Uyumlu Ve Güzel Yarattıysan Hayatımızı Da Emirlerine Uygun Kıl. Ve Bize Kulluğumuzun Her Safhasında Hassasiyetle Davranmamızı Nasip Eyle... (Âmin)

1- Haşr, 24