“Allah onlara dedi ki: ‘Korkmayınız, ben sizinle beraberim; ben her şeyi işitir, her şeyi görürüm.”1
Rabbimiz Teâlâ’nın Es-Semi’ ismi, işitme kuvvetine sahip olarak; her şeyi tam anlamıyla işiten ve her şeye işitme gücünü veren, gizli ve aşikâr olarak kâinatta söylenen her sözü duyan demektir. Eğer Allah’ın(c.c) böyle bir sıfatı olmasaydı; Allah’ın zatında bir noksanlık olduğu ve sağır olduğu ihtimalini ortaya çıkarırdı ki, bu da Allah için kabul edilecek bir gerçek olamaz. Çünkü bu Allah’ın kemaline aykırıdır. Kâinatta bir lâhza içinde milyarlarca işitilecek hadiseler vuku buluyor ve bu hadiseler dünyanın ilk oluşumundan başlayarak günümüze kadar hiç kesilmeden, her an değişerek devam ediyor. Yüce Rabbimiz bunlardan hiçbirini kaçırmadan ve hiçbiri diğerine mani olmadan hepsini aynı anda ve aynı derecede işitendir. Çünkü Rabbimizin işitmesi bir kayda veya bir şarta bağlı değildir.
Rabbimiz Teâlâ Es- Semi’dir. Öyle bir Semi’ ki ‘kuytu köşede iki kişinin fısıldaşmasını işitir.’ Öyle bir Semi’ ki; İslam davetçisinin hangi ortamda nerde, hangi dersi yaptığını işitir. Kimse dinlemese O dinler ve meleklerine dinletir. Öyle bir Semi’ ki; nice sessiz feryatları, nice kimsesizlerin ahını, nice yalnızların içli dualarını işitir. O’nun işitmesi için kelimelere ihtiyacı yoktur. Dilsizi de, sessiz kelimeleri de işitir.
Rabbimiz Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de kuluna, şah damarından yakın olduğunu, onun kendisine her seslenişini, “Rabbim” diyerek yalvarışını duyduğunu ve bizzat o duaya cevap verdiğini ifade eder. “Şayet kullarım sana benden sorarlarsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yolda gidebilsinler.”2 İnsanın gerek sıkıntı duyduğu, zorda kaldığı zamanlarda gerekse iyi zamanlarında daima sesini işiten bir Rabbinin olduğunu bilmesi, muhakkak ki onu rahatlatacaktır.
Ve hem bu öyle bir Rab ki; sonsuz güç ve irade sahibi, kullarını duymak için mesafelerin kısalığına ihtiyacı olmayan ve kulunu dinlemek için zaman sıkıntısı yaşamayan bir Rab. Böyle bir Rab, elbette ki bir insanın, bir insanı dinlemesinden daha evlâdır. Çünkü zaman olur; insanlar seslerini başkalarına duyuramazlar. Duyursalar bile bekledikleri anlayışı göremezler ya da yanlış anlaşılırlar. Yine zaman olur; seslerini duyururlar; ama ihtiyaçları nispetinde çözüm bulamazlar sorunlarına… Tüm bu sorunların yaşanmadığı ve asla da yaşanmayacağı tek mercie gitmeli insanlar. Çünkü Kur ’an-ı Kerim bize, Rabbimizin: “Gizlinin gizlisini bildiğini”3 bildirmektedir.
Bazen öyle olur ki; kul ısrarla Rabbine dua ettiği halde duasının kabul edilmediği vehmine kapılır. Rabbimiz eğer kulu, kendisine için için dua ediyor ve buna rağmen kulunun isteğini geciktiriyorsa; bunda ayrı hikmetler ve hayırlar vardır. Rabbimiz ya kulunun sesini işitmekten haz aldığından ya kulunun isteği hakkında hayırlı olmadığından ya da daha hayırlısını vereceğinden geciktirmekte veya istediğini vermemektedir. İşte bundan dolayı sesimizi işittirmeye aracı olan duamızda ısrarcı olmalıyız. Rabbimiz gönlümüzde olanı hakkımızda hayırlı, hakkımızda hayırlı olana ise gönlümüzü razı eylesin…
“Allah-u Teâlâ duanızı kabul eder. ‘Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı’ diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.”4
- Taha, 46
- Bakara, 186
- Taha, 7
- Buhari