Kıymetli okuyucularımız, geçen sayımızda günahın tanımından ve günahlara karşı bakışımızın nasıl olması gerektiğinden bahsetmiştik. Bu sayımızda da her bir günahın hem ferdi olarak hem de toplumsal olarak verdiği birtakım zararlardan bahsedeceğiz.
İnsanlar günah işlerken farkında olmadan kendilerine birçok zarar vermektedirler. Bu zararların çoğunluğu manevi olsa da bazıları direkt bedeni hatta insanın suretini etkileyecek cinstendir. Bazı zararlar da vardır ki topluma bela ve musibet getirir ama insanlar gelen felaketlerin sebebinin kendi elleriyle yaptıkları şeyler yüzünden olduğunun farkında değillerdir. Bu sebeple günahların zararlarını hem ferdi zararlar hem de toplumsal zararlar olmak üzere 2 başlık altında işleyeceğiz.
GÜNAHLARIN FERDİ ZARARLARI
- Kalbi Öldürür, Kalp Gözünü Kapatır
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir”1 buyurmuştur.
Kalp maddi ve manevi açıdan insan vücudunun en önemli organıdır. Kalp zarar gördüğü zaman kişinin yaşam kalitesi zayıflayabilir ve hatta bu durum ölümle sonuçlanabilir. Aynı şey manevi açıdan da geçerlidir. Kişi her bir günahla kalbine bir siyah nokta koyar. Artık kalpte iman izlerine neredeyse rastlanmaz ve kalp manevi açıdan ölecek hale gelir. Çünkü imanın merkezi kalptir. Kalbin katılaşmasına sebep olan şey ise günahlardır. Allah Azze ve Celle: “Onların kazandıkları günahlar kalplerini paslandırmıştır”2 buyurmuştur. Rasulullah bu ayeti tefsir ederken: “Kişi günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hâsıl olur”3 buyurmuştur.
Her uzvun bir yaratılış gayesi vardır. Kalbin görevi ise Allah’ı anmak ve O’nunla huzur bulmaktır. Kişi günahlarla Allah’tan uzaklaşır ve böylece kalbi yaratılış gayesi dışında kullanmaya başlar ve kalp katılaşmaya başlar. Simsiyah olan kalp ise sahibini sıkacak ve daraltacaktır. Kişi dünyadaki birçok nimete sahip olsa bile gerçek huzura ulaşamayacak ve hep bir arayış içerisinde olacaktır.
Kalbin günahlarla dolması kişinin kalp gözü dediğimiz feraset, basiret ve hikmetten yoksun kalmasına da sebep olur. Çünkü bu meziyetler ancak Allah'a yakın kalplere bir lütuf olarak verilir. Kalbi siyah noktalarla kapkara olmuş birinin mantıklı ve isabetli kararlar verebilmesi mümkün değildir.
- Allah İle Kul Arasında Mesafe Oluşturur
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda “Biz insana şah damarından daha yakınız”4, “Her nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir’5, “Sen bizim gözlerimizin önündesin”6 gibi birçok ayette Allah'ın kullarına çok yakın olduğu ifade edilmiştir.
Peki, madem Rabbimiz bize bu kadar yakındır o halde kendimizi O’ndan uzak hissetmemizin sebebi nedir? İşte cevabını aradığımız sebep işlediğimiz günahlardır. İnsan her bir günahla Allah’tan bir adım uzaklaşır. Bu şekilde zamanla Allah'ın sıfatlarından gafil olur. Allah'ın her an duyduğunu, gördüğünü unutur. Allah'tan çok uzaklaşır. Hatta zamanla Allah’ın kendisine yakın olmasını dahi istemez. Çünkü yakın hissederse içinde bulunduğu halden uzaklaşması gerektiğini düşünecektir. Nefsi ise buna müsaade etmek istemeyecektir. Böyle insanlara İslami bir yaşantıdan bahsedilse ya da yaptıklarının doğru olmadığı ifade edilse, dinlemek istemezler ve “Konuyu kapatalım, ben zaten biliyorum, inşallah ileride olur, şu an konuşmak istemiyorum” derler. İşte bu şekilde günahlar, kalbi Allah'tan uzaklaştırır ve hakikat sesinin kalbin katılaşmış duvarlarından geçmesine izin vermez. Hâlbuki insanın bu dünyaya gönderilmesinin en önemli amacı Allah’a kulluk yapmaktır. Bu kulluğun en önemli göstergesi ibadetlerdir. Şayet insan, kendisini yaratan Allah’ı unutursa, hayatta bulunma gayesinin dışına çıkmış olur, hesabı unutur ve sonunda cehennemliklerden olur.
- Aklı Giderir, Unutkanlık Yapar
Akıl bir nurdur; günah ise aklın nurunu mutlak surette söndürmektedir. Nuru sönen akıl ise güçsüzleşmekte ve noksanlaşmaktadır. Seleften biri “Allah’a isyan eden hiçimse yoktur ki en sonunda aklı yitip gitmesin”7 demiştir.
Âlimler harama bakmanın unutkanlık sebebi olduğunu söylemişlerdir. Gözlerine hâkim olamayan ve haramlara bakan bir insanın hafızasının yavaş yavaş köreleceğini belirtmişlerdir. İmam Şafi hocası Vekî bin Cerra' nın dersindeyken hocası onun ezberinde hata olduğunu fark etmiş ve kendisine bugün farklı bir şeyin olup olmadığını sormuş. İmam Şafi de derse gelirken önünden yürüyen bir kadının ayak bileklerini gördüğünü söylemiş. İmam Şafi kasten harama bakmasa bile bu bakış onun temiz ve kuvvetli hafızasını etkilemişti. Bu çağda ise her tarafta aleni haramlar varken bir de kasıtlı olarak haramlara bakmak çok daha fazla aklı etkileyecektir. Nitekim gençlerden de çok fazla ‘bende unutkanlık var’ sözünü işitiyoruz. Ayrıca harama bakmak yalnızca unutkanlık yapmaz. Kişinin ince anlayışlı, keskin zekâlı, hikmetli ve ferasetli bir bakış açısına sahip olmasını da engeller.
Osmanlı’nın son dönem şahsiyetlerinden Mahir İz Hocaefendi talebesine: “Oğlum biz Osmanlı ilk mektebine gittik. Bize ilk gün yolda nasıl yürüneceğinin kaidesini öğrettiler. Göz, ayağın ucunda olacak yürürken! Hep önümüze bakardık. Sizler boyuna etrafınıza bakıyorsunuz. Sizde hafıza olmaz. Günahı göz işlerse de, belasını gönül çeker. Gözler bakar, gönül rahatsız olur ve hafızayı zayıflatır” demiştir.
Sonuç olarak: İnsan bir günaha girerken o andaki geçici lezzeti düşünmektedir. Oysa daha sonra o günahların lezzeti gider ve elemi kalır. Bu elemlerin bir kısmı ahirette görüleceği gibi görüldüğü üzere bir kısmı da bu dünyada görülmektedir. Eğer kul Allah’a yaklaşmak istiyorsa daima haramlardan kaçmalıdır.
Konuya devam etmek üzere…
- Buhari, İman, 39
- Mutaffifin, 14
- Müslim
- Kaf, 16
- Hadid, 4
- Tur, 48
- Kalplerin İlacı, İbn Kayyım El-Cevziyye