Kurtuluş bir umuttur ve yaşayan her insanın hakkıdır. Kurtarmak ve kurtulmak birbirinden ayırt edilemez. Her kurtuluşun ardından bir başkasının kurtuluşu gelecektir. Ya da birini kurtardığında kendi kurtuluşuna kapı aralamış olacaksın!
İnsanlık, batılın ve nefsani arzuların kör karanlığında, her geçen gün daha kötüye gitmekte ve seyredenlerin sayısı, kurtuluşa kanat çırpanlardan her zaman daha fazla olmaktadır. Cehenneme giden yolların sayısı her geçen gün artmaktayken, cennete giden yollar ise günden güne azalmaktadır. Ancak kurtuluş önderleri Peygamberler ve onların yolunda giden davetçiler bize daima ümitvâr olmayı öğretmişlerdir.
Maddi âlemde sürdürdüğümüz hayat mücadelesini, ahiret hayatımızı garantiye almak için de sürdürmek zorundayız. Üstelik bu mücadele tüm ümmetin kurtuluşu adına olmalıdır. Ümmetin hem dünyası hem de ahireti sana emanettir ey genç kardeşim. Dünyada ümmetine yapılan zulümden ve haksızlıklardan onları korurken, aynı zamanda da uhrevi hayatlarını da korumak için davet çalışmaları yapmalısın!
Vicdanları kurumuş insanlığa çağrıdır yürüyüşümüz! Haykırmak gelir içimizden: Emanete sahip çıkanlar nerede? Kurtuluşa yol açanlar nerede?
Ümmet coğrafyam yangın yeri! ‘Yetişin, yangın var!’ feryadı ile inim inim inler analarım. Bu yangına bir el atmak vakti gelmedi mi? Gençlerden oluşan bir rahmet yağmuru olup inesim gelir ümmetimin cayır cayır yanan bağrına. Bu yangın başka nasıl sönecek, kim söndürecek bu kundaklanmış yuvamızı!
İşte her genç davetçinin gönlü rahmet yağmurları yüklü bulutlar gibi olmalı, ümmetin bağrında yanan ateşleri söndürmeli. Emanete sahip çıkan olmalı, yepyeni kurtuluşlara kapı açmalı.
Vakit, uyandığın kadar uyandırma vaktidir.
Vakit, kurtardığın kadar kurtulma vaktidir.
Vakit, feda ettiğin kadar var olma vaktidir. Bu ümmete neyinden ne kadar feda ettin ise o kadar var olmaya layıksın demektir. Uyanık kalabilmek için kurtuluş yolları araman lazım. Yolumuz, sadakatle sıvanmış, kardeşlik ile bağlanmış bir yoldur.
Kavgamız saltanat ve mal mülk kavgası değildir. Kavgamız, cehalete, nefse ve şeytani düzenlere köle olmaktan kurtarma davasıdır. Kur’an ile büyük cihadı gerçekleştirip felaha ulaşmak zorundayız. Felah (kurtuluş), fena fi ümmet olmaya bağlıdır; ümmette kaybolmak, ümmetin kurtuluş çalışmalarında kendi nefsini yok saymaktır. Nefsin: ‘Ben’ derken, sen ‘vazgeçtim senden’ diyeceksin.
Kim kurtuluş isterse yolda iz bırakan büyükleri izlesin. Onlar kurtarınca kurtuldular.
Ayetlerde kurtuluşun anahtarları elimize verilmiştir;
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”1
Demek ki tüm insanlığı hayra çağıracak, iyilikle emredecek ama iyinin en güzelini emredecek, kötülüğe de en güzel şekilde engel olacak bir topluluk oluşturmak veya içinde bulunmak, kurtulmanın anahtarıdır. Hayra çağırmak, hayırlı insanlardan öğrenilir. Hayırlılar ise bu ümmete her şeylerini feda edenlerdir. Gel, sen de hem hayırlılarla ol, hem de hayırlılardan ol ve kurtuluşu öğren, yola koyul.
“Fakat peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. Bütün hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”2
Ayetler o kadar güzel anlatıyor ki kurtuluşu, işte bir anahtar daha Rabbimizden. Peygamber ve beraberindekiler, her şeyleriyle cihad edenler, hayrın gerçek sahipleri; kurtuluşa erenlerin en güzel örnekleridir. Kurtuluşa ermenin en güzel yolunu onlar göstermiştir.
Genç kardeşim, kurtarmak için önce kendi arzularından kurtulmalısın. Arzuların bir dağ gibi önünde dururken yola çıkamazsın. Önce o dağı aşmanın yolunu bulmalısın. Sonra tüm yollar selamete çıkacaktır. Ancak, zordur sabretmek ve devam etmek. Tüm sabrını gerekirse bu işe adamalısın. Dünyalık şeylere sabretmektense ahiretlik amellere ve Rabbinin senden istediği mücadele yolunda sabır ve sebat göstermelisin. Sonuç mu? İşte:
“Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükâfatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir.”3
Bu asıl kurtuluştur işte. Ancak emin olalım ki daha nice dünyevi bela ve sıkıntıdan da Rabbimiz bizi kurtarmıştır da haberimiz bile olmamıştır. Allah Azze ve Celle kendi dinine yardım edenlere yardım edeceğini ve günahlarını bağışlayacağını söylemesinin dışında, bir de dünyada zafer ve iktidar da vaad etmektedir.
İnsanlığı ve dünyanın gidişatını değiştirmek için yapman gereken ilk iş, yola koyulmaktır. İlk mücadele nefisle başlar, kurtuluş varsa kurtarma da olacaktır. İslam ümmetinin acılar içinde kıvrandığı şu günlerde; seyr-i ilallah (Allah’a yolculuk), Allah yolunda mücadeleden geçer. Allah’ın rızasını ve murakabesini (yakınlığını) kazanmak, ancak ümmetine sahip çıkıp onların kurtuluşu için mücadeleye bağlıdır.
SEN, EY YÜREĞİNDE ÜMMET KADAR DERT TAŞIYAN, TAŞIMA KUVVETİNDE OLAN MUS’AB YÜREKLİM!
KALK YERİNDEN! DÜNYA, ÇİLEGAHIN, YUSUFİ ZİNDANIN OLSUN!
DERT ETME KENDİ NEFSİNİ, AİLENİ! SEN KURTARIRSAN KURTARIRLAR TÜM NESLİNİ!
1- Âl-i İmrân Suresi, 104
3- Mü’minûn Suresi, 111