Makale

İSLAM KARDEŞLİĞİNİ BOZAN FAKTÖRLER

Paylaş:

Allah Azze ve Celle tarafından tesis edilen ve “Ey Muhammed! Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir”1 ayetiyle ifade edilen kardeşlik, Müslümanların ne boyutta birbirlerinin yakını olduğunu vurgulamaktadır.

Kardeşliği muhafaza etmek; İslam Medeniyeti’nin inşasında ve İslam’ın öngördüğü Müslüman ahlâkına sahip insan modeli meydana getirebilmede  önemli olduğu gibi, toplumda rahat ve huzurun tesisi açısından da önemlidir.  İslam toplumu; uhuvveti iman etmenin güzel bir meyvesi olarak bilen, İslam’ın oluşturduğu bir bağ olarak gören, kardeşine iyiliği nefsine yapılan iyilikle denk tutan, kardeşi için attığı her adıma hayır penceresinden bakan fertlerden oluşur ki; orada rahat ve huzur tesis edilmiştir.

İslam toplumundaki temel dinamiklerden biri olan ve İslam toplumunu cahilî toplumlardan ayıran, hiçbir maddî menfaate dayanmayan, çıkar ilişkileri üzerine bina edilmeyen, iman bağı üzerine kurulan ve Allah’ın kalpleri uzlaştırmak sureti ile tesis etmiş olduğu bu kardeşlik duygusu, çeşitli sebeplerden dolayı bozulmakta ve zarar görmektedir.

Kardeşliği bozan unsurları kısaca ele alacak olursak:

1-Su-i Zan: Kardeşlerin birbirleri hakkında zanda bulunmaları mutlak surette kardeşliği bozar. Su-i zan Allah Azze ve Celle’nin; “Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bazısı günahtır”2 ayeti ile ‘kaçının’ şeklinde emir buyurduğu haslettir. Zan ekseriyetle hakka isabet etmez, etse dahi kişi için din kardeşi adına düşen şey;  hakkında su-i zan yapmak değil ‘benim kardeşim herhalde bunu kastetmemiştir’ demek sureti ile hüsn-ü zanda bulunmaktır.

Su-i zan beslemek kardeşliği bozduğu gibi aynı zamanda kalbe kin ve nefret duygularının da tohumunu ekmektedir. Su-i zan besleyen kalbin sahibi kendisini bir an önce hesaba çekmeli ve kardeşi ile arasının bozulmasına meydan vermemelidir.

2- Gıybet: Uhuvvetin tesis edilmediği, şahsiyetin bozulduğu, korkaklığın artıp cesaretin azaldığı toplumlarda gıybet yaygınlaşır. Bu hastalık, kardeşliğin temeline dinamit yerleştirdiği için dinimizde özellikle sakındırılmıştır.  Bu sebeple Rasulullah şöyle buyurmuştur: “Aziz ve Celil olan Rabbim beni Miraç’a çıkardığında, demirden tırnaklarla yüzlerini ve gözlerini tırmalayan bir topluluğa rastladım. Cebrail’e dedim ki: ‘Bunlar kimlerdir?’ Şöyle dedi: ‘Bunlar gıybet ederek insanların etlerini yiyen ve onların şereflerine dil uzatanlardır.”3 

Gıybetin tehlikesi; ‘benim anlattıklarım zaten onda var. Ben ona iftira atmıyorum. Doğruları söylüyorum’ anlayışından kaynaklanmaktadır. Gıybet yapan böylece kendini savunmakta ve haklı olduğunu düşünmektedir. Zaten tehlikenin kaynağı da yaptığını savunmaktır. Gıybet eden kişi gıybetini yaptığı kardeşine kalbi bozulduğu gibi, gıybetini yapıp arkasından konuşmamış gibi davranarak da ikiyüzlülük yapmakta ve şahsiyeti bozulmaktadır. Gerçek kardeş, kardeşinin kusurlarını açan değil gizleyendir. Ona kardeşliğinin gereğinin nasihat olduğunu bilen ve kusuru ile onu baş başa bırakmayıp uyararak düzeltendir.

3- Haset: Kardeşliği bozması yönünden en tehlikeli haslet olan haset, çekememezlik, kıskanmak, Allah’ın onun hakkındaki nimet kaderinden memnun kalmayıp rahatsız olmanın sonucudur. Haset temelde fitne, gıybet, iftira, su-i zan gibi amellerin kaynağıdır. Bu sebeple Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Size eski kavimlerin hastalığı sirayet etti. Bu, haset ve buğzdur. Bu kazıyıcıdır. Bilesiniz, kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O, dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zü’l-Celal’e yemin ederim ki; sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırın.”4

Haset kardeşliği kazır, dini kazır, salih amelleri kazır.

4- Kibir: Kişi kendisini kardeşlerinden üstün görürse bu, kardeşliğinin bozulmasına sebep olur. İslam dairesinde mü’min sıfatını kazanmış herhangi bir kimse kendisine işaret edildiğinde, kişi tereddüt etmeden onu kullukta kendinden daha üst bir makamda görebilmelidir. Bu hem kardeşliğin hem de aklın gereğidir. Çünkü kişinin günahları ve hataları kendisine aşikâr ama kardeşlerinin kusurları ise gizlidir.

İnsan, geçmişinin bir atımlık su olduğunu ve geleceğinin de toprak olacağını, geçmişte kibirlenen nicelerinin şu anda toprak altında olduğunu düşünse, kibir kendisine yaklaşamaz. Kibir göstermek sureti ile kaçırdığı hayırları, ettiği zararları ve bozulan kardeşliği düşünse yine kibir ona yaklaşamaz.

5- Tecessüs ve Tehassüs: İmam Evzâî tecessüsün; ‘her hangi bir şeyi araştırmak’, tahassüsün de ‘bir topluluğun konuşmalarını onlar istemediği halde dinlemek veya kapıları dinlemek’ anlamına geldiğini söylemektedir.5 

Allah’ın gizlediği hataları açmak da kardeşliği bozar. Bu yönüyle tecessüs eden kimse birçok günahı aynı anda işlemektedir.  Bu kişi hatasını araştırdığı kardeşinden ziyade kendi hatasını ve ayıbını araştırmalı ve haline acımalıdır, üzülmelidir.  Çünkü hem günah çukuruna yuvarlanan hem kardeşine su-i zan besleyen hem de tehassüs yapan ve yetinmeyip tecessüs ile devam eden kendisidir.

6- İftira:  Rasulullah gıybet ile iftiranın farkını soran sahabiye: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun; eğer yoksa bir de iftirada bulundun”6 buyurmuştur. İftira, kardeşliği bozmakta ve birçok kötü hasleti içerisinde barındırmaktadır. Haset, yalan, gıybet gibi... İftira eden kişinin günahı, iftirasının hususuna göre de değişmektedir. Ama en önemlisi iftira, kardeşlerin arasına fitne tohumlarını ekmekte ve kalplerin karşılıklı bozulması gibi devası zor bir virüsün yayılmasına sebep olmaktadır.

İslam kardeşliğini bozacak herhangi bir amelden kaçınmanın mükâfatı Allah katında büyüktür. Çünkü fertlerden oluşan cemaatler, numune İslam toplumu niteliğindedir. İslam medeniyetine ve ümmetine bir adımdır. İslam’da amellerin lezzeti, dinin kalpteki tesiri,  herhangi bir salih amelin topluma etkisi bu numune birliktelikte daha net olarak anlaşılabilmektedir. Bu birlikteliği saf ve tertemiz bir şekilde ayakta tutmak her kardeşimiz için elzem bir görevdir. Bu uğurda kardeşliği pekiştirmek için atılan ufak birkaç adımı Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “Cennet bahçelerinde atılan adımlar” olarak yorumlamış ve şöyle buyurmuştur: “Size cennet ehli olanlarınızı haber vereyim mi? Bir şehrin (memleketin) öbür ucunda bulunan din kardeşini Allah rızası için ziyaret eden kimse cennetliktir.”7

Rabbimiz bizi aralarında gerçek kardeşliği tesis etmek sureti ile İslam’ın güzelliklerini tadan kimselerden eylesin. İslam kardeşliğine zarar verenlerden eylemesin. (Âmin)

 

1-Enfal, 63

2- Hucurat, 12

3- Ebu Davud, Edeb 40

4- Tirmizi, Sıfatu’l Kıyame, 57

5- İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim

6- Tirmizi: Birr 23

7- Suyuti: el-Camius-Sağîr, I, 440