YAZAR: KURTULUŞ YAHŞİ
ASR-I SAADETTE RAMAZAN
Ramazan orucu, Hicretin ikinci yılının Şaban ayında (Milâdi 624) Bakara Suresi’nin şu ayetleri nazil olunca farz kılındı: “Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı Tâ ki günahtan sakınıp takvâya eresiniz.” 1
Ramazan, asr-ı saadette bir başka coşkuyla geçiyordu. Çünkü Peygamber aralarındaydı. İnsanlar sürekli Rablerinin gözetimi altında olduklarının bilincindeydiler.
Ashab-ı Kiram Allah’a ve Resulü’ne itaati en güzel şekilde öğrendiğinden oruç emrinde hiç tereddüt yaşamadı Ancak orucun hikmeti, nasıl tutulacağı, iftar ve sahur vaktinin tayini, Ramazan hilali, oruçlu iken unutup yeme içme, gazâ ve seferde oruç gibi konularda Peygamber Efendimize birçok sualler yönelttiler O (s.a.v.)’da her fırsatta gerek yaşantısıyla gerekse konuşmaları ile ashabına şu şekilde yol gösterdi.
Diğer ümmetlerin orucundan farklı olarak İslâm’daki oruçta sahur vardır Resulullah Efendimiz sahur hakkında “Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket var.”2 buyurmuşlardır.
Resulullah (s.a.v.) iftarı vakti girer girmez yapmayı tavsiye ederken “Biriniz orucunu açtığında onu hurmayla açsın; çünkü o berekettir Onu bulamazsa suyla açsın; çünkü su temizdir.” buyurdular
“Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”4 “Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir.”5
Hz. Peygamber birilerinin iftar davetine icabet ettiğinde şöyle dua ederdi: “Oruçlular sizde oruçlarını açsınlar, yemeklerinizi iyi insanlar yesin, yanınıza melekler insin.”6
Ebu Hureyre (r a)’den rivayet edinilen bir hadise göre Peygamberimiz (sav) Kadir gecesi hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Kim ki inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ibadetle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.”7
Kur’an’ın Ramazan ayında inmesi bu aya ayrı bir önem kazandırmış, Abdullah b. Abbas’ın rivayetinde Cebrail’in (a.s.) Ramazan’ın her gecesi Allah Resulü (sav)’ne geldiği, Allah Resulü (sav)’nün O’na Kur’an’ı okuyup arz ettiği bildirilmektedir. 8
Allah Resulü (sav) ve Cebrail’in (a.s.) Ramazan’da okudukları mukabele Müslümanlara örnek olmuştur. Asr-ı Saadet’ten itibaren mukabeleye büyük önem verilmiştir. Efendimiz (sav) Ramazan’dan sonra Kur’an okumayı terk etmez, onu hayatlarının bir parçası olarak görür, sürekli okurlardı.
Hicretin ikinci yılının Ramazan ayının sonlarına doğru fıtır sadakası vermek vacip oldu. İbn-i Abbas (r s) rivayet ediyor ki: “Resulullah (s a v) oruçlunun çirkin ve ölçüsüz sözlerden temizlenmesi ve fakirlere bir azık olması için fıtır sadakasını emretti.”9
Resulullah (s a v) ilk Bayram Namazını Medine’de kıldı Şevval hilali görülüp sabah güneşi yükselince Efendimiz ashabına oruçlarını açmalarını ve Bayram Namazı’na çıkmalarını emretti Sonra da onlarla birlikte Bayram Namazı kılmak üzere namazgâha çıktı Hutbeden önce, ezansız ve kametsiz olarak cemaatle Bayram Namazı kılındı.
OSMANLILARDA RAMAZAN AYI
Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için yüzlerce yıl İslam’ın sancaktarlığını yapan Osmanlı İmparatorluğu döneminde maneviyatın doruk noktasına ulaştığı Kur’an ayı Ramazan ile alâkalı genel faaliyetlerden bazıları şunlardır:
Ramazan’da Dayanışma ve Birlik
Ramazan gelmeden evvel bütün insanlarda tatlı bir telaş başlar ve gerekli hazırlıklar yapılmaya gayret edilirdi. Komşu ve akrabalar bir araya gelerek imece usulüyle mevsimine göre erişteler, turşular, konserveler, reçeller hazırlanırdı.
Karşılıklı iftar dâvetleri yapılarak ailelerin, komşuların, arkadaşların ve akrabaların birlik ve beraberlikleri pekiştirilirdi. Yine bazı yörelerimizde Ramazan ayında evlerde toplanılarak şiirler, maniler okunurdu. Ayrıca köyün yaşlıları, gençlere eski hikâyeler anlatırlardı
Hilâl’in Gözlenmesi
Ramazan ayının ilk hazırlıklarından birisi de hilâlin gözlenmesi faaliyetidir. Bunun için İstanbul Kadılığı’nın görevlendirdiği ehil kişiler Süleymaniye, Fatih, Edirnekapı, Okmeydanı ve Cerrahpaşa camilerinde hilâli gözlerlerdi. Ay’ı gören büyük bir heyecan ve aceleyle şeyhülislama gelir ve yemin ederek hilâli gördüğünü anlatırdı.
Ramazan Temizliği
Ramazan ayı yaklaşınca hemen her evde - ayrıca camilerde - bir temizlik telaşı başlar ve evler tamamen temizlenir, Ramazan’a mahsus düzenlemeler yapılırdı.
Ramazan İçin Tenbihnâmeler Yayınlanması
Ramazan ayında halkın dinî ve ahlâki davranışlarına biraz daha dikkat etmesi ve bütün Müslümanların İslam’ın hükümlerine ve âdâba uygun hareket etmeleri için Saray ve Şeyhülislam tarafından gerekli uyarılar yapılırdı.
İftar Ve İmsak Topunun Atılması
İstanbul’da yedi yerden iftar topu atılırdı. Ramazan’da sadece iftar için değil, imsâk için de top atıldığı biliniyor.
Ramazan Vaazları ve Mukabele Okunması
Ramazan-ı Şerif bir ibadet ayı olduğu için, bu ayda camilerde vaaz-u nasihat verilmesine itina gösterilirdi. Buna mukabil, Ramazan’da camilerde halka manâsız ve gülünç şeyler anlatan vâizlere harçlıkları verilerek görevden el çektirilirlerdi. Yine Kur’an ayı olan Ramazan boyunca camilerde Kur’ân-ı Kerim mukabele tarzıyla okunur ve buna halk da büyük rağbet gösterirdi. Bu ayda Osmanlı Sarayında da Kur’ân-ı Kerim okunur ve tefsir dersleri yapılırdı.
İftar Dâvetleri
Osmanlı sarayında, Ramazan-ı Şerif’in birinci gününden itibaren dokuz gün sürecek iftar yemekleri verilmeğe başlanır ve bu yemeklere yukarıdan aşağıya doğru devlet erkânı sırayla dâvet edilirdi. Saraya dâvet edilenler topluluklar arasında alimler, bürokratlar, askerler, yabancı devlet temsilcileri ve yüksekokul talebeleri bulunurdu. Ramazanlarının önemli bir tarafı da zengin konaklarının halka açılıyor olmasıydı. Sadrâzamlar, vezirler, paşalar ve zengin kişiler de konaklarında iftar yemekleri tertip ederler ve bu yemeklere halktan fakirler de katılabilirdi. Her akşam iftar verilirdi. Mahalle halkı bu konaklardaki iftarlara davet edilir, çevredeki fakir fukâra da yine buralarda iftar ederdi.
Sahur Yemekleri
Ramazan’ın ilk gecesindeki sahur yemeği çok önemliydi. Çocuklar bile bu mânevî havadan tat almaları için Ramazan davuluna eşlik eden manilerle, tatlı uykularından uyandırılıp sahura kaldırılırdı. Anadolu’da ve Rumeli’nde sahur yemeklerinde çoğunlukla gözleme, börek, pilav ve hoşaf yenirdi.
Zimen Defteri
Zimen Defteri, mahalle sakinlerinin oradaki esnaftan veresiye aldıkları malların tutarının yazdığı, kimin ne kadar borucu olduğunu gösteren defterdir. Hali vakti yerinde olanlar kılık kıyafet değiştirerek hiç tanımadıkları mıntıkalara gidip bakkalın, manavın tenha zamanlarını seçerek: “Zimen defteriniz var mı?” diye sorarlarmış. Esnaf bu defteri çıkarınca gelen şöyle dermiş: “Lütfen baştan, sondan ve ortadan şu kadar sayfanın yekûnunu (toplamını) yapınız.” Esnaf bu kadar sayfanın yekûnunu hesaplayıp söyler, gelen de kesesini çıkarır, onu öder: “Silin borçlarını, Allah kabul etsin.” der, çeker gidermiş. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu, borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezmiş.
Sonuç
Varlık sebebi “İlâ-yı Kelimetullah” (Allah adını yüceltme ve yayma) olan Osmanlıların Ramazan ayında yaptıkları eğlencelerin İslâm’a aykırı olması zaten düşünülemez. Büyük bir coşkuyla yaşanan Ramazan ayı Osmanlılar için onları Rab’lerine yakınlaştıran manevî atmosferin/iklimin adıydı. Allah (c.c.) kendi yolunda her türlü fedakârlığı göze alıp mücadele eden bu topluma ahiret mükâfatı yanında dünyayı da vermiştir. Günümüz insanları kullandıkları eşyalar ve tükettikleri gıdalar bakımından daha modern ve rahat olabilir; ama mutlu ve huzurlu bir hayattan çok uzaklar (psikolog ve psikiyatristlere olan yoğun talep de bunun bir göstergesi)… Ecdadımızın örnek yaşayışına bakınca insan hakikaten de huzurun sadece İslam’da olduğunu görerek Medeniyeti’ne dönmek istiyor.
1- Bakara, 183
2- Buhari, Savm, 20
3- Tirmizi, Savm, 10
4- Tirmizi, Savm, 82
5- İbn Hacer, Heytemi, İthaf, 35
6- İbn Mace, Siyam, 45
7- Müslim, Müsafirin, 174
8- Buhârî, Savm, 7
9- Ebu Davud, Zekat, 17