İnsan, şu fani âleme geldiğinden beri kötülükler yapmaya devam etmektedir. İlk insan bir peygamberdir ve çok faziletli bir ahlaka sahiptir. Buna rağmen insanoğlu, vahiy ve peygamber gelmemiş gibi yaşamaya devam etmiştir. Halbuki Allah Azze ve Celle insanı üstün şekilde yaratmış, yanlış hayatlar yaşamasın diye en değerli kullarını elçiler olarak göndermiştir. O Rasuller aracılığıyla insanın doğru ve şerefli bir hayat yaşamasını, verdiği görevleri yerine getirmesini istemiştir.
Ne var ki insan, varlığının başlangıcından itibaren başıboş yaşamayı istemiş, bunun neticesi olarak nefsine ve şeytana uymayı tercih etmiştir. İnsanoğlu her ne kadar vahye karşı duyarsız yaşasa da Müslümanlar, Allah’ın emirlerine, Rasulü’nün uyarılarına karşı hassas olmak zorundadır. Allah Azze ve Celle, kullarını tarih boyunca nefsine, şeytana ve her türlü münkere karşı uyarmak için Rasuller ve kitaplar göndermiştir. İnsanların çoğunluğu inanmıyor diye uyarıcılar göndermekten imtina etmemiştir.
Tahrim Suresi 6. ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.”
Bu ayet-i kerime, mü’minlere ileride başlarına gelebilecek büyük bir tehlikeyi haber vermektedir. Öyle ki, çok korkunç sonuçları olan, mü’minin kendisiyle kalmayıp sevdiklerini de içine alacak önemli bir tehlike söz konusudur. İşte bu, ateşe girme tehlikesidir. Hem de cehennem ateşine!
Sadece kendimizi değil, ailemizi de cehennemden korumak zorundayız. Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz teb’anızdan sorumlusunuz”1 buyurarak tüm sorumluluk sahiplerini ve elbette ailede de sorumluluk mevkiinde olan anne babaları mesuliyetleri konusunda uyarmaktadır. Efendimiz, sorumluluk mevkiinde olanları çobana benzetmiştir. Çoban, saflığı ve samimiyeti temsil eder. O, güttüğü koyunlara derin bir şefkat ve merhamet besler. Onları tehlikelerden korur, yeme içme ihtiyaçlarını karşılar. Aile reisi gerek eşinin gerek çocuklarının maddi ihtiyaçlarını karşılar. Onları gelebilecek her türlü tehlikelerden korumaya çalışır.
Hz. Ali, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz” ayetini şöyle tefsir etmiştir: “Kendinizi ve aile fertlerinizi ateşten koruyun emri, kendinize ve aile fertlerinize hayrı, ilmi ve edebi öğretin manasına gelmektedir.”
İbn-i Abbas Radıyallahu Anh da ayet-i kerimeyi: “Onları Allah’a itaate alıştırın, isyan ve günahlardan sakındırın ve ehlinize Allah’ın zikrini emredin ki Allah da sizi cehennem ateşinden kurtarsın” şeklinde tefsir etmiştir.
İmanı kâmil olanlar hesap gününden, hesabın zorluğundan korkarlar. Allah’ın ve Rasulü’nün müjdelerinden sevindikleri gibi, sakındırdıklarından da korkarlar. Bu sebeple söz konusu ayette geçen “Üzerinde sert tabiatlı, iri yapılı melekler vardır ki onlar Allah’ın kendilerine emrettiğine asla isyan etmezler” uyarısından ürperir ve önlem almaya çalışırlar.
Yukarıdaki ayette mü’minlere “Ey iman edenler!” diye hitap edilmesi, onların Allah katında değerli olduklarını işaret etmektedir. Bunun nedeni ise onların Rablerinin uyarılarına kulak vermesinden, korkup sakınmalarındandır. İşte böyle olanlar, “Günahları terk edip ibadetlere devam ederek öğütle, biraz baskı ve ısrar ile aile fertlerini”2 dehşeti çok olan cehennemden korumaya çalışmalıdır. Onları kendi hallerine bırakmamalı, aleyhlerine olacak davranışlar yapmalarına (ellerinden geldiğince) müsaade etmemelidir. Hz. Ömer: “Ya Rasulallah! Nefislerimizi koruruz, fakat ehlimizi nasıl koruyabiliriz?” dediğinde, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyedersiniz ve Allah’ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demektir.”
Zemahşerî, ayette geçen “...kendinizi ve ehlinizi cehennem ateşinden koruyun...” cümlesindeki “ehl”e çocukların da dahil olduğunu söylemiştir. Çünkü onlara göre çocuklar, babadan bir parça sayılırlar.3
Burada gördüğümüz ayet ve hadislerden anlıyoruz ki, aile reisinin ailesini öncelikle cehenneme karşı koruması gerekmektedir. Anne ve babaların çocukları hakkında en büyük endişesi, onların ahiretini kurtarmak olmalıdır. Günümüzde anne-babaların yaptığı gibi birinci sıraya okul eğitimi, güzel bir meslek veya onların maddi imkânlarını geliştirme konulmamalıdır. Birinci sırada Allah’ın bizleri uyardığı gibi “cehennem ateşinden korunma” tedbirlerini almak olmalıdır. Aksi halde çocuk, iyi bir okul okuduğu, güzel bir meslek sahibi ve maddi durumu yerinde olduğu halde Allah katında değersiz olabilir ve ahiretini kaybedebilir. Bunun sorumluluğu da anne babalarda olacaktır.
Mademki kendimizi ve ailemizi cehennem ateşinden korumakla yükümlüyüz, o halde şu konulara önem vermeliyiz:
1. Allah Azze ve Celle ve Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in her konudaki talimatlarına önem vermeliyiz. Onları her meselede birinci sıraya koymalıyız.
2. Ebeveynlerin üzerinde titreyeceği ana mesele, çocuklarının ahiretlerini kurtarmak olmalıdır. Kendileri farzları yapıp haramlardan kaçınmasıyla görevlerini tam yapmış olmazlar. Eş ve çocuklarının da yapmalarını (uygun şekilde) sağlamalıdırlar.
3. Efendimiz bir hadiste, 10 yaşına gelen bir çocuğun namaz kılmadığı takdirde hafifçe dövülmesini emretmektedir. Bu hadisten çocuklarımıza farzların önemini öğretmemiz, onları kendi hallerine bırakmamamız ve namaz gibi mühim bir ibadetin yapılmaması durumunda seyirci kalmamamız gerektiği öğütlenmektedir. Zira eğitimde mükâfat olduğu gibi ceza da vardır ve bazı çocuklar, güzel söz ve nasihatle anlamadığı mühim bir meseleyi ceza ile anlayabilmektedir.
4. Aileler çocuklarına Allah’ı, Peygamberi, Kur’an’ı, güzel ahlakı, dinin temeli olan Tevhid inancını öğretmenin telaşına düşmelidir. Aksi halde nesillerimiz elimizden kayıp meçhule doğru gitmektedir.
5. Çocuklarımızı iyi bir arkadaş ve çevrede yetiştirmek, en kolay ve kestirme tedbirdir. Bu nedenle çocuklarımızı İslami bir ortamda, cemaat ve dava içinde yetiştirmeli ve onlara bunun önemi ve gereği kavratılmalıdır. Kötülükler ve haramlarla dolu dünyada çocuklarımızı koruyabilmenin başka da yolu yoktur.
6. Anne-babanın her ikisinin de namaz kılma, haramlardan sakınma hassasiyeti yanında çocuklarının cemaate devamı ve programlara katılımı konusunda ortak hareket etmesi, kararlı ve net tavır alması onların meselenin önemini anlamasını sağlayacaktır. Ebeveynlerden birinin konuya gerekli önemi vermemesi durumunda, çocuğun işi gevşeteceği, zayıf tutum sergileyeceği ve zamanla ilerleyen yaslarda cemaatten uzaklaşacağı unutulmamalıdır…
1. Buhari, Cuma, 11; Müslim, İmare, 20
2. Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, Tahrim, 6 Tefsiri
3. Vehbe Zuhayli, Tefsirül Münir, Tahrim, 6 Tefsiri