Tefekkür

Kâinattaki Denge ve Düzen -2

Paylaş:

Geçen ayki yazımızda kâinattaki denge ve düzen ile ilgili; örümcekler, balıklar ve kelebeklerden bahsetmiştik. Bu yazımızda da aynı minvalde ama farklı konu ve canlılarla kâinattaki denge ve düzen konusuna devam etmek istiyorum.

Kâinata baktığımız zaman her şeyin bir düzen ve intizam içerisinde olduğunu görürüz. Rabbimiz Rahman Sures’inde: “Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir. Bitki ve ağaç (O’na) secde etmektedirler. Gökyüzü, onu da yükseltti ve mizanı koydu. Sakın mizanda haksızlık ve taşkınlık yapmayın”1 buyurarak gökyüzündeki dengeden bahsetmektedir.

Varlık âlemindeki her şey büyüğünden küçüğüne, en mükemmelinden en basitine, Allah’ın sanatında aynıdır. Dünya hem kendi ekseni etrafında hem de güneşin etrafında belirli bir zaman ve düzen içerisinde döner.

Dünyanın güneşe en yakın olduğu 21 Aralık’ta 148.000.000 km’lik bir mesafeye sahiptir. Yaz döneminde ise 21 Haziran’da dünyamız güneşten en uzak durumdadır ve 152.000.000 km’lik bir mesafeye sahiptir. Dünyamız kendi ekseni etrafında 23º27’lık bir açı ile döner. Ay, dünyamız etrafında dönerken 9°lik bir açı ile döner. Güneş sistemindeki tüm gezegenler ve uyduları güneş etrafında, Samanyolu Galaksisi ise 224 milyon yılda bir kendi ekseni etrafında döner. Böylece güneş sistemi de Samanyolu Galaksisi içerisinde bir yörünge sistemine bağlı olarak hareket eder. Bunların hepsi o kadar karmaşıktır ki; insan bu karmaşıklığı çözmeye başladığı zaman, yani sistemleri anlamaya başladığı zaman, Rabbimizin gerçekten “...Yaratan ve düzene koyan2 olduğunu görecektir.

Yine tek başına bir atom elektronları, protonları ve nötronları ile eksiksiz bir uyum içindedir. Atomun durumu tıpkı güneşi, gezegenleri ve uyduları ile tam bir uyum içinde bulunan güneş sistemi gibidir. O da güneş sistemi gibi, yolunu bilmekte ve onun gibi fonksiyonunu yerine getirebilmektedir.

Tek olan canlı hücre, tüm görevlerini yapması için mükemmel bir yapıya ve yeteneğe sahiptir. Bu konuda hücrenin durumu, en karmaşık olan kompleks varlıkların en mükemmelinin durumundan farksızdır.

Yüce Rabbimiz “Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler var.”3 buyurarak yeryüzündeki dengeden ve orada var ettiği canlılardan bahsetmektedir.  

Newyork İlimler Akademisi Başkanı Bilgin A. Crassy Morrisson: “İnsan Tek Başına Ayakta Duramaz” adlı kitabında şöyle demektedir: “Henüz yavru halinde iken yuvalarından alınan kuşlar, büyüdükleri zaman kendi familyalarının tipinde yuva yaparlar. Öyle anlaşılıyor ki, nesilden nesle intikal eden gelenekler çok eski ve derin temellere sahiptir. Acaba bütün bu işler bir tesadüf eseri mi, yoksa hikmetli bir varlığın yaratması mahsulü müdür? Yeryüzünün her köşesini işgal eden bunca canlı içinde, insanda olduğu gibi, akıl yürütme ve netice çıkarma kudretine sahip bulunan hiçbir varlık yoktur. Canlılar dünyasında çevre şartlarına uyma sayesinde hayata devam etmek vardır, bunun yanında şartlara uymada çok ileri gidildiği takdirde yok olma tehlikesi de söz konusudur. Fakat sadece insandır ki rakam bilgisi ve matematik zekâsı ilerleyebilmiştir. Böceklerden biri ayaklarının sayısını bilecek olsa bile, kendi familyasından iki böceğin ayak sayısını bilme imkânına sahip olamaz çünkü bu, akıl yürütme kudretine bağlıdır.”4

Geçmiş jeolojik zamanlardan bu yana belirli bir sistem içerisinde varlıklarını devam ettiren birçok bitki türleri mevcuttur. Her bitkinin yaşamını devam ettirme programıçekirdekler içerisine yapılmış, durumdadır. Örneğin; palamut ağacının yemişi yere düşer, sert, kahverengi kabuğu onu korur, toprak içinde çukurlardan birine yuvarlanır. İlkbahar geldiği zaman yemişin içindeki öz dirilir, kabuk yarılır; içinde genlerin saklandığı yumurta biçimindeki özde devasa bir ağacın yazılımı mevcuttur. İhtiyaç duyduğu su miktarından yaprak büyüklüklerine, kerestesinin sertlik derecesinden vereceği palamut pelitleri miktarına varıncaya kadar her şey programlamıştır. Palamut yemişi toprağa kök salar. İşte size bir filiz… Taze bir fidan ve birkaç yıl sonra bir palamut ağacı daha. Genleri bulunduran palamut yemişinin özü bu tomurcuk. Milyarlarca defa çoğalmış ve dalları, gövdesi, yaprakları ve meyvesiyle yeni bir ağaç meydana getirmiştir. Yüzlerce yıl sayılmayacak kadar çok palamut yemişlerinde aynı atom düzeni mevcuttur. Yaklaşık 25-30 milyon yıl önce ortaya çıkmış olan palamut ağacını meydana getiren bir düzen hâlâ aynı şekilde devam etmektedir. İşte bu Rabbimizin yaratıp düzene koyduğunun en büyük delillerinden biri değil midir?

Tefekkür edilmesi gereken bir diğer ibretlik olay da hücrede gerçekleşmektedir. Her hücre, hangi canlıda bulunursa bulunsun, bir et parçası olabilmesi için kendisine biçim vermesi veya hemen eskiyiveren cildin bir kısmını teşkil edebilmesi için kendisini kurban etmesi gerekir. Yine hücre dişlerdeki mine tabakasını oluşturmaya, gözdeki saydam sıvıyı meydana getirmeye ve mesela burunla kulağın oluşumunda vazife almaya mecburdur. Aynı zamanda her bir hücre, vazifesini yerine getirebilmesi için gerekli form ve özellikleri elde etmelidir. Herhangi bir hücrenin sağ veya sol eli bulunabileceğini tasarlamamız pek güçtür. Fakat şu bir gerçektir ki, hücrelerden biri sağ kulağın bir parçasını teşkil ederken diğeri de sol kulağın bir cüz’ü oluverir.

Kimyevî özellikleri bakımından birbirinin aynısı olan bazı kristallerin, güneş ışınlarını sola, diğerlerinin de sağa saptırdığını biliyoruz. Böyle bir özelliğin hücrelerde de mevcut olması muhtemeldir. Çünkü hücreler, kendilerine has ve gerçekten isabetli bir mekânda bulundukları takdirde öyle anlaşılıyor ki, sağ veya sol kulağın bir parçasını teşkil eder. Kulaklarınız başınızda aynı hizadadır ve mesela ağustos böceğinde olduğu gibi dirseğin üstünde değildir. Kulaklarda birbirine ters düşen girinti ve çıkıntılar vardır. İki kulak birbirine o kadar benzer ki birini ötekinden ayırdetmek son derece güçtür. Yüz binlerce hücre en doğru işi, en münasip zamanda ve en uygun yerde yapmaya mecbur edilmiş gibidir.

Şüphe edilmemelidir ki, bütün bu işleri yaparken hücreye yol gösteren bir yaratıcı vardır. Her şeyi yaratan ve düzene koyan, mükemmel şekilde yapan ve onu kemâlin zirvesine çıkaran Allah’tır. Her yarattığının görevini ve amacını belirleyen; uğrunda yaratıldığı hedefe doğru yönlendiren, varlığının amacını gösteren, varlığı süresince kendisine yararlı şeyleri belirleyen ve buna doğru yolu gösteren O’dur. İşte Kur’an’ı Kerim bu gerçeği Âlâ Suresi’nde: “O yaratan ve düzene koyandır. Ölçüleri belirleyip yolunu gösterendir”5 diyerek bizlere haber veriştir.

Rabbim hepimize hakkıyla tefekkür edebilmeyi nasip eylesin. Allah’a emanet olun selam ve dua ile…

1-      Rahman Suresi 5 – 8

2-      Ala Suresi 2

3-      Rahman Suresi 10 – 12

4-      Fizilali Kur’an Ala Suresi Tefsiri

5-      Ala Suresi 2, 3